Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2014/23
Karar No: 2014/360

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2014/23 Esas 2014/360 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2014/23 E.  ,  2014/360 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi : İZMİR 7. Ağır Ceza
    Günü : 04.05.2011
    Sayısı : 85-105

    Sanık Y.. M.."nun özel belgede sahtecilik suçundan 5237 sayılı TCK’nun 207/1 ve 53. maddeleri uyarınca iki kez 1 yıl hapis, katılan Fatih"e yönelik bankanın araç olarak kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçundan aynı kanunun 158/1-f-son maddesi uyarınca 3 yıl 6 ay hapis ve 24.600 Lira adli para, diğer katılana yönelik olarak ise aynı kanunun 158/1-f-son ve 35. maddeleri uyarınca 1 yıl 9 ay hapis ve 17.000 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin, İzmir 7. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 04.05.2011 gün ve 85-105 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 15. Ceza Dairesince 05.11.2013 gün ve 4528-16819 sayı ile özel belgede sahtecilik suçundan kurulan hükümlerin onanmasına, nitelikli dolandırıcılık suçundan kurulan hükümlerin ise;
    “…Kambiyo senetlerinde yapılan sahteciliğin, resmi belgede yapılmış sayılabilmesi için ilgili kambiyo senedinin Türk Ticaret Kanunu"nda öngörülen bütün unsurlarını taşıması gerekli olup 6762 sayılı TTK"nun 692. maddesi gereğince çeklerde bulunması zorunlu olan keşide yerinin bir duraksamaya meydan vermeyecek biçimde açık ve anlaşılır olması gerektiği, aynı kanunun 693. maddesine göre ise keşide yeri gösterilmemiş olan çekin, keşidecinin ad ve soyadı yanında yazılı olan yerde keşide edilmiş sayılacağı hükmü de dikkate alınarak, suça konu çekte keşide yeri ve keşidecinin ad ve soyadı altında da bir yer bulunmadığı, bu nedenle unsurları bulunmayan suça konu çekin özel belge niteliğinde bulunduğunun anlaşılması karşısında; sanığın eylemlerinin basit dolandırıcılık suçlarını oluşturacağı gözetilmeyerek suçların vasıflarında yanılgıya düşülmek suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçlarından hüküm kurulması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 20.11.2013 gün ve 373270 sayı ile;
    “...Dolandırıcılık suçunun nitelikli hali olan 5237 sayılı TCK"nun 158/1-f maddesinde düzenlenen "bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması" suretiyle dolandırıcılık suçuna baktığımızda;
    Dolandırıcılık eylemlerinde banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması nitelikli bir unsur olarak tanımlanmıştır. Bu hüküm 765 sayılı TCK"nun 504/3. maddesinin karşılığı olarak yeni kanun metnine aynen alınmıştır. Burada araç olarak kullanılan kurumlar, işlenen dolandırıcılık suçundan doğrudan doğruya zarar gören kurumlar değildir. Banka, faizle para alıp veren, kredi, iskonto, kambiyo işlemleri yapan, kasalarında değerli değerli belge, eşya saklayan ve daha başka ekonomik etkinliklerde bulunan kuruluştur. Eğer suç, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle değil de banka veya kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla işlenmişse bu durumda 158/1-f bendinin değil 158/1-j bendinin uygulanması gerekir.
    Çek Türk Ticaret Kanunun da tanımlanmıştır ve unsurları sayılmıştır.
    TTK"nun 692. maddesine göre;
    "1. "Çek" kelimesini ve eğer senet Türkçe"den başka bir dille yazılmış ise o dilde "Çek" karşılığı olarak kullanılan kelimeyi;
    2. Kayıtsız ve şartsız muayyen bir bedelin ödenmesi için havaleyi;
    3. Ödeyecek kimsenin "muhatabın" ad ve soyadını;
    4. Ödeme yerini;
    5. Keşide gününü ve yerini;
    6. Çeki çeken kimsenin (Keşidecinin) imzasını; ihtiva eder" hükmünü içermektedir.
    TTK"nun 693 maddesine göre;
    "Yukarıki maddede gösterilen hususlardan birini ihtiva etmiyen bir senet aşağıdaki fıkralarda yazılı haller dışında, çek sayılmaz.
    Çekte sarahat yoksa muhatabın ad ve soyadı yanında gösterilen yer, ödeme yeri sayılır. Muhatabın ad ve soyadı yanında birden fazla yer gösterildiği takdirde çek, ilk gösterilen yerde ödenir. Böyle bir sarahat ve başka bir kayıt da mevcut değilse çek muhatabın iş merkezinin bulunduğu yerde ödenir.
    Keşide yeri gösterilmemiş olan çek, keşidecinin ad ve soyadı yanında yazılı olan yerde çekilmiş sayılır" hükmünü içermektedir.
    Bu hükümler birlikte değerlendirildiğinde somut olayda çekin keşide yerininin bulunmaması nedeniyle, resmi belge statüsünde olmadığı, özel belge statüsünde olduğu konusunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
    Yüksek Yargıtay 11 ve 15. Ceza Dairelerinin zorunlu unsurları bulunmayan çekin özel belge sayılacağına ilişkin pek çok kararına rastlamak mümkündür. Unsurları eksik olan çek özel belge olsa da; banka tarafından bastırılan çek karnelerinin bankanın maddi varlığı olduğu konusunda bir kuşku bulunmamaktadır. Unsurları eksik olan çekin dolandırıcılık suçunda kullanılması durumununda bankanın maddi varlığı olan çek kullanılmak suretiyle TCK"nun 158/1-f maddesinde öngörülen nitelikli dolandırıcılık suçunun oluştuğunun kabulü gereklidir.
    Tüm bu nedenlerle sanığın bankanın maddi varlığı olan iki adet çekten birisine 12.300 Lira meblağ yazarak keşide yeri yazmadan düzenlediği çeki katılandan 11.300 Liraya satın aldığı araç karşılığında verip aradaki fark olan 1000 Lirayıda katılandan nakit alarak, aracın satışı için vekaletnameyi de aldıktan sonra ortadan kaybolduğu, diğer çeki 17.000 Lira değer yazarak ve keşide yerini boş bırakarak düzenledikten sonra ciro ederek tahsil için bankaya ibraz ettiği işin uzun sürmesi üzerine sahteciliğin anlaşılmasından şüphelenerek bankadan uzaklaştığının anlaşıldığı olayda sanığın eylemini, banka aracı kılınarak dolandırıcılık olarak kabul eden yerel mahkeme kararının onanması gerektiği" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
    CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 15. Dairesince 24.12.2013 gün ve 30507-20803 sayı ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

    Suçun sübutuna ilişkin bir uyuşmazlık bulunmayan olayda, Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; keşide yerinin gösterilmemesi nedeniyle yasal unsurları eksik olan sahte çek kullanılmak suretiyle işlenen dolandırıcılık suçunun “banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle” nitelikli dolandırıcılık suçunu mu yoksa “basit dolandırıcılık” suçunu mu oluşturacağının belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Sanığın edindiği iki adet çekten birisine 12.300 Lira meblağ yazarak keşide yeri yazmadan düzenlediği çeki katılan Fatih"den 11.300 Liraya satın aldığı araç karşılığında verip aradaki fark olan 1000 Lirayıda katılandan nakit alarak, aracın satışı için vekaletnameyi de aldıktan sonra ortadan kaybolduğu, diğer çeki 17.000 Lira değer yazarak ve keşide yerini boş bırakarak düzenledikten sonra ciro ederek tahsil için bankaya ibraz ettiği, işin uzun sürmesi üzerine sahteciliğin anlaşılabileceğinden şüphelenerek bankadan ayrıldığı, ekspertiz ve bilirkişi raporlarından her iki çekinde tümden sahte olarak oluşturulduğu ve çeklerin ilk bakışta sahte olduğu anlaşılamayacağından, iğfal kabiliyetinin bulunduğunun belirtildiği anlaşılmaktadır.
    Dolandırıcılık suçunun basit şekli 5237 sayılı TCK’nun 157. maddesinde; “Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası verilir” şeklinde düzenlenmiş, 158. maddesinde bu suçun nitelikli halleri sayılmıştır.
    Uyuşmazlık konusunu ilgilendiren banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu da TCK’nun 158/. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde; “(1)Dolandırıcılık suçunun; . ..f-...banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle, … işlenmesi hâlinde, iki yıldan yedi yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. Ancak, (e), (f), (j) ve (k) bentlerinde sayılan hâllerde hapis cezasının alt sınırı üç yıldan, adlî para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz” şeklinde düzenlenmiştir.
    Maddenin bu bölümüne ilişkin gerekçesinde ise; “...Birer güven kurumu olan banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması, dolandırıcılık suçunun işlenmesi açısından önemli bir kolaylık sağlamaktadır. Banka ve kredi kurumları açısından dikkat edilmesi gereken husus, bu kurumları temsilen, bu kurumlar adına hareket eden kişilerin başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleridir” açıklamalarına yer verilmiştir.
    Dolandırıcılık suçunun bu nitelikli halinin kabulü ilk defa 5237 sayılı TCK ile olmamıştır. 765 sayılı TCK’nun 504/3. maddesinde de aynı şekilde dolandırıcılığın banka veya kredi kurumlarının vasıta olarak kullanılması suretiyle işlenmesi cezayı ağırlaştıran bir neden olarak kabul edilmiştir. Bu ağırlaştırıcı neden 765 sayılı TCK"na 21.11.1990 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 3679 sayılı Kanunun 16. maddesiyle eklenmiş, değişiklik gerekçesinde de; “Dolandırıcılık fiilin ... banka veya kredi kurumunun ... vasıta olarak kullanılması suretiyle işlenmesi halinde kandırıcı niteliği fazla olacağından, bu durum nitelikli hal olarak kabul edilmiş bulunmaktadır” açıklaması yapılmıştır.
    Görüldüğü üzere gerek 765 gerekse 5237 sayılı TCK bakımından kanun koyucu banka veya kredi kurumlarına duyulan güven nedeniyle, bunlar aracı kılınarak gerçekleştirilen eylemlerde, hilenin daha kolay gerçekleşmesi, mağdur ya da mağdurların araştırma eğiliminin azalması ya da tümü ile ortadan kalkması nedeniyle, eylemlerin aldatıcı niteliklerini göz önüne alarak nitelikli dolandırıcılık olarak düzenlemiş ve daha ağır bir yaptırıma tâbi tutmuştur.
    Banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken banka veya diğer kredi kurumunun mutad faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten sujelerinden yararlanılması ya da banka ve kredi kurumlarının mutad faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılması gerekmektedir.
    Banka ve diğer kredi kurumlarının olağan faaliyet konuları 5411 sayılı Bankacılık Kanunun 4. maddesinde sayılmış olup bunlara; mevduat kabul etmek, kredi vermek, çek ve diğer kambiyo senetlerinin iştirası (alım satımı), kredi kartları, banka kartları ve seyahat çekleri gibi ödeme vasıtalarının ihracı ve bunlarla ilgili faaliyetlerin yürütülmesi işlemlerini örnek göstermek mümkündür.
    Banka ve diğer kredi kurumlarının maddi varlıkları ise; adı geçen kurumlara ait dekont, teminat mektubu, basılı evrak, kimlik belgesi, giriş kartı, banka cüzdanı, çek, kredi kartı gibi ilgili kurumda etkin işlevi bulunan maddi varlıklardır. Kullanılan maddi varlığın belge niteliğinde bulunması şart olmayıp belge niteliğinde olanların da özel belge niteliğinde olması ile resmi belge niteliğinde olması arasında bir fark bulunmamaktadır.
    Banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçunun unsurları ile alakalı bu genel açıklamalardan sonra uyuşmazlık konusu "çek" ile ilgili olduğundan, çekin hukuki niteliği ve yapısının irdelenmesinde de yarar bulunmaktadır.
    Çek, gerek mülga 6752 sayılı, gerekse mer"i 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunlarımızda poliçe ve bonodan sonra üçüncü bir kambiyo senedi türü olarak kabul edilmiştir. Çek hukuki niteliği itibariyle, poliçe gibi bir havaledir, ancak bu havalenin çek olarak vasıflandırılabilmesi için aynı zamanda bir banka üzerinde çekilmiş olması zorunludur. Bankada hesap bulundurmak mücerret çek keşide hakkını vermeyeceğinden, ayrıca önceden bu hesap üzerinde çek keşidesi suretiyle tasarruf edebileceğinin de kararlaştırılmış olması gerekir. Genellikle “çek anlaşması”, “çek sözleşmesi” olarak adlandırılan bu akit ile muhatap banka, keşideciye, üzerine çektiği çekteki miktarı ödemeyi vaad ederken, keşideci ise muhatap bankanın ödediği meblağları kendisine tediyeyi taahhüt etmektedir. Böylece, muhatap banka meşru hamil veya cirantaya kendi mal varlığından ancak keşidecinin şahsında hukuki sonuç doğurmak üzere ödemede bulunma yetkisini elde eder.
    Bir senedin "çek" niteliğine haiz olabilmesi için taşıması gereken bazı zorunlu yasal unsurlar bulunmaktadır.
    Buna göre, çek;
    1- Senet metninde “çek” kelimesini ve eğer senet Türkçe’den başka bir dille yazılmış ise o dilde “çek” karşılığı olarak kullanılan kelimeyi,
    2- Kayıtsız ve şartsız belirli bir bedelin ödenmesi için havaleyi,
    3- Ödeyecek kimsenin “muhatabın” ad ve soyadını (ticaret ünvanını),
    4- Ödeme yerini,
    5- Keşide tarihini ve yerini,
    6- Keşidecinin imzasını, ihtiva etmelidir.
    Bu unsurlardan birini taşımayan bir senet çek sayılamayacaktır. Ancak çekte açıklık yoksa, muhatabın adı ve soyadı (ticaret unvanı) yanında gösterilen yer ödeme yeri kabul edilecek, muhatabın ad ve soyadı (ticaret unvanı) yanında birden fazla yer gösterildiği takdirde çek, ilk gösterilen yerde, böyle bir açıklık ve başka bir kayıt da yoksa, çek muhatabın iş merkezinin bulunduğu yerde ödenecektir. Keşide yeri gösterilmemiş olan çek, düzenleyenin adı yanında yazılı olan yerde düzenlenmiş sayılacaktır. (6752 sayılı Kanunun 693/2-3, 6102 sayılı Kanunun 781/2-3. maddeleri)
    Öte yandan Türk Ticaret Kanunu dışında "çek"e ilişkin çıkarılan özel kanunlar da ayrıntılı düzenlemelere gidilmiştir. Bu kapsamda suç tarihinde yürürlükte bulunan Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkındaki 3167 sayılı Kanunda bankaların çek hesabı açtırmak isteyenin yasaklı olup olmadığını araştıracakları, ayrıca ilgili kişinin ekonomik ve sosyal durumunun belirlenmesinde gerekli basiret ve özeni gösterecekleri, çek defterlerinin bankalarca bastırılacağı, çek defterlerinin baskı şeklini belirleyen esasların Türkiye Bankalar Birliğinin görüşü alınarak, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca belirlenerek Resmî Gazete’de yayımlanacağı, bankaların çek hesabı açtıranların açık kimlik ve adreslerini belirlemek için fotoğraflı nüfus cüzdanı örnekleri ile yerleşim yeri belgelerini, tacir olanların ayrıca ticaret sicili kayıtlarını almak, bunların açık kimliklerini, adreslerini, vergi kimlik numaralarını ve çek hesabının kapatılma hallerini onbeş gün içinde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına bildirmek ve bunlara ilişkin belgeleri hesapların kapatılmalarını izleyen beşinci yılın sonuna kadar saklamak zorunda oldukları, çek karşılığının tamamen veya kısmen bulunmaması halinde hamilin talebi üzerine keşidecinin bankaca bilinen adresleri kendisine verileceği kabul edilmiştir.
    Bu açıklamalar ve belirtilen kanuni düzenlemeler karşısında çekin bankanın maddi varlıklarından olduğu hususunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Bu nedenle tüm unsurlarını havi bir çek kullanılarak işlenen dolandırıcılık suçunun 5237 sayılı TCK’nun 158/1-f. maddesi kapsamında olduğunun kabulü gerekmektedir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun ve Özel Dairelerin duraksamasız uygulamaları da bu doğrultudadır. (Örneğin; Ceza Genel Kurulu"nun 28.12.2004 gün ve 173-228, 11 CD"nin 21.01.2014 gün ve 22187-1123, 15 CD"nin 03.03.2014 gün ve 10228-3826 sayılı kararları)
    Ancak Türk Ticaret Kanununda öngörülen yasal unsurları eksik olan, örneğin somut olayda olduğu gibi keşide yeri gösterilmeyen ya da tümüyle sahte oluşturulmuş bir çek kullanarak işlenen dolandırıcılık suçunun da 5237 sayılı TCK’nun 158/1-f. maddesi kapsamında kabul edilip edilmeyeceği hususu uyuşmazlığın konusunu oluşturmaktadır.
    Çekin hile unsuru olarak kullanılmasının daha ağır bir cezayı gerektirmesinin nedeni mağdura bakan yönüdür. Yasal unsurları eksik ya da tümden sahte oluşturulmuş bir çek kullanılarak işlenen dolandırıcılık suçlarında da, bankanın bir maddi varlığı veya böyle bir maddi varlığın bulunduğu algısı hile olarak kullanılmakta, mağdur "çek"e güvendiği için daha kolay aldatılmaktadır. Kaldı ki çekin unsurlarının eksik olması bankanın maddi varlığı olduğu olgusunu da değiştirmemektedir. Bu nedenle iğfal kabiliyetini haiz olması şartıyla çekin tümden sahte olarak oluşturuşmuş olması veya unsurlarının eksik olmasının suçun bu nitelikli halinin oluşumu bakımından bir önemi bulunmamaktadır.
    Çekin belgede sahtecilik suçu bakımından resmi belge niteliğinde kabulü ile dolandırıcılık suçunda hile unsuru olarak kullanılması aynı esaslara dayanmamaktadır. Çek esasında özel bir belgedir. Ancak kanun koyucu ticarî hayatta büyük yer tutan ve ciro ile veya buna bile gerek görülmeksizin tedavül eden çekleri ve diğer kambiyo senetlerini daha ciddî bir şekilde korumak istemiş ve bunlarda sahtecilik yapılması hâlinde, resmî belgede sahtecilik suçuna ilişkin hükümlerin uygulanmasını kabul etmiştir. Bu itibarla çekin resmi belge olarak kabulünün nedeni topluma bakan yönü olup, unsurları eksik olan çek bir taraftan özel belge olarak kabul edilirken, diğer taraftan nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturması arasında bir çelişki bulunmamaktadır.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Sanığın keşide yeri gösterilmeyen ve tümden sahte olarak oluşturulmuş çeki kullanarak katılan Fatih"den araç aldığı ve diğer sahte çeki ciro ederek bankadan bedelini tahsil etmeye çalıştığı somut olayda, bankanın maddi varlıklarından olan çekin suçta araç olarak kullanılması nedeniyle eylemin 5237 sayılı TCK"nun 158/1-f madde ve fıkrasında yazılı banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir. Öte yandan, tekerrüre esas mahkumiyeti bulunan sanık hakkında 5237 sayılı Kanunun 58. maddesi hükümlerinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi kanuna aykırı ise de, aleyhe temyiz olmadığı gözetildiğinde, bu husus bozma nedeni sayılmayıp, ancak eleştiri konusu yapılabilecektir.
    Bu itibarla, eylemin basit dolandırıcılık suçunu oluşturduğuna ilişkin Özel Daire kararında isabet bulunmadığından, itirazın kabulü ile Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün; "tekerrüre esas mahkumiyeti bulunan sanık hakkında 5237 sayılı Kanunun 58. maddesi hükümlerinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi, aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır" eleştirisi ile onanmasına karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
    2- Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 05.11.2013 gün ve 4528-16819 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
    3- "Tekerrüre esas mahkumiyeti bulunan sanık hakkında 5237 sayılı Kanunun 58. maddesi hükümlerinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır" eleştirisi dışında usul ve kanuna uygun bulunan İzmir 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 04.05.2011 gün ve 85-105 sayılı hükmünün ONANMASINA,
    4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 11.07.2014 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi