1. Hukuk Dairesi 2019/1175 E. , 2019/1890 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."nin raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, ehliyetsizlik, aldatma (hile) ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan ...’ın maliki ve paydaşı olduğu 15, 3 ve 5 parsel sayılı taşınmazlarını dava dışı torunu Çetin’in kayınpederi davalı ...’e satış suretiyle devrettiğini, işlem tarihinde mirasbırakanın alzheimer hastası olduğunu, mirasbırakanın iradesinin fesada uğratıldığını, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile mirasbırakan adına tesciline, yargılama sırasında 3. kişiye devredilen 15 parsel sayılı taşınmaz yönünden tazminata karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, satış işleminin gerçek olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temlik tarihinde mirasbırakanın fiil ehliyetini haiz olduğunun ... Kurumu raporu ile tespit edildiği, muvazaa iddiasının da kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...’ın maliki olduğu 15 ve 3 parsel sayılı taşınmazlar ile 5 parsel sayılı taşınmazın 396/408 payını 21.06.2007 tarihinde davalı ...’e satış suretiyle devrettiği, 1919 doğumlu murisin 14.06.2008 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak davacılar ile dava dışı kızları... ve...’in kaldıkları, ... Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2009/2215 Esas, 2011/450 Karar sayılı ilamı ile mirasbırakan ...’in terekesine davacılardan...’nın temsilci olarak tayin edildiği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki, ehliyetsizlik ve muris muvazaası iddiası bakımından iddianın kanıtlanamadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak, mahkemece aldatma (hile) yönünden hüküm vermeye yeterli inceleme ve değerlendirme yapıldığını söyleyebilme imkanı yoktur.
Bilindiği üzere, hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
Hal böyle olunca, aldatma (hile) iddiası yönünden yukarıda değinilen ilkeler doğrultusunda inceleme ve araştırma yapılması, tanıkların bu doğrultuda dinlenilmesi, toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacıların değinilen yön itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz eden davacılara geri verilmesine 14.03.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.