9. Hukuk Dairesi 2011/9239 E. , 2013/11260 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ
DAVA :Davacı, haksız rekabetten doğan cezai şart alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde taraflarca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı ... Şirketi, davalının belirsiz süreli iş sözleşmesi ile transmisyon planlama mühendisi olarak çalışmaya başladığını ve iş sözleşmesini istifa ile sonlandırdığını, iş sözleşmesinde şirket ile rekabet etmesi halinde brüt ücretin 10 katı tutarında cezai şartı ödemeyi kabul ettiğini, davalının görevi gereğince şirketin önemli sırlarına vakıf olduğunu, davalının istifadan sonra rakip firmada çalışmaya başladığını belirterek, rekabet yasağına aykırılıktan doğan cezai şart ve tazminatın ödetilmesini istemiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı, rekabet yasağının zaman ve bölge olarak sınırlandırılmadığını, yeni şirketin davacı şirket ile farklı alanlarda faaliyet gösterdiğini belirterek, davanın reddini istemiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davalının yeni görev yaptığı şirket ile davacı şirketin aynı alanda faaliyet gösterdiği, davalının yaptığı iş gereğince rekabet yasağının zaman ve coğrafi olarak sınırlanmasının mümkün olmadığı ve rekabet yasağının geçerli olduğu sonucuna varılarak, davanın kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davalı temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
Taraflar arasında, işçinin rekabet etmeme taahhüdüne sözleşmenin sona ermesinden sonraki dönemde aykırı davranması hâlinde kararlaştırılan cezai şartın istendiği davada, hangi mahkemenin görevli olduğuna dair uyuşmazlık bulunmaktadır.
İşçi, işe alındığı andan işten çıkarılacağı ana kadar işverene karşı rekabet yapamaz. Zira söz konusu zaman parçası içinde yapılmış rekabet, sadakat borcuna aykırılık oluşturur. İşçinin İş Kanunu’nun 25/II- b,d ve e bentleri gereğince doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması sadakat borcunun ihlali olarak kabul edilmiş; bu hâlde işverenin iş akdini feshedebileceği gibi tazminat da isteyebileceği hükme bağlanmıştır. Rekabet etmeme borcu ise işçinin öteki borçları gibi her iş sözleşmesi için söz konusu olan borçlardan değildir. İş akdinin devamı süresince işçinin işverenle rekabet etmemesi sadakat borcu içinde
yer alan bir yükümlülüktür. Buna karşılık taraflar iş ilişkisi devam ederken sözleşmenin bitiminden sonra işçinin rekabet etmeyeceğine dair bir hükmün iş akdine konulmasını veya bu konuda ayrı bir sözleşme (rekabet yasağı sözleşmesi) yapılmasını kararlaştırabilirler. İş akdi sona erdikten sonra işçinin işverenle rekabet etmeme borcu ancak böyle bir sözleşme ile kararlaştırıldığı takdirde söz konusu olmaktadır (Prof. Dr. S. Süzek, İş Hukuku, Beta Yayınları, 2005, s.277).
Bu noktada, iş görme ve sadakat borçları ile rekabet etmeme borcu (rekabet yasağı) arasındaki ayrıma değinilmesinde yarar bulunmaktadır. İş görme ve sadakat borçları, açıkça kararlaştırılmasa bile her iş sözleşmesinde vardır. Rekabet etmeme borcu ise, ancak iş sözleşmesi taraflarının açıkça kararlaştırmaları hâlinde ortaya çıkar. Bundan başka, iş görme ve sadakat borçlarının yerine getirilmesi sadece sözleşmenin yürürlüğü sırasında söz konusudur. Buna karşılık Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olan rekabet etmeme borcu ise iş sözleşmesinden sonraki süre içinde yerine getirilir. Rekabet etmeme yükümüne dair sözleşmenin yazılı şekilde yapılması, iş ve süre ile sınırlandırılmış olması, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye sokmaması ve işçinin reşit olması gerekir. İş sözleşmesi devam ederken, işçinin rekabet sayılacak davranışları ise “doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlar” olup İş Kanunu’nun 25/II-e kapsamına girer ve işveren için haklı nedenle bildirimsiz fesih nedeni oluşturur. Rekabet yasağına aykırı hareket edilmesi hâlinde ise işçi, BK.351. maddesi gereğince zararı tazmin ile mükelleftir ( Çelik Nuri, İş Hukuk Dersleri, Beta Yayınları, 22.Bası, s.136-139; Tunçomağ Kenan, Centel Tankut, İş Hukukunun Esasları, Beta Yayınları, s.101; Mollamahmutoğlu Hamdi, İş Hukuku, Turhan Yayınevi, 2. Bası, s.367; Süzek Sarper, İş Hukuku, Beta Yayınları, 2. Bası, s.276-277). Kanun koyucu bu kuralı rekabet yasağı sözleşmesinin ticarî işletmeyi ilgilendirmesi sebebiyle getirmiş olup; öğretide rekabet yasağı sözleşmesi ile hizmet akdi arasındaki yakın ilişki sebebiyle iş mahkemelerinin görevli olması gerektiği, her hizmet sözleşmesinin mutlaka bir ticarî işletmeyi ilgilendireceğini kabul etmenin mümkün olmadığı, dolayısıyla esnaf düzeyindeki kişinin yaptığı hizmet sözleşmesinde yer alan rekabet yasağının ihlalinden doğan davanın da bu hüküm gereğince mutlak ticarî dava sayılmasının anlamsız olduğu, bu tür bir sözleşmeden doğan uyuşmazlık “öz ticaret hayatına” dair olmadığı gibi çözümünün de ayrı bir uzmanlığı gerektirmeyeceği görüşü de savunulmaktadır (Arkan Sabih, Ticarî İşletme Hukuku, Onuncu Bası, s. 96).
Yukarıdaki ayrıntılı açıklamalar göstermektedir ki, iş akdinin devamı sırasında işçinin sadakat borcundan kaynaklanan rekabet etmeme yasağına aykırılık hâlinde, bu tür davalara bakmakla görevli mahkeme iş mahkemesidir. İş akdinin sona ermesinden sonra rekabet yasağına aykırı hareket edilmesi hâlinde ise, buna dayalı olarak açılacak dava, niteliği itibarıyla 818 sayılı BK.348. maddesi kapsamına girmekle ve bu kapsamdaki davalar Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1-3 maddesinin açık hükmü karşısında tarafların sıfatına bakılmaksızın mutlak ticarî davalardan olmakla, bu tür davaların ticaret mahkemesinde incelenip karara bağlanması gerekir.
Somut olayda dava, rekabet yasağının ihlalinden doğduğu ileri sürülen cezai şartın tahsili istemine ilişkindir. Davalı, imzaladığı rekabet etmeme taahhüdü ile işten ayrıldığı tarihten itibaren bir yıl içinde işverenin faaliyet alanına giren şirketlerde ve işverenin ticarî rakibi olan şirketlerde çalışması hâlinde son aylık brüt ücretinin 10 katı tutarında cezai şart ödemeyi kabul etmiştir. Davalı, davacı şirketten istifa ederek ayrıldıktan kısa bir süre sonra benzer alanda faaliyet gösteren şirkette mühendis olarak çalışmaya başlamıştır. Gerek davalı işçinin açıklanan taahhüdünün kapsamı, gerek davalının davacıya ait işyerinden istifaen ayrılmış ve başka bir işyerinde çalışmaya başlamış olması ve gerekse de davacının istemi ile davanın açıklanan özelliğine göre davalının rekabet yasağını ihlal eden davranışının açık biçimde iş sözleşmesinin sona ermesinden sonraki döneme dair bulunduğu, bu davranışın iş sözleşmesinin sona ermesinden sonra gerçekleşen rekabet yasağına aykırılığı düzenleyen 818
sayılı BK.348. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği açıktır. Bu kapsamda yer alan uyuşmazlıklara dair davaların ise, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1-3.maddesi gereğince mutlak ticarî dava niteliği taşıdığında duraksama bulunmamaktadır. Mutlak ticarî davaların görülme yeri ise, açık biçimde ticaret mahkemeleridir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 29.02.2012 tarih, 2011/11-781 Esas, 2012/109 Karar sayılı kararı da bu doğrultudadır. O hâlde, mutlak ticarî dava niteliğindeki eldeki davaya bakma görevi de ticaret mahkemesine ait olup, yerel mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine, 08.04.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.