9. Hukuk Dairesi 2011/5374 E. , 2013/12331 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ
DAVA : Davacı, kıdem tazminatı ile ihbar tazminatı alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 01.01.2002 tarihinden itibaren aşçı olarak davalı şirkete ait işyerinde çalışmaya başladığını, ancak davalı işveren tarafın 02.05.2008 tarihinde haklı bir sebep olmaksızın ve iş mevzuatının emredici hükümlerine aykırı olarak bildirimsiz bir şekilde müvekkilinin iş sözleşmesini feshettiğini, bu feshin iş kanunun 19.madesine aykırı olduğun ve iş kanunun işçiye tanıdığı hiçbir hakkının tarafına ödenmediğinden bahisle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL kıdem ve ihbar tazminatının faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili cevap dilekçesinde; maddi ve hukuki dayanaktan yoksun olan davanın reddi gerektiği, zira davacının mazeret bildirmeden 3 gün üst üste işe gelmediğini, müvekkil şirket yetkililerince 05.05.2008 – 06.05.2008 -07.05.2008 tarihlerinde olmak üzere davacı işçinin işe gelmediğine dair tutanak tuttuklarını ve bu tutanakların tanık işçilere de imzalattırıldığını, davacının iş sözleşmesinin 02.05.2008 tarihinde değil, 04.05.2008 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere feshedildiğini, iş sözleşmesinin feshinin tamamen davacıdan kaynaklandığını, mazeretsiz olarak işe gelmediği için iş sözleşmesinin feshedildiğini, bu sebeple davacının kıdem ve ihbar tazminatı hakkı olmadığını, yine aşçı olarak çalışan davacının mazeretsiz olarak işe gelmemesi nedeni ile işyerinde yemek çıkmadığını, daha sonra yeni bir aşçı bulmak zorunda kaldıklarını, yeni aşçı işine başlayıncaya kadar Kaya Kasabı adlı işyerine yemek yaptırıldığını, ayrıca davacının dava dilekçesinde taleplerini ayrı ayrı belirtmediğini belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davalı vekili yasal süresi içerisinde temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1) Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2) Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanununda 32 nci maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine, dönemlere uyularak ödenmelidir. Yukarıda değinilen Yasa maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir.
İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanunun 323 üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçilere o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir.
4857 sayılı Yasanın 8 inci maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma koşullarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı yasanın 37 nci maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece resen araştırılmalıdır. (Yargıtay 9.HD. 23.9.2008 gün 2007/27217 E, 2008/24515 K.).
Çalışma belgesinde yer alan bilgilerin gerçek dışı olmasının da yaptırıma bağlanmış olması, belgenin ispat gücünü arttıran bir durumdur. Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Ancak bu noktada, 4857 sayılı Kanunun 8 inci ve 37 nci maddelerinin, bu konuda işveren açısından bazı yükümlülükler getirdiği de göz ardı edilmemelidir. Bahsi geçen kurallar, iş sözleşmesinin taraflarının ispat yükümlülüğüne yardımcı olduğu gibi, çalışma yaşamındaki kayıt dışılığı önlenmesi amacına da hizmet etmektedir. Bu yönde belgenin verilmiş olması ispat açısından işveren lehine olmakla birlikte, belgenin düzenlenerek işçiye verilmemiş oluşu, işçinin ücret, sigorta pirimi, çalışma koşulları ve benzeri konularda yasal güvencelerini zedeleyebilecek durumdadır. Çalışma belgesi ile ücret hesap pusulasının düzenlenerek işçiye verilmesi, iş yargısını ağırlıklı olarak meşgul eden, işe giriş tarihi, ücret, ücretin ekleri ve çalışma koşullarının belirlenmesi bakımından da önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Bu bakımdan ücretin ispatı noktasında delillerin değerlendirilmesi sırasında, işverence bu konuda belge düzenlenmiş olup olmamasının da araştırılması gerekir.
Somut olayda davacı vekili dava dilekçesinde davacının ücretinin kayıtlardakinden farklı olduğunu iddia etmediği gibi aylık ücret miktarını da bildirmemiştir. Ayrıca davacı vekili asgari ücret üzerinden yapılan hesap raporuna karşı verdiği itiraz dilekçesinde davacının asgari ücret ile çalışmayacağını belirtmekle birlikte yine ücretin ne kadar olduğunu belirtmemiştir. Duruşmada dinlenen davacı tanıkları davacının ücretinin ne kadar olduğunu bilmediklerini, davalı tanıkları ise davacının asgari ücret aldığını beyan etmiştir. Mahkemece kayıtlardaki ücret esasa alınması gerekirken davacı tarafından dahi iddia edilmeyen bir ücret miktarı esas alınarak hüküm kurulması hatalıdır.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 17.04.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.