8. Ceza Dairesi 2017/8639 E. , 2019/7020 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanma
HÜKÜM : Mahkumiyet
Gereği görüşülüp düşünüldü:
Suça sürüklenen çocuk ..."ın, hırsızlık suçundan hakkında başlatılan soruşturmada ..."a ait kimlik bilgilerini verdiği ve savcılıkta ifadesinin alınması sırasında gerçek kimlik bilgilerine ulaşıldığı olaya ilişkin, suça sürüklenen çocuk hakkında hırsızlık, mala zarar verme ve konut dokunulmazlığını ihlal etme suçlarından Muğla 2. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 13.02.2014 tarih, 2013/266 esas, 2014/54 karar sayılı kararıyla beraat kararı verildiği ve bu kararın 21.02.2014 tarihinde kesinleştiği, kesinleşen beraat kararı karşısında suça sürüklenen çocuğun "işlediği bir suçtan" söz edilemeyeceği cihetle TCK.nın 268. maddesinde tanımlanan suçun unsurları oluşmayıp suça sürüklenen çocuğun TCK.nın 206. maddesi uyarınca cezalandırılması gerektiğinin gözetilmemesi,
Kabule göre de;
1- Gerekçeli karar başlığında ve hüküm fıkrasında suç adının “başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması” yerine “iftira” olarak yazılması,
2- Suça sürüklenen çocuğun, 19.04.2013 tarihinde savcılıkta ifadesi alınırken, kimlik bilgilerinin Doğuş Öcal olarak sisteme girildikten sonra, suça sürüklenen çocuğun gerçek kimliğinin ... olarak belirlendiğine ilişkin emniyetten gelen bilgi üzerine gerçek kimliğinin ortaya çıktığının anlaşılması karşısında, suça sürüklenen çocuk hakkında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmaması gerektiğinin gözetilmemesi,
Yasaya aykırı, suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz itirazı bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 326/son gereği sanığın kazanılmış hakkının saklı tutulmasına, 16.05.2019 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI DÜŞÜNCE
TCK.nunda iftira suçu olarak düzenlenen diğer bir fiil Başkasına Ait Kimlik Bilgilerinin Kullanılması suçudur. Bu suç 268. maddede ""İşlediği suç nedeniyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla başkasına ait kimliği veya kimlik bilgilerini kullanan kimse, iftira suçuna ilişkin hükümlere göre cezalandırılır"" şeklinde tanımlanmış olup TCK.nın dördüncü bölümünün ikinci kısmında yer alan Adliyeye Karşı Suçlar bölümünnde düzenlenmiştir.
Kanunun gerekçesinde “Madde metninde iftira suçunun özel bir işleniş biçimi hakkında düzenleme yapılmıştır” denmektedir. Bu suçun faili, bir başka suçtan şüpheli veya sanık konumunda bulunan kişidir. İftira suçunun iki tür işleniş şeklinden (şekli ve maddi iftira) farklı olarak burada fail gerçekten kendisi tarafından işlenen bir suç ve bu suçun yaptırımından kurtulmak maksadıyla masum bir kişiye , bu kişinin kimliğini ya da kimlik bilgilerini kullanarak; işlemediği bir suçun faili olarak göstermek suretiyle iftira atmaktadır. Dolayısıyla bu suçta esasen bir kimsenin gerçekten işlemiş olduğu bir suç sebebiyle başlatılacak olan kamusal takibattan kurtulmasının önüne geçmek hedeflenirken, 267. maddede tanımlanan iftira suçunun diğer iki işleniş şeklinde ise gerçeğe aykırı suç bildirimi cezalandırılmaktadır. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun 141 maddesinin 1. fıkrasının a bendinde ""Şüpheli veya sanık kimliğine ilişkin soruları doğru olarak cevaplandırmakla yükümlüdür.” hükmüne yer verilmiştir. Şüpheli veya sanık bir suç dolayısıyla hakkında adli makamlarca yürütülen soruşturma veya kovuşturma nedeniyle resmi belge düzenlenirken kimlik bilgilerini doğru vermek zorundadır. Şüpheli veya sanığın kendisine ait kimlik bilgilerinin yanlış vermesi durumunda TCK.nın 206. maddesindeki suç, başka bir kimsenin kimliğini veya kimlik bilgilerini vermesi durumunda iftira suçu oluşur.
Bu suçun ön koşulu failin bir suç işlediğinden bahisle hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılıyor olması zorunluluğudur. Kabahat veya disiplin soruşturmasını gerektiren bir eylem nedeniyle alınan ifade sırasında failin başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanması durumunda atılı suç oluşmaz.
Burada, madde metnindeki hatalı yazım nedeniyle failin işlemiş olduğu suçtan söz edebilmek için kesinleşmiş bir yargı kararı gerektiği gibi bir sonuç çıkarılabilir ise de; kanun koyucunun amacının bu olmadığı açıktır. Madde bu anlayışla uygulanıp sanık hakkında mahkumiyet dışında hükümler kurulduğunda uygulamada içinden çıkılması zor birtakım problemlerin ortaya çıkması kaçınılmaz hale gelir. Uzlaştırma, şikayete bağlı suçlarda şikayet yokluğu veya şikayetten vazgeçilmesi nedeniyle soruşturma veya kovuşturmanın yürütülememesi gibi durumlarda fail hakkında nasıl bir uygulama yapılacağı tartışmalara yol açar. Fail hakkında bu maddenin uygulanması için TCK.nunda veya diğer kanunlarda suç olarak tanımlanan bir eylem nedeniyle soruşturma veya kovuşturma yapılıyor olması ve failin bu sırada başka bir kimsenin kimliğini veya kimlik bilgilerini kullanması yeterlidir. Failin, hakkında yürütülen soruşturma veya kovuşturma sonucu işlediği iddia edilen suçtan mahkum olması gerekmez. Aksi takdirde açılan davaların sonucunun beklenmesi gibi bir durum ortaya çıkar ki bu durum, yargılamaları sürüncemede bırakıp içinden çıkılmaz hale sokar.
Madde metnindeki hatalı yazımlardan birisi de ""Soruşturma ve Kovuşturma"" kelimelerinin ""ve"" bağlacı ile bağlanmasıdır. Bu yazım tarzına göre başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanan fail hakkında hem soruşturma hem de kovuşturma yapılması gerekir. Bu yazım tarzına göre hakkında uzlaşmaya tabi bir suçtan dolayı soruşturma yürütülen ve bu sırada başkasının kimlik bilgilerini veya kimliğini kullanan şüpheli hakkında uzlaşma nedeniyle dava açılmaması durumunda eyleminin TCK.nın 206. maddesindeki suçu oluşturduğunun kabulü gerekir ki bu hal kanun koyucunun amacına uygun düşmez.
TCK.nunda suçun düzenlediği yer ve suçun düzenleniş şekli nazara alındığında suçun mağduru dar anlamda adliyedir. Geniş anlamda değerlendirildiğinde ise suçtan zarar gören kimlik bilgileri kullanılan gerçek kişidir ve bu kişinin gerçekte var olması zorunludur. Tüzel kişiler veya tüzel kişiliği olmayan topluluklar bu suçtan dolayı zarar gören olamazlar.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, suça sürüklenen çocuk ..."ın hırsızlık suçu nedeniyle kolluk güçleri tarafından ilk yakalandığında karakolda ismini...olarak söylediği ve bu isimle ilk işlemlerin yapıldığı, suça sürüklenen çocuğun bilahare Cumhuriyet Savcısına ifade verirken gerçek kimliğini söylediği, böylelikle suça sürüklenen çocuğun üzerine atılı iftira suçunu işlediği sabit olup yerel mahkemenin kabulü usül ve yasaya uygun olduğundan sayın çoğunluğun bozma yönündeki görüşüne katılmıyorum.