Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2018/5509 Esas 2019/2017 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2018/5509
Karar No: 2019/2017
Karar Tarihi: 06.03.2019

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2018/5509 Esas 2019/2017 Karar Sayılı İlamı

Özet:

Davacı, Elmalık Mahallesi'nde bulunan 66.000 m² taşınmazın 30 yıldan beri zilyet ve tasarrufu altında bulunduğunu ileri sürerek adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar zilyetlik koşullarının oluşmadığını savunmuşlardır. Mahkeme, davanın kabulüne karar vermiştir. Ancak davalılar temyiz etmiş ve Yargıtay, davacı adına zilyetlikle iktisap koşulları oluşmadığından davanın reddi gerektiği sonucuna varmıştır. Kanunen, davacı adına zilyetlikle iktisap koşullarının oluşması için taşınmazın 3402 sayılı Yasanın 14 ve 17. maddelerine göre kendisine özgü zararı meydana getirdiğinin kanıtlanması gerekmektedir.
14. Hukuk Dairesi         2018/5509 E.  ,  2019/2017 K.

    "İçtihat Metni"


    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi


    Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 25.06.2012 gününde verilen dilekçe ile tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 20.10.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı ... vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
    K A R A R
    Davacı, Elmalık Mahallesinde bulunan 66.000 m² taşınmazın 30 yıldan beri zilyet ve tasarrufu altında bulunduğunu, kadastro çalışmaları sırasında tescil harici bırakıldığını ileri sürerek adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı ... vekili, zilyetlik koşullarının oluşmadığını, taşınmazın ... adına tescili gerektiğini, zamanaşımı nedeniyle davanın reddini savunmuştur.
    Davalı ... Başkanlığı ve ... vekilleri, dava konusu taşınmazın zilyetlikle kazanılamayacağını, davanın reddini savunmuşlardır.
    Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Hükmü davalı ... vekili temyiz etmiştir.
    Dava konusu taşınmaz, 1972 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında tescil harici bırakılmış olup, davacı tespitten sonra oluşan olağanüstü kazandırıcı zamanaşımı nedeniyle adına tescilini istemiştir.
    Dosyadaki bilgi ve belgelere göre mahkeme ve mahallinde yapılan keşif sonunda belirlenen 54.654,91 m2 taşınmaz Mera Komisyonu tarafından 08.05.2009 tarih, 532 sayılı Kanunla mera olarak sınırlandırılmıştır. Dava konusu taşınmaza komşu 442 parsel sayılı taşınmaz ise 15.11.1972 tarihinde davacının babası adına tespit ve tescil edilmiştir. Dinlenen tanıklar 442 parsel sayılı taşınmaz ile dava konusu 54.654,91 m2 yerin babası tarafından yapılan paylaştırmada davacıya düştüğünü, davacının imar ve ihya ettiğini bildirmişlerdir. 1961 tarihli hava fotoğrafında boşluk olarak görünen dava konusu yerin, 1988 ve 2001 tarihli hava fotoğraflarında sürülmüş olduğu teknik bilirkişilerce hazırlanan raporda ifade edilmiştir. Ne var ki mera olarak tespit ve tahsis edilen taşınmazın üç tarafının mera olması, tespit ve tahsisten önce mera olarak kullanılması, davacı tarafından sürülüp ekilmesinin davacı yararına zilyetlikle iktisap koşullarının oluştuğu anlamına gelmez. Bu durumda 3402 sayılı Yasanın 14 ve 17. maddesi uyarınca davacı adına zilyetlikle iktisap koşulları oluşmadığından davanın reddi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle hükmün BOZULMASINA, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06.03.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.










    Bu web sitesi, sisteminin bir üyesidir.