1. Hukuk Dairesi 2016/6723 E. , 2019/1901 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TENKİS
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil- tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan ..." in 117 ada 8, 16, 51 parsel ve 137 ada 39 parsel sayılı taşınmazları davalıya devrettiğini, bankadaki birikmiş parası ile de 722 parsel sayılı taşınmazı davalı adına satın aldığını, davalının bu taşınmazları satın alacak ekonomik gücünün olmadığını, temliklerin mirasçılardan mal kaçırmak amacı ile yapıldığını, kalan son taşınmazını ve aracını da davalıya vasiyet ettiğini, buna ilişkin vasiyetnamenin iptali davası açıldığını ileri sürerek taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile adlarına tescilini olmadığı takdirde taşınmazların ve aracın saklı payları oranında tenkisi ile adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, temliklerin muvazaalı olmadığını, 722 parsel sayılı taşınmazdaki payının ise eski eşinden kaldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temliklerin mal kaçırma amacıyla yapıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakanın 28.02.2014 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak eşi ..., ...’dan olma kızları ... ve ..., ilk eşi ...’den olma kızları ...,... ve..., oğulları ... ve ..., ölü oğlu ...’ın çocukları ..., ..., ..., ölü oğlu İsa’nın çocukları ... ve ...’nin kaldığı, mirasbırakanın 8, 16, 51 ve 39 parsel sayılı taşınmazları 06.08.1997 tarihinde satış suretiyle eşi olan davalı ...’ya temlik ettiği, 722 parsel sayılı taşınmazın da Ali Nazmi Sevim’den davalıya intikal ettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237., (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ile durumun aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olayda, mahkemece yapılan araştırmanın hüküm kurmaya elverişli olduğunu söyleyebilme imkanı yoktur.
Hal böyle olunca, yukarıdaki ilkeler ve açıklamalar doğrultusunda mirasbırakanın mal kaçırma kastının tereddütsüz bir şekilde belirlenmesi için murisin taşınmazları temlik ettiği ve öldüğü tarihlerdeki mal varlığının tespiti ile davacılarca vasiyetnamenin iptali için açıldığı iddia edilen davanın akıbetinin araştırılması ve değerlendirilmesi sonucu bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
Davacılar ve davalının değinilen yönler itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma sebebine göre temyize konu diğer hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,14/03/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.