13. Hukuk Dairesi 2018/3288 E. , 2018/8176 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı temlik alan tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Davacı, kefil olduğu ... ile birlikte Denizbank’tan ihtiyaç kredisi aldığını ve kredi sözleşmesi imzalandığını, dosyada borçlu olmayıp borçluya kefil durumunda olduğunu, 07.04.2008 tarihinde kullanılan 15.000,00 TL kredi için borçlunun 17.11.2008 tarihine kadar kısmi ödemelerde bulunduğunu ve 9.947,18 TL borcunun kaldığını, yine ... 1. İcra Müdürlüğünün 2009/11387 esas sayılı dosyasına hacizli vasıta teslim edildiğini ve vasıtanın satılarak 8.500,00 TL olarak paraya çevrildiğini, bu durumda bakiye kefalet borcun 1.447,00 TL olduğunu, ancak davalı bankanın ... 1. İcra Müdürlüğünün esas sayılı dosyasından gerek bankaya yapılan ödemeleri gerekse rehinli arabanın satışından elde edilen bedelleri düşmeksizin yasaya aykırı olarak faizden ferilerden kendisini sorumlu tutarak icra takibine devam ettiğini, kefilin sorumluluğunun sınırlı olduğunu, yapılan ödemeler ve icra satışından elde edilen bedeller hesaplandığında borçlu olmadığını belirterek borçlu olmadığının tespitine ve eğer dava süresince haciz nedeni ile bedel ödemek zorunda kalınması halinde bu bedelin istirdadına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne ve davacının ... 1. İcra Müdürlüğü 2009/11388 sayılı takip dosyası nedeniyle davalıya borçlu bulunmadığının tespitine, şartları bulunmadığından icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacının dava dışı üçüncü kişinin davalı banka ile aldığı tüketici kredi sözleşmesine kefil olduğu ve borcun ödenmemesi nedeniyle davacı ve asıl borçlu hakkında takip yapıldığı, kısmi ödemede bulunulduğu, rehinli aracın satışının yapıldığı hususları dosya kapsamından anlaşılmakla taraflar arasında da ihtilaflı değildir. Dosyaya ibraz edilen 07.04.2008 tarihli tüketici kredisi sözleşmesinde kefalet limiti kısmı boş bırakılarak davacı kefilin sorumlu olacağı miktar gösterilmemiştir. Ancak tüketici kredi sözleşmesinde kredi miktarının 15.000,00 TL olduğu faiziyle birlikte toplam 18.525,83 TL olarak belirlenmiştir. BK. 484. maddesi gereğince kefalet sözleşmesinin geçerli olması için kefilin sorumlu olacağı tutarın en üst sınırının gösterilmesi gerekir. Kefilin sorumlu olacağı miktar belli değil ise sorumluluğu söz konusu olmaz. Bu konuda bir belirsizlik oluştuğu durumlarda sözleşmelerin hukuki sonuç doğuracak şekilde yorumlanması esastır, ilkesinden hareket edilmelidir. Öte yandan 12.4.1999 tarih ve 14 esas, 13 karar sayılı İçtihadı birleştirme kararında belirtildiği üzere kefalet senedinde kefilin ödeyeceği muayyen bir miktarın gösterilmiş olup olmadığı ve senetten böyle muayyen bir miktarın anlaşılması kabil olup olmadığı hususunun hakim tarafından resen nazarı itibari alınması gerekir. Az yukarıda belirtilen sözleşmenin yorumuna ilişkin ilke ve İçtihadı birleştirme Kararında ortaya konan ilke birlikte değerlendirildiğinde tüketici kredisi miktarının aynı zamanda kefalet limiti olarak kabul edilmesi gerektiğini ortaya koyar. Kaldı ki bankacılık uygulamasında limiti belli kredi sözleşmesinin asıl borçlu ile imzalayan kefilin sorumlu olacağı en üst miktar kredi limiti olarak belirlenen tutardır. Bu nedenle davacının kefalet limitinin sözleşmelerdeki kredi limiti olarak kabulü ile sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, kefalet limiti belli olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın davalı yararına BOZULMASINA, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20/09/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.