11. Hukuk Dairesi 2018/5592 E. , 2019/7109 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 21. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 22/06/2017 tarih ve 2009/150 E- 2017/576 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi"nce verilen 24/09/2018 tarih ve 2018/108 E- 2018/915 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili asıl ve birleşen davada, davacının ticari faaliyetine devam ederken, davalı Banka"nın ... Şubesi"nden pos cihazı aldığını ve hesap açtırdığını, davacının ticari faaliyetini sonlandırarak davalı Banka nezdindeki hesaplarını kapattığını, hesabındaki paranın umduğundan az olduğunu fark eden davacının yaptığı araştırmada, yazılı talimatı olmadığı halde imzası taklit edilmek suretiyle hesabından para çekildiğini öğrendiğini ileri sürerek asıl davada, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000 TL"nin, birleşen davada da aynı iddialarla 747.395,00 TL"nin avans faiziyle tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, zamanaşımı itirazın bulunarak davacının davalı Banka nezdinde bulunan hesabından talimatı doğrultusunda işlem yapıldığını, davacının yıllarca hesabını incelemediğini ve daha sonra ne kadar dahi olduğunu bilmediği afaki bir rakamdan dolayı işbu davayı açtığını savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacının davalı banka nezdinde bulunan iş yerinin hasılatının toplandığı ticari hesabındaki işlemlerden haberdar olmamasının mümkün olmadığı, davacıya ait olmadığı tespit edilen 242 adet talimattaki imzanın, davacının iş yerine ait şubelerinin açılış ve kapanışına ilişkin dilekçe altındaki (ki bunlardan davacının haberdar olmaması düşülenemeyeceğini) imzalarla uyumlu olduğu, hesaptaki son işlem tarihinin 26/07/2006 olup ve bu işlemin bizzat davacı tarafından yapılmasına rağmen davacının 2008 yılına kadar herhangi bir itirazda bulunmadığı, itiraza uğrayan işlemler arasında büyük meblağlar bulunduğu, bu işlemlerin bazılarından sonra davacının bizzat işlem yapmasına rağmen herhangi bir ihtirazi kayıt koyulmadığı, davacının dava konusu işlemlere icazet verdiğinin kabulü gerektiği gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili istinaf etmiştir.
Bölge adliye mahkemesince tüm dosya kapsamında yapılan duruşmalı incelemeye göre, davacıya verilen kesin sürüye rağmen ticari defter kayıtlarını sunmadığı, ilk derece mahkemesinin asıl ve birleşen davanın reddi yönündeki kararında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gerekçesiyle istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, davalı bankanın özen yükümlülüğünü ihlalinden doğan zararın tazmini istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçe ile asıl ve birleşen davanın reddine; bölge adliye mahkemesince de istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge adliye mahkemesince, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesinde, tensip zaptı ile davacıya, ilk derece mahkemesince incelenmemiş ticari defter delilinin ibrazı için süre verilmiş, ikmali halinde bilirkişi incelemesi yapılacağı, ibraz edilmediği taktirde dosyanın mevcut haliyle karara bağlanacağı ihtar edilmiştir. Bu hususa, bölge adliye mahkemesi kararında da gerekçe olarak yer verilmiş ve anılan ihtarat içeriğine bağlı kalınarak dosyanın mevcut haliyle karar verilmiştir. Bu durumda, anılan istinaf mahkemesi kararın, tahkikata dayalı olarak verilmekle bu kararın 6100 sayılı HMK 359. maddede düzenlenen esaslara uygun yeniden esas hakkında karar niteliğinde olması gerektiği gözetilmeksizin istinaf isteminin esastan reddine dair hüküm kurulması doğru olmamış, kararın anılan nedenle re’sen bozulması gerekmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre, asıl ve birleşen davada davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının re’sen BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle asıl ve birleşen davada davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, HMK"nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi"ne gönderilmesine, 12/11/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.