3. Hukuk Dairesi 2020/4707 E. , 2020/5299 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki maddi-manevi tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, ayağında meydana gelen parçalı kırık nedeniyle davalı kurumda çalışan davalı doktor tarafından ameliyat edilerek 28.04.2010 tarihinde taburcu edildiğini, 05.06.2010 ve 26.06.2010 tarihlerinde verilen randevulara uygun olarak kontrole gittiğini, bu kontrollerde ayağında ağrı olduğunu söylemesine rağmen durumun normal olduğunun söylendiğini, 16-20.07.2010 tarihleri arasında ayağındaki vidanın ameliyatla alındığını, bundan sonra ayağının üzerine basabileceği ve normal yaşamına dönebileceği, ancak ağrı ve şişmenin 1 yıl süreceği belirtilerek bir yıl sonra 2011 Temmuz ayında kontrole gelmesinin söylendiğini ancak, ağrıların dayanılmaz hale gelmesi üzerine 24.01.2011 tarihinde davalıya başvurduğunu, yine normal olduğu belirtilerek ağrı kesici verildiğini ve Şubat ayı sonunda kontrole gelmesi söylenerekeve gönderildiğini, ağrıların devamı üzerine kontrol tarihi beklenmeksizin 07.02.2011 yeninden hastaneye gittiğini, burada röntgen çekildiğini ve ayağın bilekten sabitlenebileceği ancak, bunun kurul tarafından incelendikten sonra verilecek bir karar olduğunun belirtildiğini, sonrasında tarafına hiçbir bilgi verilmediğini, bunun üzerine başka hekimlere gitme ihtiyacı duyduğunu, bu muayenelerde davalının yaptığı ilk ameliyatta ayağın eğik olarak kaynadığı ve vidanın çıkarıldığı sırada durumun tespit edilerek düzeltme imkanı olduğu, röntgen filmlerine rağmen tespit edilmemesinin kusur olarak belirtildiğini, davalı hekimin kusuru nedeniyle ayağının sabitlendiğini ilere sürerek; 5.000 TL maddi ve 70.000 TL manevi tazminatın 25.04.2010 tarihinden itibaren yasal faizi ile davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar davacının ameliyatı sonrasında dosyada mevcut kayıtlara göre ayağının üzerine basmamasına ilişkin eğitimleri yapılarak taburcu edildiğini, davacının düzenli olarak pansumanlara gelmediğini, 16.07.2010 tarihinde vidanın çıkarılması sırasında uyacağı kurallar ve kontrole gelmesi konusunda bilgilendirilmesine rağmen 6-7 aylık sürede kontrole gelmediğini, 2011 yılında tekrar geldiğinde ayağında artroz geliştiği ve kırığın kaynamadığının tespit edildiğini, hastaya ayak bileğinin sabitlenmesi gerektiğinin söylenerek operasyon önerildiğini, meydana gelen durumun bir komplikasyon olduğunu, ayağa baskı yapılmamasına ilişkin önerilere uyulmamasının bu riski artırdığını, davacının ameliyat sonrası bakım sürecini aksatması nedeniyle ihmalinden kaynaklandığını savunarak, davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucu davanın reddine, karar verilmiş; hüküm, davacı tarafça temyiz edilmiştir.
1- Dava, davacının ayağındaki kırık nedeniyle teşhis ve tedavisini üstlenen davalı doktor ve özel hastanenin ameliyat ve ameliyat sonrası takip sırasındaki tedavi kusurları nedeniyle oluşan zararın giderilmesi isteğine ilişkindir. Davanın temeli vekillik sözleşmesi olup, özen borcuna aykırılığa dayandırılmıştır. Mahkemece ilk olarak ... Adli Tıp Kurumu 3.İhtisas Kurulu"ndan rapor alınarak davanın reddine karar verilmiş, davacının temyizi üzerine Yargıtay 13.Hukuk Dairesi"nin 27.10.2014 tarih 2014/10592 Esas, 2014/32977 Karar sayılı bozma ilamıyla; adli tıp raporunda, yapılan ameliyatın tıp kurallarına uygun olduğu belirtilmesine rağmen, davacının iddiası kapsamında ameliyat sonrası tedavi takip sürecinde hastanın ayağındaki vidanın çıkarılması sırasında kırığın kaynamadığını tespit imkanı olup olmadığı, ayrıca davacıya vidanın çıkarılmasından sonra hangi sürelerle kontrole gelmesi ve bu süreçte neler yapması gerektiğine ilişkin gerekli bilgilendirmenin yapılıp yapılmadığına dair bir inceleme ve değerlendirmenin yapılmadığı, mahkemece öncelikle davacının tedavisi sürecinde davalı hastanede çalışan hekim ve yardımcı sağlık personelleri tarafından el yazısı ile düzenlenen hasta takip formu ve diğer tedavi evraklarının celbi sağlanarak, bu bilgi ve belgeler ile tüm dosya kapsamına göre hastanın ameliyat ve ameliyat sonrası bakım sürecinde yapılan işlemlere ilişkin olarak kusur durumunun tespiti amacıyla üniversite hastanelerinin ilgili ortopedi ve travmatoloji bilim dalında uzman hekimlerden oluşan bilirkişi heyeti oluşturularak alınacak rapor sonucuna uygun karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur. Her ne kadar mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verilerek, davacının ilgili hasta takip formu ve diğer tedavi evrakları getirtilmiş ve üniversite hastanesinde görevli hekimlerden oluşan heyetten rapor alınmışsa da, alınan raporda; hastane tarafından gönderilen tedavi evraklarında davacıya vidanın çıkarılmasından sonra hangi sürelerle kontrole gelmesi ve bu süreçte neler yapması gerektiğine ilişkin gerekli bilgilendirmenin yapılıp yapılmadığına dair bir inceleme yapılmadığı, yine vidanın çıkarılması sırasında kırığın kaynamadığının tespiti imkanı olup olmadığı konularında herhangi bir değerlendirme yapılmadığı ve raporun bu haliyle taraf ve Yargıtay denetime elverişli olmadığı anlaşılmıştır. Bozma ilamına uyulması halinde, bozma doğrultusunda taraflar lehine usuli kazanılmış hak doğar, bu aşamadan sonra bozmanın gereklerinin yerine getirilmesi zorunludur. Bu durumda mahkemece, hastane tarafından gönderilen tedavi evraklarında davacıya vidanın çıkarılmasından sonra hangi sürelerle kontrole gelmesi ve bu süreçte neler yapması gerektiğine ilişkin gerekli bilgilendirmenin yapılıp yapılmadığı, yine vidanın çıkarılması sırasında kırığın kaynamadığının tespiti imkanı olup olmadığı ve kusur durumunun tespiti amacıyla tüm dosya kapsamına göre üniversite hastanelerinin ilgili ortopedi ve travmatoloji bilim dalında uzman hekimlerden oluşan bilirkişi heyetinden nedenlerini açıklayıcı, taraf, Mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli ve bozmada belirtilen hususları açıklayıcı rapor alınarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu yön göz ardı edilerek, eksik incelemeye dayanılarak, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 31,40 TL temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,, 05.10.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.