1. Hukuk Dairesi 2016/6660 E. , 2019/1929 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTLİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar bir kısım davacılar ..., ... ve ... vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR -
Dava, ehliyetsizlik ve vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı vasisi, kısıtlı annesi ...’in hukuki ehliyete haiz olmadığı bir dönemde bu durumu fırsat bilen davalı oğlu ... ile davalı gelini ...’nın kısıtlıyı kandırarak elinden vekaletname aldıklarını, davalı vekil ...’nın vekalet görevini kötüye kullanarak kısıtlıya ait 121 ada 6 parsel sayılı taşınmazı ilk olara davalı eşi ...’ye, ... tarafından da yine iş birliği içerisinde olduğu damadı davalı ...’a, son olarak davalı ... tarafından da iş ortağı ve arkadaşı olan davalı ...’a satış suretiyle devredildiğini, murisin hukuki ehliyeti bulunmadığı için işlemlerin geçersiz olduğunu, ayrıca ikinci el olan davalı ...’nin de davalı ... ve ...’nın damadı olduğunu, yine diğer davalı ...’ın da davalı ...’nin iş ortağı ve arkadaşı olduğunu bu nedenle iyiniyetlerinden bahsedilemeyeceğini tüm işlemlerin muvazaalı ve hileli olduğunu ve kısıtlıya herhangi bir satış bedeli de ödenmediğini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile kısıtlı adına tescilini, mümkün olmadığı takdirde şimdilik 10.000 TL tazminatın yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsilini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, aktif husumet yokluğu gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Dava, Hava tarafından açılmış, yargılama sürerken 31.03.2015 tarihinde Hava’nın ölümü üzerine mahkemece HMK’nın 55. maddesi uyarınca mirasın reddi süresi geçinceye kadar davanın ertelenmesine karar verilmiş, bir sonraki oturum hazır bulunan mirasçı ...’e, diğer mirasçılara tebligat çıkarılarak davaya muvafakatları olup olmadığı hususunda beyanlarının alınması ya da terekeye temsilci tayini için süre verilmiş, bir sonraki oturum tüm mirasçıların davayı takip etmedikleri terekeye de temsilci atanmadığı gerekçesiyle aktif dava ehliyeti yokluğundan dava reddedilmiştir.
Davayı açıp da yargılama sırasında ölen davacının mirasçıları arasında zorunlu dava arkadaşlığı olduğu ve davanın tüm mirasçılar tarafından birlikte takip edilmesi gerektiği hususuna uyuşmazlık yoktur.
Ancak mahkemece 15.10.2015 günlü oturumda diğer mirasçıların muvafakatinin alınması için kesin süre verilmiş, mirasçılardan ... ve ... davaya muvafakat ettiklerine dair dilekçe göndermiş iseler de mirasçılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı olup tümünün birlikte yürütmesi zorunludur.
Davaların kısa zamanda sonuçlandırılması, adaletin bir an önce tecellisi için, taraflarca veya Mahkemelerce yapılması gereken bir kısım adli işlemler sürelere bağlanmıştır. Bilindiği üzere bu sürelerin bazılarını kanun bizzat belirlerken bir kısmını işin özelliğine, tarafların durumlarına göre belirlemesi için hakime bırakmıştır. Kanuni süreler açıkça belirtilen ayrıcalıklar dışında kesindir. Bu nedenle 6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 90. maddesi açık hükmünde belirtildiği gibi kanunun tayin ettiği süreler hakim tarafından azaltıp çoğaltılamaz. Buna karşın, aynı Kanunun 94. maddesine göre hakimin belirlediği süreler ise kural olarak kesin değildir. Hakim tayin ettiği süreyi henüz dolmadan azaltıp çoğaltacağı gibi, süre geçtikten sonra da tarafın isteği üzerine yeni bir süre tanıma yoluna da gidebilir. Bu takdirde verilen ikinci süre kesindir. Ancak, hakim kendi belirlediği sürenin kesin olduğuna da karar verebilir. Kesin sürenin tayin edilmesi halinde, karşı taraf yararına usulü kazanılmış hak doğacağı da kuşkusuzdur.
Hemen belirtmek gerekir ki, ister kanun, isterse hakim tarafından tayin edilmiş olsun kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak yoktur. Böylece kesin sürenin kaçırılması; o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, bazen davanın kaybedilmesine dahi neden olmaktadır. Bu itibarla geciken adaletinde bir adaletsizlik olduğu düşüncesinden hareketle, davaların yok yere uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır.
Öncelikle, kesin süreye ilişkin ara kararı her türlü yanlış anlaşılmayı önleyecek biçimde açık ve eksiksiz yazılmalı, yapılacak işler teker teker belirtilmelidir. Bunun yanında verilen süre yeterli, emredilen işler, gerekli ve yapılabilir nitelik taşımalı, ayrıca hakim süreye uyulmamanın sonuçlarını acıkça anlatmalı, tarafları uyarmalıdır. Öte yandan, kesin süre tarafların yanında hakimi de bağlayacağından uyulmaması halinde gereği hakim tarafından hemen yerine getirilmelidir.
Hal böyle olunca, mirasçılar ... ve ...’ün, diğer mirasçılar vekiline vekalet verip vermediklerinin araştırılması, vekaletname yok ise davayı takip eden mirasçılara terekeye mümessil tayini için dava açması üzeri süre verilmesi, açıldığı takdirde buna uygun karar verilmesi gerekirken, usulüne uygun olmayan ve mirasçıları yanıltır biçimdeki kesin süre tayinine ilişkin ara kararı gereğinin yerine getirilmediği gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacılar ..., ... ve ...’nin temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan pqeşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.03.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.