9. Hukuk Dairesi 2011/5310 E. , 2013/12132 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ
DAVA : Davacı, ücret sözleşme süresi sonuna kadar bakiye ücret alacağı, fazla çalışma ücreti ile genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı isteminin özeti:
Davacı vekili; davacının, davalı iş yerinde matematik öğretmeni olarak çalıştığını; ücret, fazla çalışma ücreti (ek ders ücreti) ve diğer alacaklarının ödenmemesi üzerine iş akdini haklı olarak feshettiğini ileri sürerek; ücret, bakiye ücret, genel tatil ve fazla çalışma ücreti alacaklarının davalıdan faizi ile tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
B)Davalı cevabının özeti:
Davalı şirket müdürü; davacının, 23.01.2006 tarihinden itibaren izinsiz ve habersiz olarak derslere gelmemeye başladığını, hakkında tutanak tutularak gerekli yasal işlemlerin yürütüldüğünü savunarak; davanın reddini talep etmiştir.
C)Yerel Mahkeme kararının özeti:
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Ç)Temyiz:
Karar süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmiştir.
D)Gerekçe:
1-Özel Öğretim Kurumları Kanun"unda belirtilen, ücretin geç ödenmesi halinde işletilecek olan %1 faiz uygulaması klasik anlamda faiz olmayıp, tazminat niteliğindedir. Bu nedenle mahkemece ücret alacağına yasal faiz yürütülmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması davalı temyizi olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
2-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davacının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
3-Taraflar arasındaki belirli süreli iş sözleşmesinin süresinden önce feshine dayalı olarak işverence ödenmesi gereken kalan süreye ait ücretler konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Borçlar Kanununun 325 inci maddesinde, “İş sahibi işi kabulde temerrüt ederse, işçi taahhüt ettiği işi yapmaya mecbur olmaksızın mukaveledeki ücreti isteyebilir” şeklinde kurala yer verilerek işçinin kalan süre ücretini talep hakkı olduğu belirtilmiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, 408. maddesinde işverenin işi kabuldeki temerrüdü sebebiyle işçinin iş görememesi halinde ücret hakkının olduğu
açıklanmıştır. İşçinin iş görme edimini yerine getirememesi halinde yapmaktan kurtulduğu giderler ile başka bir işi yaparak kazandığı veya kasten kaçındığı yararlarının indirileceği de hükme bağlanmıştır.
15.03.2003 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 15.03.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4773 sayılı Yasa ile “geçerli fesih” kavramı iş hukukunda yerini almıştır. Her ne kadar geçerli fesih gerek yukarıda değinilen Yasa ve gerekse 4857 sayılı İş Kanununda belirsiz süreli iş sözleşmeleri için öngörülmüş olsa da, belirli süreli iş sözleşmesi bakımından da tartışılmasında yarar bulunmaktadır. Geçerli neden ister işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklansın, isterse işçinin yeterliliği ve davranışlarına dayansın, belirli süreli iş sözleşmesinin süresinden önce işverence feshi için gerekçe oluşturmamalıdır. Gerçekten, belirli süreli iş sözleşmesi düzenleyerek taraflar fesih iradelerini sürenin sonuna kadar askıya almış sayılmalıdır. Bu itibarla geçerli nedenlerin varlığına rağmen belirli süreli iş sözleşmesi ile çalışan işçinin iş sözleşmesi süresinden önce haklı bir neden olmaksızın feshedildiğinde kalan süreye ait ücretinin ödenmesi gerekir.
Belirli süreli iş sözleşmesinde, feshin Borçlar Kanunun 117 nci maddesinde (6098 Sayılı TBK 136) sözü edilen ifa imkânsızlığına dayanması halinde bakiye süre ücreti ödenmesi gerekmez. İfa imkânsızlığı, edimin içeriği değişmeksizin borcun aynen yerine getirilmesinin olanaksız hale gelmesi olarak açıklanabilir.
İşçinin iş görme edimini ifa edememesinin, işverenin temerrüdünden kaynaklanması durumunda, sanki sözleşme devam ediyormuş gibi kalan süreye ait ücret ve diğer hakların ödemesi gerekecektir. İş Hukukunda ücret kural olarak çalışma karşılığı ödenir. Aksinin kanunda öngörülmesi ya da taraflarca açık biçimde kararlaştırılması gerekir. Bakiye süre ücreti eylemli bir çalışmanın karşılığı olmadığından, 4857 sayılı Yasanın 34 üncü maddesinde öngörülen özel faiz uygulanmaz ve bu ücretlere ilişkin olarak sigorta primi ödenmesi de gerekmez.
Borçlar Kanununun 325 inci maddesine (6098 Sayılı TBK 408) göre işçinin, sözleşme kapsamındaki işi yapmaması sebebiyle tasarruf ettiği miktar ile diğer bir işten elde ettiği gelirleri veya kazanmaktan kasten feragat ettiği şeyler kalan süreye ait ücretler toplamından indirilmelidir. Bu konuda gerekli araştırmaya gidilmeli, işçinin sözleşmenin feshinden sonraki dönem içinde başka bir işten gelir elde edip etmediği ya da iş arayıp aramadığı araştırılarak indirim yapılmalıdır.
İşçiye belirli süreli iş sözleşmesinin varlığına rağmen ihbar tazminatı ödenmişse bu tutarın, bakiye süre ücretinden gerekli indirimler yapıldıktan sonra kalan miktar üzerinden mahsup edilmesi gerekir. (Yargıtay 9. HD. 16.6.2008 gün 2007/16098 E, 2008/15750 K.).
Somut olayda, davacının hizmet akdini haklı nedenle feshettiği anlaşılmakla; davacının, bakiye süre ücret alacağının hesaplanıp yukarıdaki esaslar doğrultusunda hüküm altına alınması gerekirken yerinde olmayan soyut gerekçe ile bu talebin reddi hatalıdır.
4-Dosyada mevcut, M.E.B.müfettişinin tespitine göre; davacının, 16.08.2005-07.09.2005 tarihleri arasındaki 58 saatlik ders ücretinin ödenmediği anlaşıldığından fazla çalışma niteliğindeki bu çalışma karşılığının hüküm altına alınmaması hatalıdır.
5-Davacının ücret alacağının, bilirkişi raporunda 1001,55 TL olarak hesaplanmasına karşın ücret alacağının 500 TL olarak tespit edilmesi ve fazlaya ilişkin talebin hangi gerekçe ile reddedildiğinin açıklanmaması hatalıdır.
6-Ücret alacağına hükmedilirken faiz başlangıç tarihi belirtilmeden (hak ediş) denilmek sureti ile infazda tereddüte yol açacak şekilde hüküm kurulması hatalıdır.
7-Davacının yaptığı yargılama giderlerine, yatırılan bilirkişi masrafı dahil edilmemiştir.
8-1086 Sayılı H.M.U.K. 417 (6100 Sayılı H.M.K. 326) maddesine göre yargılama harç ve giderlerinin davada haksız çıkan taraf sorumludur. Davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa, mahkeme yargılama giderlerini, haklı çıkma oranlarına göre taraflar
arasında paylaştırır. Ancak, davanın reddi hariç harç daima davalıya aittir. Çünkü harç haksız çıkılan oranda yani, davalının ödemekle sorumlu olduğu miktar üzerinden hükmedilir. Bu düzenlemenin davanın reddi hali dışında hüküm altına alınan meblağ üzerinden davalıya yükletilmesi gereken yargılama harçları yönünden uygulanmasına olanak bulunmadığı ve harcın kısmen kabule göre bölünemeyeceği ilkesi gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 16.04.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.