10. Hukuk Dairesi 2014/5203 E. , 2014/8340 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : İstanbul 4. İş Mahkemesi
Tarihi : 18.12.2013
No : 2012/34-2013/794
Dava, 1479 sayılı Kanun hükümleri kapsamındaki sigortalılık sürelerinin ve yaşlılık aylığına hak kazanıldığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, uyulan bozma ilamı sonrasında davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Bozma sonrası yapılan yargılama sonunda, mahkemece davacının tahsis talep tarihi itibariyle 7163 gün primi ödenmiş sigortalılık süresi olması nedeniyle tahsis koşulları oluşmadığından davanın reddine karar verilmiş ise de, bu kararın eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeye dayalı olduğu anlaşılmaktadır.
Dosya kapsamına göre, davacının 1.2.1984 ile 31.12.1993 tarihleri arasında zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olduğu, 1.1.1994 ile 31.12.1996 tarihleri arasındaki dönemin 4247 sayılı Af Yasası ile ödenmesi nedeniyle isteğe bağlı Bağ-Kur sigortalısı olduğu, Af Yasasından sonraki prim ödemeleri gözetilerek, 1.1.1997 ile 1.12.1997 tarihleri arasında ve 1.9.2001 ile 31.10.2002 tarihleri arasında isteğe bağlı Bağ-Kur sigortalılık süresi kazanabileceğinin bildirildiği, 31.10.2002 tarihinden tahsis talep tarihi olan 25.5.2007 tarihine kadar zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olduğu, davacının 1479 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılık süreleriyle çakışmayan şekilde 506 sayılı Yasa kapsamında sigortalılık sürelerinin bulunduğu ve 3.3.1982 ile 3.11.1983 tarihleri arasındaki dönem bakımından askerlik borçlanması yaptığı anlaşılmıştır.
1479 sayılı Kanun hükümleri gereğince yaşlılık sigortasından aylık bağlanması istemine ilişkin davalarda, davalı Kuruma başvuruda bulunulduğu tarih itibarıyla tümüyle oluşmayan tahsis koşullarının yargılama aşamasında gerçekleşmesi durumunda, özellikle, Anayasa’nın “Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması” başlığını taşıyan 141. maddesindeki, davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının, yargının görevi olduğunu belirten hüküm, 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Usul ekonomisi ilkesi” başlıklı 30. maddesinde yer alan, hakimin, yargılamanın kabul edilebilir süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlü olduğu yönündeki düzenleme, sosyal koruma, dayanışma, sosyal denkleştirme ve zorunluluk ilkelerine dayanan sosyal sigortalar, bireyin onuru ile kişiliğinin geliştirilmesi için kaçınılmaz ekonomik, sosyal ve kültürel hakların doyurulması temeline dayanan sosyal güvenlik hukukunun ilkeleri dikkate alındığında, bütün şartların yerine getirildiği tarihi izleyen ay başından itibaren aylığa hak kazanıldığının tespitine ilişkin hüküm kurulmalıdır.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında inceleme konusu dava değerlendirildiğinde, yaşlılık aylığı bağlanması istemiyle davalı Kuruma başvurulduğu 25.5.2007 tarihi itibarıyla 25 yıl sigortalılık süresi ve bu süreye ilişkin prim borcu bulunmamak şartının, yargılama aşamasında oluşup oluşmadığı üzerinde durulmamıştır.
Bu nedenle, öncelikle tahsis talep tarihi itibariyle davacının birleştirilen hizmet süreleri üzerinden prim gün sayısı yeniden hesaplanmalı, vergi mükellefiyetine dayalı, kendi nam ve hesabına bağımsız çalışması nedeniyle 1479 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılığın tahsis talep tarihinden sonra devam edip etmediği yöntemince araştırılarak, tahsis koşullarının yargılama sırasında oluşup oluşmadığı irdelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilerek hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 10.4.2104 gününde oybirliğiyle karar verildi.