6. Ceza Dairesi 2017/2483 E. , 2019/5786 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Yağma
HÜKÜM : Mahkumiyet
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Soruşturma evresinde toplanan deliller suç işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa Cumhuriyet Savcısı iddianame düzenler. Kamu davasını açma veya açmama yetkisi Cumhuriyet Savcısına aittir.
İddianamede şüpheliye yüklenen suç hakkında; suç teşkil eden fiil, zamanı ve işlendiği yer konusunda açıklama gerektiği gibi olay öyküsünde isnat edilen fiilin hangi fiil olduğu açıkça anlatılmalıdır. Fiilin aynı failin diğer fiillerinden ayırt edilebilir nitelikte belirtilmesi gerekir. Failin her biri birbirinden bağımsız biri diğerinin unsuru olmayan ve ayrı ayrı suç teşkil eden fiilleri yönünden de iddianamede kamu davasının sınırları açıkça gösterilmelidir. Cumhuriyet Savcısının iddianamesine göre, mahkemenin suç teşkil eden hangi fiiller konusunda karar vermesi gerektiği belirsiz kalmamalıdır. Eksiklik ve yetersizlik varsa bu, yargılamada giderilmelidir.
İddianamede dava konusu yapılmak istenen suç teşkil eden eylemlerin ayrı ayrı açıklanıp belirlenmesi gerekir. Yani suç teşkil eden fiiller bakımından kamu davasının sınırı açıkça gösterilmelidir. Suç teşkil eden fiil yönünden kamu davasının dışına çıkmak demek, dava olmadan karar verilmesi anlamını taşır. Böyle bir uygulamaya CMK kuralları kesin engel oluşturur. Hakim, fiilin niteliğini tayin ve takdirde iddianamedeki hukuki görüş ile bağlı değildir. Ancak bilindiği üzere, iddianamede bir olayın açıklanması sırasında başka bir olaydan söz edilmesi o olay hakkında dava açıldığını göstermez. İddianamede dava konusu yapılan ve herbiri ayrı ayrı bağımsız suç teşkil eden her bir fiilin açıklanması gerekir.
İddianameyle açılan ve yürütülen yargılama sonucu değişen suç vasfı ile bir görevsizlik kararı verilmesi halinde, öncelikle açılan davanın dönüşen suç niteliğine uygun olup olmadığı değerlendirilip olanaklı değilse usulünce kamu davası açılması zorunludur. Şayet, iddianamede suç teşkil eden eylem açıkça anlatılmış ancak suçun vasıflandırılması hatalı ise bu halde bir görevsizlik kararı verilmesi mümkündür. Bu durumda, mahkemenin görevsizlik kararına konu suç ile ilgili değerlendirme yapması olanaklı olacaktır.
Hal böyle olunca;
Kamu davasında nihai yargılama yapan mahkemenin, sanıkların eylemini bir bütün halinde değerlendirip sonucuna göre hüküm kurması gerekirken eylemin ayrı ayrı değerlendirmeye alınması yerinde olmayacaktır.
TCK"nin 148. maddesinde yağma suçunun basit hali, aynı Kanunun 149. maddesinde ise nitelikli halleri düzenlenmiştir.
Yağma suçu;
Bir başkasının hüküm ve tasarrufunda bulunan taşınabilir bir malının rızası dışında alınması eylemi hırsızlık suçunu oluşturur. Bir başkasının cebir, şiddet veya tehdit ile alınıp kendi hüküm ve tasarruf altına sokulması ile yağma suçunu oluşturur. Mal alınamamışsa eylem teşebbüste kalır. Yağma suçunun en başta gelen özelliği malın cebir, şiddet veya tehdit ile alınmasıdır. Yani zilyedin elinden malın alınması veya malın fail tarafından zaptına karşı sukut etmesini zorunlu kılması gerekir. Tehdit ile oluşturulmak istenen tehlike boyutu her olayın özelliğine göre yargıç tarafından takdir edilir. Tehditte mağdurun korkması değil tehdit nedeniyle sanığın istediğine boyun eğmesi aranır.
Tehdidin zilyedi şahsen veya malen büyük bir tehlikeye düşürülebileceği bildirilmesi ile tehdit tamamlanır. Basit bir tehdit veya bu şekilde algılanabilecek her türlü davranış yağma suçunu oluşturmaz.
TCK"nin 157. maddesinde dolandırıcılık suçu ile ilgili düzenlemeye yer verilmiştir. Dolandırıcılığın basit hali TCK"nin 157. maddesinde anlamını bulmuştur.
Buna göre, dolandırıcılık suçu hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlanmasıdır.
Görüldüğü üzere yağma ve dolandırıcılık suçları, suçun unsurları bakımından birbirinden farklıdır.
Sanıkların suç oluşturan hangi eylemlerden yargılandığını bilmek hakkıdır. Bu savunmanın kullanılması açısından bir güvence olduğu gibi hukuk devleti olmanında bir gerekliliğidir.
Bu açıklamalar ışığında, somut olaya gelince;
Mağdurun 31.12.2010 tarihli kolluk ifadesinde özetle; olay günü saat 17.30 sıralarında sanığın birden önüne atlayarak yerde bulunan cüzdan içerisinden bir adet bilezik ve üç adet doları çıkarıp, mağdura ""Bunlar bizim nasibimiz üleşelim, üzerinde para varsa bana biraz para ver bende sana bileziği vereyim"" dediği, mağdurun da parası olmadığını ve istemediğini söylemesi üzerine ise ısrar ederek ""O zaman üzerinde telefon varsa onu ver bende sana bileziği vereyim ikimizde bu işten karlı çıkalım"" dediği, mağdurun umursamayarak gittiği esnada ise kolundan tutarak ""Bana telefonunu ver bende sana bu bileziği vereyim, ondan sonra da yollarımıza gidelim"" dediği sırada sanığın polis ekiplerinin olay yerine doğru geldiğini görünce kaçmaya başladığı, mağdurun durumu polislere anlatması üzerine sanığın yakalandığı şeklinde beyanda bulunduğu,
Mağdurun 09.03.2012 tarihli İstanbul 3. Asliye Ceza Mahkemesinde alınan ifadesinde; ""Sanığı daha önce tanımazdım. Olay günü işten çıktım. İMÇ blokları önünde yürüyordum. Sanık yolumun üstünde ayakta duruyordu. Ben tam onun önünden geçerken birden yere eğilerek daha önce yere bıraktığı cüzdanı yerden almak için hamle yaptı. Ben birden durdum. Cüzdanı o ana kadar görmemiştim. Cüzdanı yerden alınca bak cüzdan buldum dedi. Bende beni ilgilendirmez dedim. Kendisi cüzdanı açtı. Bana gösterdi. İçinde bir adet burma bilezik ve 3 adet 1"er dolar para ve kuyumcu kartı vardı. Kartın arkasında bilezik fiyatı yazıyordu. Bana cüzdanı beraber bulduk içindekilere ortak olalım, paylaşalım dedi. Kartın arkasına baktık. 8500 TL bilezik değeri yazıyordu. Ben birşey demedim. Param olup olmadığını sordu. Var dedim. Telefonum olup olmadığını sordu. O da var dedim. Sonra bana bu bileziği sana vereyim. Miktarı 8500 TL"dir. Bozdurursun senin olur. Sen de telefonla paranı bana ver dedi. Ben istemiyorum dedim. Israr etti. Bir kaç defa tekrarladı. Ben kabul etmeyince sinirlendi. Beni itekledi. Ben giderken kolumdan çekip beni arabaya yasladı. Benden telefonu istedi. Ben vermek istemeyince beni itip kakmaya başladı. Bağırıp çağırdı. O sırada polis ekibi geçiyordu. Olayı gördüler. Sanık onları görünce kaçmaya başladı. Polisler onu yakaladı. Yakalanmadan önce kaçarken içinde bilezik ve paraların olduğu cüzdanı yere atmış. Polisler onu da buldu."" şeklinde beyanda bulunduğu,
İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 30.05.2014 tarihli oturumunda mağdurun aramalara rağmen bulunamadığından dinlenmesinden vazgeçildiği,
Sanığın üzerine atılı suçlamayı kabul etmediği olayda;
1-) Sanık ... hakkında, olay nedeniyle TCK"nin 157/1, 35/1, 53. maddeleri uyarınca dolandırıcılığa kalkışma suçundan dava açıldığı, İstanbul 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 14.11.2012 gün, 2011/96 Esas ve 2012/746 Karar sayılı görevsizlik kararı esas alınarak sanık hakkında yağma suçundan dava açıldığı görüşü ile yargılamanın sürdürülmesinin açıkça Yargılama Yasasının ve usul haklarının ihlali anlamına geldiği, bu nedenle sanık ... hakkında yağma suçundan 5271 sayılı CMK’nin 170/3 ve 225/1. maddelerinde öngörülen yönteme ve biçime uygun olarak açılmış dava bulunmadığı bu yönde iddianame ile kamu davası açılması da sağlanmadan yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi,
2-) Kabule göre;
a) Mağdur ...’nın aşamalarda değişerek gelişen beyanları arasında açık aykırılıklar giderilip, mağdura yönelik cebir ve/veya tehditin ne şekilde oluştuğu duraksamalara yer vermeyecek şekilde belirlendikten sonra sonucuna göre delillerin bir bütün halinde takdiri gerekirken eksik inceleme ile yetinilip yargılamaya devamla yerinde ve yeterli olmayan gerekçe ile hüküm kurulması,
b) Adli emanetin 2011/1129 sırasına kayıtlı eşyalar ile ilgili olarak herhangi bir karar verilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ... savunmanının temyiz itirazı bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, 21.11.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.