1. Hukuk Dairesi 2018/1499 E. , 2020/2904 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : GAİPLİK
Taraflar arasında görülen gaiplik, taşınmazın bedelinin Hazine"ye devri davası sonunda, yerel mahkemece davanın usul yönünden reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, gaiplik ve taşınmazın bedelinin hazineye devri isteklerine ilişkindir.
Davacı, ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 2001/282 esas ve 2001/457 karar sayılı ilamı ile aynı Mahkemenin 2000/449 esas ve 2001/973 karar sayılı ortaklığın giderilmesi davasında taşınmaz hissedarlarından ... oğlu ... ..."yi temsil etmek üzere Kocaeli Defterdarlığının kayyım olarak atandığını; taşınmazın ortaklığının satış yoluyla giderildiğini ve satış bedelinden ... ... payına isabet eden miktarın hesaba yatırıldığını ileri sürerek ... oğlu ... ..."nin gaipliğine ve ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 2000/449 esas sayılı dosyasında ... oğlu ... ... hissesine düşen ve kayyımlık bürosu tarafından yönetilen mal varlığının Hazineye intikaline karar verilmesini istemiştir.
Sulh hukuk mahkemeleri görevli olduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine ilişkin olarak verilen karar, Dairece “...Mahkemece, dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmiş ise de; Mahkemenin bu kararı TMK"nun 32 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan gaiplik davalarında verilebilecek kararlardandır. Oysa somut olayda davacı hazine, gaiplik isteği yanında, son mirasçı sıfatıyla taşınmazın bedelinin hazineye devri isteminde de bulunmuştur. Bu tür bir isteğin TMK"nun 588. maddesi kapsamında olduğu açıktır. Öte yandan, davanın taşınmazın aynına yönelik olduğu gözetildiğinde olayda HMK"nun 382 ve 383 maddelerinin uygulama yeri de bulunmamaktadır. Zira dava mal varlığına yönelik olup, bu hali ile HMK"nun 2. maddesi kapsamında kabulü zorunludur. Anılan madde uyarınca da davada görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu tartışmasızdır. Diğer taraftan, eldeki davanın hasımlı dava olması nedeniyle husumetin kayıt malikine ya da mutasarrıfına veya bunların mirasçılarına veya kayyıma yöneltilmesi de yasal zorunluluktur. Hal böyle olunca, yöntemine uygun biçimde kayyım"ın davada yer almasının sağlanması, işin esasının incelenmesi, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi
gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.” gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece önceki kararda direnilmesi üzerine Hukuk Genel Kurulunca “...Görüldüğü üzere davacı Hazine vekilince, HMK 382/2-a-4 maddesi uyarınca çekişmesiz yargı işi olan gaiplik istemi yanında, gaibin mal varlığının da hazineye devri isteminde de bulunulmuş olup bu istem TMK"nun 588. maddesi kapsamında kalmaktadır. Bu hali ile davacı isteminin HMK"nun 2. maddesi kapsamında kaldığının kabulü dolayısıyla da davada görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu tartışmasızdır...Hal böyle olunca, yerel mahkemece bozma ilamına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup; kararın bozulması gerekir.” gerekçesiye bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda kayyımın davaya dahil edilmesinin kayyıma taraf sıfatı kazandırmayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, mahkemelerce Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyulması sonunda o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine o kararda belirtilen esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğünün meydana geleceği 09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararı gereğidir. Usuli kazanılmış hak olarak tanımlayabileceğimiz bu hal, usul hukukunun vazgeçilmez tememlerinden birisi olup, kamu düzeni ile ilgilidir.
Somut olayda, Hukuk Genel Kurulunun 06.05.2015 tarih, 2013/1-2096 esas ve 2015/1304 karar sayılı ilamında “...mahkemece bozma ilamına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olduğu” belirtilerek kararın bozulmasına hükmedildiği ve anılan bozma ilamı doğrultusunda davaya devam edildildiği anlaşılmakla; davacı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu görülmektedir.
Hal böyle olunca, bozma ilamı doğrultusunda yöntemine uygun biçimde kayyımın davada yer almasının sağlanması, işin esasının incelenmesi ile hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davacının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 22.06.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.