10. Hukuk Dairesi 2013/14784 E. , 2014/8147 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İstanbul Anadolu 8. İş Mahkemesi
Tarihi :09.05.2013
No :2011/1051-2013/196
Dava, iş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirler ile diğer ödemelerin 506 sayılı Kanunun 26. maddesince tazmini istemine ilişkindir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde, davanın kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, taraflar avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, taraflar avukatlarının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- 506 sayılı Kanunun 26. maddesinden doğan rücu hakkının, “halefiyete” değil, “kanundan doğan basit rücu hakkına” dayanmasına, Kurumun rücu alacağının, ilk peşin değerin kusura tekabül eden miktarıyla sınırlı bulunmasına ve tazminat hesabının bu şekilde yapılması gerekmektedir. Ne var ki; Kurumun, sigortalı veya hak sahiplerine bağladığı ilk peşin sermaye değerli gelirden fazlasını isteme hakkı bulunmadığı gibi, bağlanan gelirin kesildiği veya kesilmesi gereğinin, yargılama sürecinde ortaya çıktığı durumlarda, Kurumun ödemediği veya ödemeyecek olduğu gelir kesimini rücuan isteyemeyeceği yönünün, tazmine yönelik davada gözetilmesi gereken genel ilkeler arasında bulunmaktadır.
506 sayılı Kanunun 92. maddesinin, “malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile iş kazalarıyla meslek hastalıkları sigortasından hak kazanılan aylık ve gelirler birleşirse, sigortalıya veya hak sahibine bu aylık ve gelirlerden yüksek olanın tümü, eksik olanın da yarısı bağlanır. Bu aylık ve gelirler eşitse, iş kazalarıyla meslek hastalıkları sigortasından bağlanan gelirin tümü, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarından bağlanan aylığın da yarısı verilir.” düzenlemesini içermekte olup, dosyadaki bilgi ve belgelerden sigortalının hak sahiplerine ölüm aylığı bağlandığının anlaşılması halinde, davalıların tazminle sorumlu olduğu ilk peşin sermaye değerli gelir miktarının tespitinde de, anılan indirimin gözetilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
Sigortalının hak sahiplerine 26.8.2005 tarihli iş kazası sonucu bağlanan gelirlerin 92. madde uygulanması sebebiyle indirilip indirilmediği hususunda tereddüt oluşmakla; dava konusu edilen gelirlerin, 506 sayılı Yasanın 92. maddesi uyarınca indirildiğinin anlaşılması halinde; davalıların tazminle sorumlu olduğu ilk peşin sermaye değerli gelir miktarlarının; gelirin başladığı tarih itibariyle 506 sayılı Yasanın 92. maddesi uyarınca indirilmiş hali üzerinden hesaplanan ilk peşin sermaye değerli gelir miktarına, indirme tarihine kadar yapılan fark fiili ödeme miktarının da eklenmesi suretiyle belirlenmelidir.
Mahkemece; öncelikle hak sahiplerinden, geliri fiili ödemeye dönüşen bulunduğunun da anlaşılması karşısında, davaya konu talep açıklattırılmalı, dosyada ve tazminat dosyasında yer alan gelirlerin peşin sermaye değerlerine dair tablolar arasındaki farkın nereden kaynaklandığı ortaya konulmalı, sonrasında, dava konusu edilen gelirlerin, 506 sayılı Kanunun 92. maddesi uyarınca yarıya indirilip indirilmediği araştırılarak, davalıların tazminle sorumlu olduğu ilk peşin sermaye değerli gelir miktarının hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gereklidir. Yapılacak değerlendirmede, fiili ödemenin mevcudiyeti halinde, fiili ödeme ile ilişkin olduğu gelirin ilk peşin sermaye değerinin karşılaştırılması sonucu, şayet ilk peşin sermaye değerli gelirin kusur karşılığı, fiili ödeme miktarının kusur karşılığından düşük ise o taktirde ilk peşin sermaye değerine itibar edilmesinin gerektiği, aksine fiili ödeme miktarı ilk peşin değerden düşük ise o taktirde de fiili ödeme miktarının esas alınmasının gerekeceği gözetilmelidir.
Mahkemece yukarıda belirtilen fiili ve hukuki durumlar dikkate alınmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, taraflar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davalılara iadesine, 08.4.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.