19. Hukuk Dairesi 2016/19155 E. , 2018/4072 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- KARAR -
Davacı vekili, davacının, dava dışı şirket ile davalı arasındaki genel kredi sözleşmesini müşterek borçlu müteselsil kefil olarak imzaladığını, daha sonra davacının şirket ortaklığından ayrılıp davalıya bu tarihten sonra verilecek kredilerden dolayı sorumluluğunun bulunmadığına dair faks gönderdiğini, buna rağmen davalı bankanın davacı aleyhine genel haciz yoluyla takip başlattığını, davacının kefaletinin sona erdiğini ileri sürerek, davacının borçlu olmadığının tespitini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davalıya gönderilmiş herhangi bir faks olmadığını, faks gönderilse bile davacının sorumluluğunun usulüne uygun şekilde sona erdirilmediğini, davacının krediler nedeniyle sorumluluğunun devam ettiğini savunarak, davanın reddini ve inkar tazminatının davacıdan tahsilini istemiştir.
Mahkemece, davacı tarafından kefaletten dönme iradesinin davalıya bildirildiğinin usulüne uygun delillerle ispatlanamadığı, davacı iddia ettiği faksı gönderdiğini ispatlasa bile, bu şekilde fesih beyanının sonuç doğurmayacağı, ayrıca bankanın kefaletten dönme beyanından haberdar olduğunun da ispatlanamadığı, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin süresiz olarak akdedilmesi, asıl borçlu ile davalı arasındaki cari hesap şeklinde işleyen kredi ilişkisi bulunması, kredi borcunun herhangi bir tarihte sıfırlanmış olmasının tek başına, kredi sözleşmesini sona erdiren bir neden olmaması nedeniyle bankanın bu tarihten sonra yeni bir kredi kullandırmasının yeni bir borç ilişkisi olarak kabul edilemeyeceği gerekçesiyle davanın ve davalının tazminat talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan icra takibi nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda, asıl borçluya ait 5 adet genel kredi sözleşmesinin bulunduğu, davacı kefilin ise bu sözleşmelerin üçünde imzasının bulunduğu, 2007 ve 2008 tarihli genel kredi sözleşmelerinde imzasının bulunmadığı, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda takibe konu edilen kredilerin davacının imzasının bulunmadığı 2007 ve 2008 tarihli genel kredi sözleşmelerinden kaynaklandığı belirtilmiş olup, mahkemece bu husus dikkate alınmamıştır. Mahkemece yapılacak iş, bankacı bilirkişi aracılığıyla banka kayıt ve defterleri yerinde incelettirilerek icra takibine konu alacağın hangi genel kredi sözleşmesinden kaynaklandığı tespit edilip, şayet davacının imzasının bulunmadığı genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan bir alacak ve icra takibi varsa bu durumda davacının söz konusu takibe konu borçtan sorumlu tutulamayacağı dikkate alınarak, toplanacak tüm deliller doğrultusunda bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile dosya içeriğine uygun düşmeyen yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle yerel mahkeme hükmünün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 12/09/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.