Esas No: 2018/54
Karar No: 2020/2417
Karar Tarihi: 19.02.2020
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2018/54 Esas 2020/2417 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı ilk derece mahkemesi sıfatıyla ... ... 26. Asliye Hukuk Mahkemesince 2015/295 esas 2016/505 karar sayılı davanın kısmen kabulüne/kısmen reddine yönelik olarak verilen hükme karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine dair ... Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi"nin 2017/959-2017/1278 karar sayılı kararının süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Davacı, davalı şirketin avukatı olarak diğer davalı ...’a karşı dava açtığını, yargılama sırasında keşfin yapılmasından sonra müvekkili olan eldeki dosya davalısı şirket tarafından dosyaya azilname ve feragat dilekçesi sunulduğunu, azilnamede azil nedeninin gösterilmediğini, tarafların sulh olması nedeniyle davalılardan müvekkili şirketin, davacı olduğu söz konusu dosyadan feragat ettiğini ve davalı şirket tarafından kısmi vekalet ücreti olarak 20.000,00 TL peşinat verilmiş olduğunu, ücretin kalan kısmı için davanın bitiminde verileceğine dair anlaştıklarını, vekalet ücretinin kararın kesinleşme tarihindeki ve dosyada uyuşmazlığa konu taşınmazın değeri üzerinden alınması gerektiğini, azlin haksız olması nedeniyle vekalet ücretinin tamamına hak kazandığını belirterek, davacı ile davalı şirket arasındaki vekalet ilişkisinden kaynaklanan ücret alacağı için %15 ten az olmamak üzere şimdilik 10.000,00 TL ile karşı tarafa yükletilecek vekalet ücreti için şimdilik 10.000,00 TL olmak üzere toplam 20.000,00 TL alacağın 12/03/2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; davacı ile vekalet ilişkisinin bulunmadığını ve davacının, diğer davalı şirketin vekili olması nedeniyle kendilerine husumet düşmeyeceğini, eldeki davaya konu olan dosyada feragat nedeniyle davanın reddine karar verildiğini, sulh olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı şirket ise cevap dilekçesi sunmamıştır.
Mahkemece, davalı ... hakkındaki davanın reddine, davalı şirket hakkındaki kısmi davanın kabulü ile 20.000,00 TL alacağın 25/08/2015 tarihinden işleyecek yasal faiz ile birlikte davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına, davacının faizin 12/03/2013 tarihinden itibaren ticari avans faizi olarak işletilmesi konusundaki fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş; hükme karşı, davacı vekili istinaf yoluna başvurmuştur.
... Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesince, HMK m.353/1-b-1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, vekalet ücreti alacağının tahsili istemine ilişkin olup, davacı, davalı şirket vekili olarak diğer davalıya karşı açtığı davanın feragat ile sonuçlanmasına rağmen aslında tarafların sulh olduğu iddia ve nedenine dayalı olarak akdi ve yasal vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili talebi ile eldeki davayı açmıştır. Mahkemece, davalı ... hakkındaki davanın reddine dair verilen karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Hemen belirtilmelidir ki; ilk derece mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesinin ilgili dairesince; davalı ...’ un davacı avukata bir vekaletname vermediği ve yine diğer davalı şirketin de yetkili temsilcisi olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, davacı avukatın bu davalı yönünden talebi, eski müvekkili olan davalı şirket adına açtığı dava dosyasından kaynaklanan karşı yan vekalet ücreti içindir. Aralarında bir vekalet ilişkisi aranmamalıdır. Bu yönüyle her iki mahkemenin gerekçesi de yerinde olmamıştır. Bu açıklamalardan sonra somut olayda, vekalet ücretinin kaynağı olan dava dosyasında davacı olan şirket feragat etmiştir. Dairemizin yerleşmiş içtihatlarına göre feragat, gizli sulh olarak kabul edilmektedir. Vekalet ücreti alacağına konu olan dava dosyasında davacısı tarafından yapılan feragat ve eldeki dosya davacısı avukatın azli yönünden haklı bir neden bulunmadığı ortadadır. Açıklanan nedenle davacı avukatın, tarafların gizli sulh olduklarının kabulü gerektiğinden, karşı yan vekalet ücretine hak kazandığı hususu açıktır. Mahkemece yanlış değerlendirme sonucu hatalı hüküm kurulmuştur. Yine bu noktada belirtilmelidir ki kural olarak sonradan yürürlüğe giren yasa hükümlerinin ve İçtihadı Birleştirme Kararlarının kazanılmış hak (usulü müktesep hak) ilkesinin 28.6.1960 tarihli, 21/9 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince istisnai niteliği gereği kesin hüküm halini almamış eldeki davalarda da gözetilmesi ve uygulanması gerekeceği tartışmasızdır.
Yargıtay İçtihatı Birleştirme Büyük Genel Kurulu tarafından 05.10.2018 tarihinde 2017/6 esas 2018/9 karar sayılı ilamla "İçtihadı birleştirmenin konusu, Avukatlık Kanununun 165. maddesinde yer alan ücret dolasıyla müteselsil sorumluluk hallerinden olan sulh veya her ne suretle olursa olsun taraflar arasında anlaşma ile sonuçlanan ve takipsiz bırakılan işlerde karşı tarafın avukatı lehine her iki tarafın müteselsil olarak ödenmesinden sorumlu olacağı avukatlık ücreti kapsamına avukat ile iş sahibi arasında yapılan ücret sözleşmesine göre avukata ödenmesi gereken akdi vekalet ücretinin girip girmediği hususudur. Avukatlık bir kamu hizmeti olmakla birlikte ücret karşılığında müvekkiline hukuksal yardım hizmeti sunan avukat ile iş sahibi/müvekkili arasındaki ilişki bir özel hukuk ilişkisidir. Özel hukukta, bir borç ilişkisinden doğan alacak hakkı da nisbi hak niteliğindedir. Böyle olunca alacak hakkı ancak o borç ilişkisi nedeniyle borçlu olan kişi ya da kişilere karşı ileri sürülebilir, yargısal kararlarda ve doktrinde borç ilişkilerinin nisbiliği ilkesi denilen bu ilke uyarınca sözleşmeler kural olarak yalnızca sözleşmenin tarafları bakımından hüküm ve sonuç doğururlar.Akdi vekalet ücretinin iş sahibi ile hasmın müteselsil sorumluluğu kapsamında bulunduğunun kabul edilmesi hukuk güvenliği ilkesini zedeleyecektir. Ayrıca vekalet ücreti avukatın yaptığı hukuki yardımın karşılığı olan bir meblağ veya değeri ifade ettiği halde avukattan hiçbir hukuki yardım almayan hasmın, karşı yanın yaptığı sözleşmeden doğan vekalet ücreti nedeniyle onun avukatı lehine müteselsilen sorumlu tutulması, avukatlık ücretinin mahiyet ve amacına da uygun değildir. Tarafların aralarındaki dava ve uyuşmazlığı sulh ile sonuçlandırmaları herşeyden önce dava açılmakla bozulan toplumsal barış ve huzurun yeniden tesis edilmesini sağladığı gibi tarafların bir an önce hak ve alacaklarına kavuşmasını da temin etmektedir. Nitekim 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren HMK"nın 140/2. maddesinde hakimin tarafları sulhe davet edeceği düzenlenerek sulh teşvik edilmiştir. Böyle olunca, usul hukuku bakımından bu kadar önemli bir müessesenin önüne sözleşmenin tarafı olmayan kişinin akdi vekalet ücretinden sorumlu tutulması şeklindeki bir engelin konulması da doğru olmayacaktır. Hal böyle olunca, Avukatlık Kanunu"nun 165. maddesinde düzenlenen "ücret dolasıyla müteselsil sorumluluk" hallerinden olan "sulh veya her ne suretle olursa olsun taraflar arasında anlaşmayla sonuçlanan ve takipsiz bırakılan işlerde" karşı tarafın avukatı lehine her iki tarafın müteselsil olarak ödenmesinden sorumlu olacağı avukatlık ücreti kapsamına avukat ile iş sahibi arasında yapılan ücret sözleşmesine göre avukata ödenmesi gereken "akdi vekalet ücretinin" dahil olmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır" şeklinde karar verilmiş olup, somut olayda da mahkemece, yukarıda anlatılan sebeplerle birlikte İçtihatı Birleştirme Kararına göre değerlendirme yapılarak hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
2-Bozma nedenine göre davacının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açılanan nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılarak ... ... 26. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/295 Esas, 2016/505 Karar sayılı kararının BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenle davacının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HMK"nın 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 19/02/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi