10. Hukuk Dairesi 2013/21273 E. , 2014/8317 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Bolu İş Mahkemesi
Tarihi :03.09.2013
No :2012/373-2013/287
Dava, Alman R. sigortasına giriş olan 10.04.1981 tarihinin Türkiye’de sigorta başlangıcı olarak belirlenmesi ve aksi kurum işleminin iptali istemine ilişkindir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
16.01.2007 tarihinden itibaren SSK sigortalısı olan ve Almanya’da geçen 10.04.1981-20.01.1983 tarihleri arası 641 günlük çalışmasını 3201 sayılı Yasa kapsamında borçlanan davacı eldeki davayla, Alman R. sigortasına giriş olan 10.04.1981 tarihinin Türkiye’de sigorta başlangıcı olarak tespitini istemiştir.
Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti arasında imzalanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin, konuya ilişkin 29’uncu maddesinin 4’üncü bent hükmü, bir kimsenin Türk sigortasına girmeden önce, Alman R. sigortasına girmiş bulunması halinde, R. sigortasına giriş tarihinin, Türk sigortasına giriş tarihi olarak kabul edileceğini öngörmüştür. Ancak anılan sözleşme hükmünün uygulanabilmesi, Alman R. sigortasına giriş tarihini içerecek şekilde yurt dışı borçlanmasının usulünce yapılması halinde mümkündür.
Diğer taraftan, dava dosyası içerisinde yer alan 17.01.1985 tarihli “BESCHEID” başlıklı tercümesiz Alman Mercii belgesinde, davacının, R.a giriş tarihini de içerecek şekilde 30.03.1981-21.07.1982 tarihleri arası Almanya primlerini iade aldığı belirtilmektedir..
Prim iadesi suretiyle tasfiye edilen yurt dışı hizmetlerindeki tasfiye edilme hali, söz konusu yurt dışı sürelerinin, 3201 sayılı Yasa uyarınca borçlandırılarak sigortalının sosyal güvenliği bakımından değerlendirilmesinde, aksine bir düzenleme bulunmadığından engel değildir. Ancak tasfiye edilen yurt dışı hizmetlerin, sigortalılık başlangıcında esas alınabilmesi mümkün de bulunmamaktadır.
Çünkü, Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti arasında bağıtlanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin, konuya ilişkin 29’uncu maddesinin 4’üncü bent hükmü, bir kimsenin Türk sigortasına girmeden önce, Alman R. sigortasına girmiş bulunması halinde, R. sigortasına giriş tarihinin, Türk sigortasına giriş tarihi olarak kabul edileceğini belirtmekle birlikte, anılan hükmün uygulanabilirliği, her iki ülke mevzuatına göre dikkate alınabilecek bir sigortalılık süresinin bulunması halinde mümkündür. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 13.2.2002 t., 2002/10-21 E., 2002/70 K sayılı kararı)
Sigortalı hizmetlerin tasfiye edilmesi halinde, tasfiyeye uğramış hizmetlerin sosyal sigorta hukuku açısından geçerliliğini yitirmiş sayılması ve artık her iki ülke mevzuatına göre nazara alınabilecek bir sigortalılık süresi kalmayacağından, Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti arasında aktedilen Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin, konuya ilişkin 29’uncu maddesinin 4’üncü bent hükmü uyarınca, R. sigortasına giriş tarihinin, Türkiye’de sigorta başlangıcı olarak sayılması mümkün olmayacaktır.
Kuşkusuz bu halde sigorta başlangıcı, 3201 sayılı Yasanın 5’inci madde hükmü çerçevesinde belirlenmesi gerekecektir.
Şu halde yapılması gereken iş, 3201 sayılı Yasa kapsamında borçlanmaya konu yapılan ve R. sigortasına giriş tarihini de kapsayan 10.04.1981-20.01.1983 tarihleri arası yurt dışı çalışmaların tasfiye edilip edilmediği, tasfiye edilmeyen ve R. sigortası kapsamında bulunan başka bir sürenin bulunup bulunmadığı usulünce yapılacak araştırma ile belirlenmeli; tasfiye edildiğinin anlaşılması halinde ve Türk-Alman Sosyal Güvenlik Sözleşmesinin sigorta başlangıcına dair sözleşme hükmünün uygulanmasını gerektirecek nitelikte başkaca R. sigortasına girişin de bulunmaması halinde, sigorta başlangıcına dair davacı istemi, yukarıdaki ilkeler çerçevesinde yeniden değerlendirilmeli ve varılacak sonuca göre karar verilmelidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 10.04.2014 gününde oy birliğiyle karar verildi.