1. Hukuk Dairesi 2017/3802 E. , 2020/2903 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ:TAPU İPTALİ VE TESCİL-TENKİS
Taraflar arasında görülen tapu iptal ve tescil-tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... "un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili, olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir.Davacı, mirasbırakan annesi ...’nin 1, 3, 5 ve 16 parsel sayılı taşınmazlarını mal kaçırma amacıyla davalı kızı ...’i vekil tayin ederek ...’in eltisinin babası...’a temlik ettiğini, ...’ın da kısa süre sonra taşınmazları ...’e devrettiğini ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile payı oranında adına tesciline, mümkün olmadığı takdirde tenkisine karar verilmesini istemiş, aşamada 16 parsel sayılı taşınmaz yönünden davasından feragat etmiştir.Davalı, davacının kötü niyetli olduğunu, mirasbırakanın eşinin ölümünden sonra kendisi ile birlikte yaşadığını ve son 1 sene yatalak olduğunu, 16 parsel sayılı taşınmazı taksitle Belediyeden satın aldığını, diğer taşınmazların mirasbırakan adına tescili için gerekli işlemleri eşi ..."un yapmasını ve taşınmazı da adına tescil ettirmesini kardeşi ..."nın istediğini, ancak eşinin taşınmazı mirasbırakan adına tescil ettirdiğini, mirasbırakanın ve diğer mirasçıların bilgisi dahilinde taşınmazları ..."a devrettiğini, satıştan pişman olunması nedeniyle taşınmazın adına tescil edildiğini, hatta bu işlemler için masrafları da kardeşi ...’nın ödediğini, miras paylaşımı yapılırken kendisine pay verilmediği ve annesine baktığı için taşınmazların kendisine verildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.Davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, Dairece “....Somut olaya gelince; davalı, mirasbırakan ..."nin denkleştirme kastı ile hareket ettiği savunmasında bulunmuş ve mahkemece de bu hususa gerekçesinde değinilerek dava reddedilmişse de bu yönde bir araştırma yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur. Hal böyle olunca, tüm mirasçıları kapsar şekilde yukarıdaki ilkeler uyarınca araştırma yapılması, murisin davacı ve dava dışı mirasçılarına bir taşınmaz, hak veya para verilip verilmediğinin belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile 112718 ada 3 ve 5 parseller ile 112721 ada 1 parsel yönünden davanın reddine karar verilmiş olması doğru değildir. Kabule göre de, 22.11.2006 tarihli ve 12844 yevmiye sayılı resmi senette kullanılan ve muris ...tarafından davalı ..."in vekil tayin edildiği vekaletnamenin dosya arasına alınmadan karar verilmiş olması da isabetsizdir.” gerekçesiyle bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda 16 parsel sayılı taşınmaz yönünden feragat nedeniyle davanın reddine ilişkin karar temyiz edilmeksizin kesinleştiğinden bu konuda yeniden karar verilmesine yer olmadığına, 1, 3 ve 5 parsel sayılı taşınmazlar yönünden temliklerin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...’nin 70 parsel sayılı taşınmazdaki 1/8 payını 22.11.2006 tarihinde dava dışı ...’a, ...’ın da 28.11.2006 tarihinde davalı ...’e satış suretiyle temlik ettiği, dava konusu 122 ada 16 parsel sayılı taşınmazın ...Belediyesine ait iken 19.12.2000 tarihinde davalı ...’e satıldığı, 70 parsel sayılı taşınmazın 2009 yılında imar uygulamasına tabi tutulması sonucunda çekişme konusu 112718 ada 3, 122718 ada 5 ve 112721 ada 1 parsel sayılı taşınmazların oluştuğu, davalının 1 ve 3 parsel sayılı taşınmazlarda 450/1500 payı, 5 parsel sayılı taşınmazda da 631/2100 payı olduğu, mirasbırakan ...’nin 12.03.2007 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak çocukları ..., ..., ..., ... ve ...’in kaldığı anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237., (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ile durumun aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalarda mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması gerekmektedir. Bu kapsamda, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amacıyla yapıldığını ispat külfeti 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 190. maddesi ile TMK"nin 6. maddesi gereği davacı tarafa aittir.Somut olayda, her ne kadar mirasbırakan mirasçılar arasında denkleştirme kastı ile hareket etmedi ise de; dinlenilen tanıkların mirasbırakanın diğer çocukları ile arasında mal kaçırmasını gerektirir bir problemi olduğu şeklinde beyanda bulunmadıkları gibi mirasçı ...’nın mirasbırakanın kendi oğluna da taşınmaz sattığı, parasını da çocuklarına paylaştırdığı, diğer oğlu Seyit Ali’ye de kazandırım da bulunduğu, dava konusu taşınmazdaki mirasbırakanın soyadının düzeltilmesi ve adına tescili işlemleriyle davalının eşinin ilgilendiği yönündeki beyanları ve dosya içeriğindeki diğer deliller dikkate alındığında 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı kapsamında mirasbırakanın diğer mirasçılarından mal kaçırma kastıyla hareket ettiği iddiasının ispatlanabildiği söylenemez.Hal böyle olunca, davacının iddialarını HMK’nin 190. ve TMK’nin 6. maddeleri uyarınca kanıtlayamadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.Kabule göre de; muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalarda dava değerinin, taşınmazın tümünün değeri üzerinden davayı açan mirasçı ya da mirasçıların payına isabet eden değer olduğu gözetilmeden harç ve vekalet ücretine (harçlandırılan miras payı üzerinden olması gerekirken) hükmedilmesi de doğru değildir.
Davalı vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 22/06/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
-KARŞI OY-
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, özellikle hükmüne uyulan bozma ilamında belirtildiği üzere mirasbırakan tarafından tüm mirasçıları kapsar şekilde hak dengesini gözetir bir paylaştırma yapılmadığı gibi maddi durumu daha kötü olan davalı lehine ara malik kullanarak bedelsiz olarak yapılan temlikin muvazaalı olduğu belirlenerek verilen kabul kararı onanmalıdır. Çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.