20. Hukuk Dairesi 2017/6770 E. , 2019/7116 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili 03/04/2013 havale tarihli dava dilekçesiyle; müvekkillerinin maliki olduğu ....parsel sayılı taşınmazın 2011 yılında .... Belediyesi tarafından İmar Kanununun 18. maddesi uygulaması sonucu 2.311 m2"lik kısmının kıyı kenar olarak ayrıldığını, bu kısım haricindeki kısmın ise 18. madde uygulaması sonucu ..... alınmak suretiyle imar düzenlemesine tabi tutulduğunu ve yeni imar tapusu alındığını, dava konusu 2.311 m2"lik kısmın ise düzenleme dışı tutularak kıyı kenar olarak ayrıldığını, bu sebeple dava konusu taşınmaza ait kısmın davacı tarafça üzerindeki tasarrufun ortadan kaldırıldığını, tamamının kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığını ve bu nedenle müvekkillerinin mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 200.000 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı Hazineden tahsiline karar verilmesi isteğiyle dava açmıştır.
Davalı Hazine vekili davanın süresinde açılmadığını, dava konusu taşınmazın iadesi mümkün olmayan yasal hükümler çerçevesinde kamulaştırılan yerlerden olduğu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda taleple bağlı kalınarak davanın kabulüne ve 200.000 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden alınarak davacılara tapudaki hisseleri oranında ödenmesine, davacıların fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına, dava konusu 168 sayılı parselin kıyıya terkinine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından esasa yönelik olarak temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı tazminat davasıdır.
Tazminat istemine dayanak 168 parsel sayılı taşınmaz 1971 yılında yapılan tapulama çalışmaları sonucu 44.400 m2 yüzölçümü ve tarla niteliği ile davacılar murisi adına tespit ve tescil edilmiş, intikal sonucu davacılar adına tescil edilmiştir. 2011 yılında 3194 sayılı İmar Kanununun 18.maddesi kapsamında yapılan imar uygulaması ile de 10.506 m2 ..... kesintisi yapılmış, 23.121 m2"si imar görmüş, bakiye 2.311 m2"lik kısmı da imar düzenlemesine girmemiş ve halen 168 sayılı parsel 2.311 m2 yüzölçümü ve tarla niteliği ile davacılar adına paylı mülkiyet şeklinde tapuda kayıtlı bulunmaktadır.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporu yetersiz olduğu gibi mahkemece bilirkişi raporu denetlenmeden hüküm kurulmuştur. Şöyle ki, dosya kapsamından tazminata konu taşınmazın arsa niteliğinde olduğu anlaşılmış ise de, hükme esas bilirkişi raporunda emsal olarak 2 farklı taşınmaz incelenmiş olup emsallerden 2352 ada 2 sayılı parselin satış tarihindeki m2 değeri değerlendirme tarihi olan dava tarihine güncellenince çıkan m2 değeri gerçek piyasadurumunu yansıtmadığı gerekçesiyle bilirkişilerce değerlendirmede dikkate alınmamıştır. Değerlendirmeye esas alınan diğer emsal 2352 ada 3 sayılı parsel ise değerlendirme tarihinden sonra yapılan bir satış olması nedeni somut emsal olarak kabul edilemez. Mahkemece bu parselin emsal alınarak belirlenen değere göre davanın kabulüne karar verilmiş olması hatalı olup, bozmayı gerektirir.
Bu durumda; mahkemece 17.04.1998 gün ve 1996/3-1 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı ve Bakanlar Kurulunun 28.02.1983 gün ve 1983/6122 sayılı kararı gözetilmek suretiyle değerlendirme tarihi olan 03.04.2013 tarihinden önceki yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için taraflara imkan tanınarak, lüzumu halinde re"sen emsal celbi yoluna gidilmeli, dava konusu taşınmazın değerlendirme tarihi itibariyle, emsal alınacak taşınmazların ise satış tarihi itibariyle imar ya da kadastro parselleri olup olmadığı ilgili belediye başkanlığı ve tapu müdürlüğünden sorulmalı, ayrıca dava konusu taşınmazın; imar planındaki konumu, imar planının ölçeği ve onaylama tarihi ile dava konusu taşınmazın emsallere olan uzaklığını da gösterir krokisi ve dava konusu taşınmaz ile emsal taşınmazların Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından re"sen belirlenen emlak vergisine esas metrekare değeri ilgili belediye başkanlığından ayrı ayrı sorularak ve emsal taşınmazların satış akit tablosu getirtildikten sonra dava konusu taşınmazın değerlendirmeye esas alınacak emsallere göre ayrı ayrı üstün ve eksik yönleri ve oranları açıklanmak suretiyle yapılacak karşılaştırma sonucu taşınmazın değeri belirlenip oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Ayrıca mahkemece çekişmeli taşınmazın tamamının kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı belirlenerek taşınmazın kıyıya terkinine yönelik hüküm kurulmuş ise de, davacılar adına olan tapu kaydının iptali yönünde hüküm kurulmamış olması da doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 04/12/2019 günü oy birliği ile karar verildi.