22. Hukuk Dairesi 2014/16734 E. , 2015/34176 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA : Davacı, kıdem tazminatı, fazla mesai, yıllık izin, ulusal bayram ve genel tatil, hafta tatili, ikramiye ile prim alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, davacının, 03.07.2008 tarihinden itibaren davalı işverene ait işyerinde ustabaşı olarak çalıştığını, iş sözleşmesini, bir kısım işçilik alacaklarının ödenmemesi, işyerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili araç gereçler ile eğitim verilmemesi, net maaşının 1.125,00 TL olmasına rağmen Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarına eksik bildirilmesi ve iş şartlarında rızası olmadan nitelikli değişiklik yapılması sebepleriyle haklı olarak feshettiğini, tazminat ve alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek, kıdem tazminatı, fazla mesai ücreti, yıllık izin ücreti, ulusal bayram genel tatil ücreti, hafta tatili ücreti ve ikramiye alacağı ile prim alacaklarının faizleri ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı vekili, davacının, iş sözleşmesini haksız olarak feshettiğini, ustabaşı olmadığını, işyerinde fazla çalışma olmadığını, çalışma şartlarında esaslı bir değişiklik yapılmadığını, Sosyal Güvenlik Kurumu bildirgelerine gerçek ücretin yansıtıldığını, asgari ücret ile çalıştığını, kırkbir günlük yıllık izninin bulunduğunu, genel tatil günlerinde fazla çalışma yapıldığında bordroya yansıtıldığını, hafta tatilinde çalışma yapılmadığını, ikramiye -prim alacağının bulunmadığını, işyerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili her türlü önlemlerin alındığını belirterek, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, dosya içeriği ve bilirkişi raporuna göre, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararı kanuni süresi içinde taraflar temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 32. maddesinin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 401. maddesine göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, asgari ücretten az olmamak üzere emsal ücret göz önünde tutularak belirlenir.
4857 sayılı Kanun’un 8. maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma şartlarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı Kanun’un 37. maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece re"sen araştırılmalıdır.
Çalışma hayatında daha az vergi ya da sigorta primi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek, Türkiye İstatistik Kurumu Başkanlığı internet sitesinde bulunan “Kazanç bilgisi sorgulama” ekranı ile ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Somut olayda davacının, davalıya ait işyerinde 03.07.2008-16.08.2012 tarihleri arasına dört yıl bir ay oniki gün kaporta bölümünde çalıştığı, davacının 1.125,00 TL ücretle çalıştığını, davalının ise asgari ücretle çalıştığını ileri sürdükleri, imzasız ücret bordrolarında, banka kayıtlarında ve Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarında ücretin asgari ücret olarak görüldüğü, davalı tanıklarının alınan ücret hakkında beyanda bulunmadıkları, davacı tanıklarının, davacıyı doğruladıkları, emsal ücret araştırması yapılmadığı, davacının kaporta ustası olarak çalıştığını, davalının ise düz işçi olarak çalıştığını iddia ettikleri, mahkemece, davacının düz kaporta işçisi olarak, asgari ücretle çalıştığı kabul edilerek hüküm kurulduğu anlaşılmış olup, tarafların ücret ve yapılan iş konularında anlaşamadıkları ve beyanlarında bildirdikleri ücret miktarlarının birbiriyle çelişiyor olması karşısında, davacının, kaporta bölümünde kaporta ustası olarak mı, yoksa düz işçi olarakmı çalıştığı hususunda tanık beyanları arasındaki çelişki giderilerek yapılan iş belirlendikten sonra, işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek, sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından ve Türkiye İstatistik Kurumu Başkanlığı internet sitesinde bulunan “Kazanç bilgisi sorgulama” ekranı ile ilgili işçi ücretlerine dair bilgilerden yararlanılarak, emsal ücretin ne olabileceği araştırıldıktan sonra sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olmuştur.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 10.12.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.