20. Ceza Dairesi 2018/4694 E. , 2019/1681 K.
"İçtihat Metni"Yüksek Adalet Bakanlığı"nın, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan sanık... hakkındaki Bakırköy 2. Sulh Ceza Mahkemesi"nin 17/11/2009 tarihli ve 2006/651 esas, 2008/633 karar sayılı ek kararını kanun yararına bozulması istemi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 06/06/2018 tarihli ihbar yazısı ekinde dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşıldı.
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
A) Konuyla İlgili Bilgiler:
1-Şüpheli... hakkında “kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma” suçundan Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturma sonucunda, 05/09/2006 tarihli, 2006/42122 soruşturma ve 2006/2031 iddianame numaralı iddianame ile ; 5237 sayılı TCK’nın 191/1-2-5 maddesi gereğince cezalandırılması istemi ile kamu davası açıldığı,
2-Yapılan yargılama sonucunda; Bakırköy 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 03/11/2008 tarihli, 2006/651 esas ve 2008/633 karar sayılı kararı ile sanık hakkında TCK 191/2. maddesi uyarınca tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verildiği, kararın sanığın yüzüne karşı verildiği ancak Anayasa"nın 40/2., 5271 sayılı CMK"nın 34/2., 231/2. ve 232/6. maddeleri uyarınca, hüküm fıkrasında, hükme karşı başvurulacak kanun yolu, merci, başvuru şekli süresi ve bu sürenin başlangıcı açıkça ve ilgiliyi yanıltmayacak biçimde gösterilmesi gerekirken; temyiz süresinin başlangıcının "kararın tefhim veya tebliğinden itabaren" şeklinde belirtilmesi suretiyle sanığın yanıltılmış olduğu, kararın yasa yoluna başvurulmaksızın 09/02/2009 tarihinde kesinleştirildiği,
3- Bakırköy Denetimli Serbestlik Müdürlüğü’nün 08/05/2009 tarihli çağrı yazısının 29/05/2009 tarihinde sanığa tebliğ Tebligat Kanunu 35. maddesi gereğince tebliğ edildiği, 10 günlük süre içerisinde müdürlüğe başvurmaması nedeniyle evrakın kapatılarak müdürlüğün 02/07/2009 tarihli yazısı ile Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildiği,
4-İhbar üzerine sanık hakkında duruşma açıldığı 17/11/2009 olan duruşma tarihinin sanığa tebliği için tebliğ mazbatası hazırlandığı ancak sanığın adreste tanınmadığından bahisle tebligatın bila tebliğ iade edildiği,
5- Kanun yararına bozmaya konu Bakırköy 2. Sulh Ceza Mahkemesi"nin 17/11/2009 tarihli ve 2006/651 esas, 2008/633 karar sayılı ek kararı ile; sanığın TCK’nın 191/1 ve 62 maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, sanığın yokluğunda verilen kararın 17/12/2009 tarihinde tebliğ edildiği, sanığın bu karara karşı 18/02/2010 tarihinde temyiz isteminde bulunduğu, Bakırköy 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 18/02/2010 tarih, 2006/651 esas sayılı ek kararı ile temyiz isteminin süreden reddedildiği ancak temyiz isteminin reddi kararının sanığa tebliğ edildiğine ilişkin herhangi bir tebliğ evrakının dosya içinde bulunmadığı,
Anlaşılmıştır.
B) Kanun Yararına Bozma İstemi:
“Dosya kapsamına göre, yükümlünün erteleme süresi zarfında kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi gerektiği, yükümlünün fiilinin ısrar olarak değerlendirilebilmesi için en az iki kez ihtar yapılmış olması ve yükümlünün usulüne uygun iki haklı ihtara rağmen davete icabet etmemesi veya başka herhangi bir şekilde haberdar olmasına rağmen ısrarla denetime uymaması gerektiği, buna karşın Bakırköy Denetimli Serbestlik Müdürlüğü"nün 16/03/2009 tarihli çağrı kağıdının şüpheliye 07/04/2009 tarihinde tebliğ edildiği, çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edildiği, bu tebligat üzerine şüphelinin müracaat etmediğinden bahisle tekrardan Bakırköy Denetimli Serbestlik Müdürlüğü tarafından 08/05/2009 tarihli ikinci çağrı kağıdının şüpheliye 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre tebliğ edildiği , bu kapsamda şüpheliye yapılan tebligatların usulüne uygun olmadığı anlaşıldığından, netice olarak yükümlü hakkında ısrar şartının gerçekleşmediği, esasen denetimli serbestlik tedbirine kaldığı yerden devam edilmesi gerekirken, yargılamaya devam edilmesinin talep edildiği, bu sebeple kamu davası hakkında durma kararı verilerek, yükümlü hakkında hükmolunan denetimli serbestlik kararının infazının sonucunun beklenilmesi, denetimli serbestlik tedbirine uygun davranılmaması halinde ise yargılamaya devamla işin esasına girilerek hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde sanığın mahkûmiyetine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilerek 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca Bakırköy 2. Sulh Ceza Mahkemesi"nin 17/11/2009 tarihli ve 2006/651 esas, 2008/633 karar sayılı ek kararının bozulması istenilmiştir.
C)Karar:
Bakırköy 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 03/11/2008 tarihli, 2006/651 esas ve 2008/633 karar sayılı kararı ile sanık hakkında TCK 191/2 maddesi uyarınca tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verildiği, kararın sanığın yüzüne karşı verildiği ancak Anayasa"nın 40/2., 5271 sayılı CMK"nın 34/2., 231/2. ve 232/6. maddeleri uyarınca, hüküm fıkrasında, hükme karşı başvurulacak kanun yolu, merci, başvuru şekli süresi ve bu sürenin başlangıcı açıkça ve ilgiliyi yanıltmayacak biçimde gösterilmesi gerekirken; temyiz süresinin başlangıcının "kararın tefhim veya tebliğinden itabaren" şeklinde belirtilmesi suretiyle sanığın yanıltılmış olması ve kullanmak çin uyuşturucu madde bulundurma suçundan dolayı tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine sanığın uymadığının bildirilmesi üzerine, Mahkemece duruşma açılarak sanığa "tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine uymadığının iddia edilmesi nedeniyle, duruşmaya gelip bu konuda beyanda bulunması veya diyeceeklerini duruşma gününe kadar yazılı olarak bildirmesi gerektiği, mazeretsiz olarak duruşmaya gelmediği ve diyeceklerine yazılı olarak bildirmediği takdirde tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uymadığı kabul edilerek hakkında hüküm kurulacağı" uyarısını içeren davetiye tebliğ edilmesi gerektiği halde, yukarıda belirtilen nitelikte davetiye tebliğ edilmeden veya sanık dinlenmeden sanığın yokluğunda savunma hakkı kısıtlanarak tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine uymadığı gerekçesiyle hakkında mahkûmiyet hükmü kurulduğu anlaşılmakla Adalet Bakanlığı"nca bu konularda da kanun yararına bozma yoluna gidilip gidilmeyeceğinin takdiri için, dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"na İADESİNE, 19/03/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.