Esas No: 2015/4603
Karar No: 2021/3996
Karar Tarihi: 09.09.2021
Danıştay 10. Daire 2015/4603 Esas 2021/3996 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2015/4603
Karar No : 2021/3996
TEMYİZ EDEN (DAVACILAR) :1- …
2- …
3- …
VEKİLİ : Av. …
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Bakanlığı
VEKİLİ : Huk. Müş. V. …
İSTEMİN_KONUSU : ... İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacılar tarafından, olay tarihinde sekiz yaşında olan davacılardan ...'nın 10/08/2002 tarihinde Orman ve Su İşleri Bakanlığı Doğu Akdeniz Bölge Müdürlüğü sorumluluk alanında bulunan dinlenme parkında bulunan kaydırağın üzerine düşmesi sonucu yaralanması nedeniyle uğradığı ileri sürülen zarara karşılık olarak maddi ve manevi tazminat ödenmesi yönünde yapılan başvurunun reddine ilişkin … tarih ve … sayılı işlemin iptali ile davacı … için 300.000,00 TL maddi, 300.000,00 TL manevi, davacı … ve … için ayrı ayrı 100.000.00 TL manevi olmak üzere toplam 300.000,00 TL maddi, 500.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... İdare Mahkemesince; davacı …'nın yaralanması olayına ilişkin olarak olayın meydana geldiği dinlenme parkının işletmecisi hakkında dikkatsizlik ve tedbirsizlik nedeniyle yaralamaya sebep verme isnadı ile açılan ceza davası kapsamında düzenlenen bilirkişi raporunda, olay yerinde bulunan kaydırağın meyilli kayalık alana yetersiz beton harç ile eğreti olarak tutturulduğu, kayan çocukların düştüğünde zarar görmemesi için kayma nihai noktasında kum havuzu bulunmadığı, aksine beton kısım bulunduğu, kaydırağın montajının doğru yapılmadığı belirtilerek, montajı yapan davalı idarenin 6/8 oranında, kaydırağın kontrolünü yapmayan, kum havuzu oluşturmayan işletmecinin ise 2/8 oranında kusurlu oldukları, davacıların ise olayda kusurlarının bulunmadığı tespitlerine yer verildiği, buna göre davacılardan …'nın ağır şekilde yaralanmasında davalı idarenin ağır hizmet kusuru bulunduğu anlaşıldığından, davacıların manevi tazminat istemlerinin kısmen kabulü ile olay nedeniyle %56 oranında iş gücü kaybına uğrayan … için 200.000,00 TL, … ve … için ayrı ayrı 50.000,00 TL olmak üzere toplam 300.000,00 TL manevi tazminatın ilk dava tarihi olan 18/07/2012 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalı idarece davacılara ödenmesine; maddi tazminat istemi yönünden, davacı …'nın Malatya İlinde 112 Acil Komuta Kontrol Merkezinde sağlık memuru olarak görev yaptığı, bu görevinden dolayı maaş alması nedeniyle mal varlığında bir eksilme olmadığı, bir başka ifadeyle ortaya çıkan bir maddi zararının bulunmadığı gerekçesiyle maddi tazminat istemi yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ_EDENLERİN_İDDİALARI : Davacılar tarafından, hükmedilen manevi tazminat miktarının yetersiz olduğu, maddi tazminata da hükmedilmesi gerektiği, kararın faizin başlangıç tarihi, vekalet ücreti ile nispi karar harcına ilişkin kısımlarının hatalı olduğu; davalı idarece, davanın süresinde açılmadığı, idarelerinin sorumluluğunun bulunmadığı iddialarıyla taraflarca kararın aleyhlerine olan kısımlarının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
TARAFLARIN_SAVUNMASI : Taraflarca temyiz istemlerinin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz istemlerinin kabulü gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Dosyanın ve Dairemizin E:2016/3578 sayılı dosyasının incelenmesinden; davacılardan …'nın 10/08/2002 tarihinde 8 yaşında iken Orman ve Su İşleri Bakanlığı Doğu Akdeniz Bölge Müdürlüğü sorumluluk alanında bulunan dinlenme parkında bulunan kaydırağın üzerine düşmesi sonucu ağır şekilde yaralanması üzerine dinlenme parkının işletmecisi hakkında dikkatsizlik ve tedbirsizlik sonucu yaralamaya sebebiyet verme fiili işlediğinden bahisle … Asliye Ceza Mahkemesinin E:… sayılı esasında açılan dava kapsamında yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi neticesinde düzenlenen bilirkişi raporunda, kaydırağın meyilli kayalık alana yetersiz beton harç ile eğreti olarak tutturulduğu, kayan çocukların düştüğünde zarar görmemesi için kayma nihai noktasında kum havuzu bulunmadığı, aksine beton kısım bulunduğu, kaydırağın montajının doğru yapılmadığı belirtilerek montajı yapan davalı idareye bağlı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğünün 6/8 oranında, kaydırağın kontrolünü yapmayan, kum havuzu oluşturmayan işletmecinin ise 2/8 oranında kusurunun bulunduğu, yaralanan ...'nın anne ve babasının ise olayda kusurlarının bulunmadığı tespitlerine yer verildiği; diğer yandan davacı ...'nın sağlık durumuna ilişkin olarak Çukurova Üniversitesi Balcalı Hastanesi tarafından düzenlenen 15/12/2014 tarihli sağlık raporunda, Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik ekinde yer alan özür oranları cetveline göre davacının yaşanan olay nedeniyle % 56 oranında işgücü kaybına uğradığının belirtildiği anlaşılmaktadır.
Davacılar tarafından, davacı …'nın ağır şekilde yaralanmasında, davalı idarenin kaydırağın yapımında ve denetiminde hizmet kusurunun bulunduğu iddiasıyla uğranılan maddi ve manevi zararların tazmini istemiyle davalı idareye yaptıkları başvurunun reddedilmesi üzerine bu işlemin iptali ile uğranıldığı ileri sürülen maddi ve manevi zararın tazminine karar verilmesi istemiyle bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetimi yapılacağından, olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de her halde sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmektedir. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturmaktadır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
A) Temyize konu Mahkeme kararının maddi tazminata ilişkin kısmının incelenmesi;
Dosyada mevcut kusur tespitine ilişkin raporda, davalı idarenin olayın meydana gelmesinde 6/8 oranında kusurlu olduğu, davacı hakkında düzenlenen 15/12/2014 tarihli heyet raporunda ise, davacı ...'da oluşan sakatlığın kalıcı nitelikte olduğu ve iş gücü kaybının %56 oranında bulunduğu tespitlerine yer verilmiştir.
Öte yandan, davacı tarafından dosyaya sunulan 26/02/2015 havale tarihli maaş bordrosundan, davacının Malatya İlinde 112 Acil Komuta Kontrol Merkezinde sağlık memuru olarak görev yaptığı görülmektedir.
Öncelikle dava konusu olayın meydana geliş şekli incelendiğinde, davalı idarenin sorumluluğunda olup, 09/05/2002 tarihli kira sözleşmesiyle dava dışı …'a kiralanan tesiste bulunan kaydırağın yapımı ve denetimindeki eksikliğin davacılardan …'nın yaralanmasına neden olduğu anlaşıldığından, uyuşmazlık konusu olayda davalı idarenin hizmet kusurunun bulunduğu, kusur oranının ise 6/8 oranında olduğu açıktır.
Bununla birlikte, İdare Mahkemesince, olayda davalı idarenin ağır hizmet kusurunun bulunduğu, ancak dosyaya sunulan maaş bordrosundan, davacının Malatya İlinde 112 Acil Komuta Kontrol Merkezinde sağlık memuru olarak görev yaptığının anlaşıldığı, bu görevinden dolayı maaş alması nedeniyle mal varlığında bir eksilme olmadığı, bir başka ifadeyle davacının maddi zararının bulunmadığı gerekçesiyle maddi tazminat isteminin reddine karar verildiği görülmektedir.
Oysa tazminat hukukunda, çağın gereklerine uygun olarak geliştirilen içtihatlarla, kişinin kalıcı sakatlıkları nedeniyle beden gücü kaybına bağlı olarak gelirinde ve dolayısıyla mal varlığında bir eksilme meydana gelmemiş olsa dahi sağlıklı bir bireye nazaran daha fazla güç sarf etmek suretiyle hayatını sürdürmesi nedeniyle güç (efor) kaybı tazminatı olarak adlandırılan tazminatın ödenmesi gerektiği kabul edilmektedir.
Zira tazminat hukukunda ve tam yargı davalarındaki amaç, kişinin, zararlı sonucu ve dolayısıyla sorumluluğu doğuran işlem ve/veya eylemden önceki durumunu tazminat yoluyla yeniden tesis etmektir.
Bu durumda, idarenin hizmetini kusurlu yürütmesi sonucunda Çukurova Üniversitesi Balcalı Hastanesi tarafından düzenlenen 15/12/2014 tarihli sağlık raporunda % 56 oranında işgücü kaybına uğradığı açık olan davacının bu iş gücü kaybına dayanan maddi zararının idarece karşılanması gerektiği açıktır.
Davacının maddi zararının tespitinde, davacının çalışma hayatına başladığı kabul edilen 18 yaşından itibaren TRH 2010 yaşam tablosuna göre belirlenecek muhtemel yaşam süresinin sonuna kadar hesaplama yapılması, bu süredeki gelirinin ise davacının işgücü kaybına uğramasına sebep olan eylemin gerçekleştiği tarihte kamu görevlisi olmaması ve davacının kamu görevini ifa ettiği sırada bir zarara maruz kalmaması nedeniyle kişinin mevcut geliri üzerinden değil, asgari ücret baz alınarak hesaplanması gerekmektedir.
Bu bağlamda, davacının 18 yaşını doldurduğu tarihten bilirkişi raporunun yeniden düzenleneceği tarihe kadar olan dönemde (işlemiş aktif dönem); asgari geçim indirimi dahil, o tarihlerde yürürlükte olan asgari ücretler dikkate alınmalı, bu şekilde belirlenecek miktara iskontoya tabi tutulmaksızın doğrudan kalıcı iş gücü kaybı oranı (%56) uygulanmalıdır.
Bilirkişi raporunun düzenlendiği tarihten, davacının emeklilik yaşının SGK'ya sorularak alınacak cevaba göre belirlenecek aktif dönemdeki (işleyecek aktif dönem) zararının ise; asgari geçim indirimi dahil bilinen son asgari ücret miktarı 1/Kn katsayısına göre her yıl %10 arttırılmak ve % 10 iskontoya tabi tutulmak ve kalıcı iş gücü kaybı oranı uygulanmak suretiyle hesaplanması gerekmektedir.
Ayrıca, davacının yasal emeklilik yaşını tamamladığı tarihten muhtemel bakiye yaşam süresinin sonuna kadar geçen pasif devrede de zararın oluşacağı ve bu zararın asgari ücret düzeyinde bir zarar olacağının kabulü gerekmekte olup; pasif dönem zararının hesaplanması sırasında esas alınan asgari ücret, bir çalışmanın karşılığı değil, ekonomik bir değer taşıyan yaşamsal faaliyetlerin sürdürülmesinin karşılığı olduğundan, ücretle fiilen çalışanlara uygulanmak için getirilen asgari geçim indiriminin, ücretli bir çalışmanın söz konusu olmadığı pasif dönem zararının hesaplanmasında dikkate alınmaması gerektiği açıktır.
Pasif dönemde davacının maddi zararı, asgari geçim indirimi hariç, bilinen son asgari ücret miktarı 1/Kn katsayısına göre her yıl % 10 artırılmak ve % 10 iskontaya tabi tutulmak ve kalıcı iş gücü kaybı oranı uygulanmak suretiyle hesaplanmalıdır.
Öte yandan, denetime elverişli olabilmesi amacıyla bilirkişi tarafından yapılan hesaplamanın tablo halinde raporda bulunması gerekmektedir.
Bu durumda; İdare Mahkemesince, yukarıda belirtilen hususlar dikkate alınarak bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle davacının maddi zararının hesaplatılması gerekirken, davacının maddi zararının bulunmadığı gerekçesiyle maddi tazminat isteminin reddi yolunda verilen kararda hukuki isabet bulunmamaktadır.
B) Temyize konu Mahkeme kararının manevi tazminata ilişkin kısmının incelenmesi;
Manevi zarar, kişinin fizik yapısının ve iç huzurunun bozulmasını, yaşama gücünün ve sevincinin azalmasını, kişilik haklarının zedelenmesini, şeref ve haysiyetinin rencide edilmesini, duyulan acı ve ızdırabı, kişinin günlük yaşamını zorlaştıran her türlü üzüntü ve sıkıntıyı ifade etmekte; fiziki veya manevi acılar duyan, ruhsal dengesi bozulan, yaşama sevinci azalan kişinin manevi yönden zarara uğramış olduğu kabul edilmektedir.
Manevi tazminat, kişinin malvarlığında meydana gelen eksilmeyi gidermeye yönelik olmayıp, manevi değerlerinde bir eksilme meydana gelen ve yaşama sevinci ve zevki azalan kişinin manen tatminini sağlamaya yönelik bir tazmin aracıdır. Manevi zararın başka türlü giderim yollarının bulunmayışı veya yetersiz kalışı manevi tazminatın parasal olarak belirlenmesini zorunlu kılmaktadır. Manevi tazminat, olay nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa hafifletmeyi ve manevi huzuru sağlamayı amaçlar. Bu niteliği gereği manevi tazminatın, zenginleşmeye yol açmayacak şekilde belirlenmesi zorunlu bulunmaktadır.
Uyuşmazlıkta, zararı meydana getiren olayın oluş şekli ve niteliği dikkate alındığında, temyize konu İdare Mahkemesi kararında idarenin hizmet kusuruna dayanan sorumluluğu uyarınca davacılar lehine hükmedilen manevi tazminat miktarlarının sebepsiz zenginleşmeye neden olacak şekilde yüksek belirlendiği anlaşıldığından, Mahkemece manevi tazminatın yukarıda belirtilen ölçütlere göre yeniden belirlenmesi gerekmektedir.
C) Temyize konu Mahkeme kararının davacıların idari başvurusunun reddine ilişkin işlemin iptali istemi yönünden incelenmesi;
Davacılar tarafından, dava dilekçesinde maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemiyle yaptıkları başvurunun reddine ilişkin davalı idarenin 19/07/2012 tarih ve 2249 sayılı işleminin iptali istemine de yer verildiği, ancak İdare Mahkemesince bu talep hakkında hüküm kurulmadığı görüldüğünden, temyize konu kararda bu yönüyle de hukuka uyarlık bulunmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece yeniden verilecek kararda, 2577 sayılı Kanun'un 13. maddesi kapsamında yapılan başvurunun reddedilmesine ilişkin işlemin idari davaya konu olabilecek nitelikte bir işlem olup olmadığı hususunun da irdelenerek bir karar verilmesi gerektiği açıktır.
D) Temyize konu Mahkeme kararının manevi tazminata işletilecek yasal faizin başlangıç tarihi, vekalet ücreti ve nispi karar harcına ilişkin kısımlarının incelenmesi; Davacılar tarafından İdare Mahkemesi kararının bu kısımları yönünden bozulması talebinde bulunulmakta ise de; kararın esas yönünden bozulması nedeniyle mahkemece bozma kararına uyulması halinde bu hususlarda yeniden bir değerlendirme yapılacağından davacıların bu hususlara yönelik temyiz istemleri bu aşamada incelenmemiştir.
Ancak Mahkemece yeniden bir karar verilirken manevi tazminata işletilecek yasal faizin davalı idareye yapılan başvuru tarihinden itibaren başlatılması gerektiği, karar sonucunda hesaplanacak nispi karar harcının ise diğer yargılama giderleri arasına dahil edilmeden, haklılık oranı uygulanmaksızın ve davacılara tamamlattırılmaksızın tamamının doğrudan davalı idareden tahsili yönünde karar verilmesi gerektiğinin göz önünde bulundurulması yerinde olacaktır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1.Tarafların temyiz isteminin kabulüne,
2. Davanın kısmen kabulü, kısmen reddine ilişkin temyize konu ... İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (on beş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09/09/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.