11. Hukuk Dairesi 2019/2835 E. , 2019/7103 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ14. HUKUK DAİRESİ( İLK DERECEMAHKEMESİ SIFATIYLA )
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasındaki davada Sigorta Tahkim Komisyonu Hakem Heyeti"nce verilen 26.09.2018 tarihli kararın, asıl davada davacı vekili-birleşen davada davacı vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla, saklanmak üzere tevdi edildiği (İlk Derece Mahkemesi Sıfatıyla) İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. hukuk Dairesi"nin 2018/8 E.-2019/4 K. sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi asıl davada davacı vekili-birleşen davada davacı vekili tarafından istenilmiş olup, duruşma için belirlenen 12.11.2019 günü hazır bulunan asıl davada davacı birleşen davada davacı vekili Av. ... ve Av. ... ile asıl davada davalılar vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Asıl davada, davacı şirket vekili; hakem kararlarının iptali sebeplerinin HMK"nın 439. maddesinde sayıldığını, hakem kurulunun davaya konu kararın anılan yasal düzenlemeye aykırı, keyfi, taraflı ve dayanaksız olduğunu, davacının davasını TBK"nın 28. maddesindeki gabin (aşırı yararlanma) olgusuna dayandırdığını ve bu nedenle edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini dava ettiğini, tahkim yargılamasının son aşamasına gelindiğinde ise ayrıca borca aykırılıktan hüküm kurulması talebini ileri sürdüğünü, hakem heyetinin bu talebi dikkate alarak yargılamayı talebi aşar şekilde sonuçlandırdığını, taraflar arasındaki tüm sözleşmeler feshedilip ortaklık sona erdirildikten ve taraflar birbirini ibra ettikten sonra dava açılmasının haksız olduğunu, hakem kararının kendi içinde çelişkili olduğunu, 01.08.2013 tarihli fesih ve devir sözleşmesi ile davalılara ait bin adet hissenin devre konu yapıldığını, sözleşmenin 5. maddesi uyarınca tarafların hisse devir bedellerinin ödenmesi karşılığında ibra beyanında bulunduklarını, hakem heyetinin gabine ilişkin talebi reddetmesine rağmen ve davalılara tüm hisse bedelleri ödenmiş olmasına rağmen alacak talebini kısmen kabul etmesinin çelişki olduğunu, hakem heyetinin sözleşme hükümlerini yok sayarak karar verdiğini, hakem nezdindeki beyanların ikrar olarak kabul edilmesinin usule aykırı olduğunu, sözleşmelerde açık ibra bulunduğunu, fesih ve ibraya konu olan %20 hisse ve değerine yönelik taleplerin dinlenilmesinin mümkün olmadığını, kararının kamu düzenine, kanunun emredici hükümlerine ve Anayasa"nın 48. maddesiyle teminat altına alınan sözleşme özgürlüğüne aykırı olduğunu, hukuki dinlenilme hakkı ve tarafların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürerek davanın kısmen kabulüyle 2.000.000,00 TL"nin tahsiline ilişkin 2 nolu bendinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili; ileri sürülen iptal sebeplerinin yerinde olmadığını, kamu düzenine aykırılık bulunmadığını, iptal sebeplerinin hiçbirinin gerçekleşmediğini belirterek, talebin reddini istemiştir.
Birleşen davada, tahkim yargılamasının da davacıları olan davacılar vekili; davalı tarafa devredilen şirket hisse bedellerinin eksik ödendiği iddiasıyla ve gabine dayalı olarak açılan bu davada 21.245.800,22 TL talep ettiklerini, hakem heyetinin sadece 2.000.000,00 TL için davayı kabul edip aşan talebi reddettiğini, hakem heyetinin hukuki gerekçeleri anlayamayıp karıştırdığını, gerekçenin kendi içinde çelişkili olduğunu, taleple bağlılık ilkesinin dışına çıkıldığını, hakem heyetinin üç kez bilirkişi raporu almasına rağmen bu raporlara itibar etmeyip kendi değerlendirmesiyle hüküm verdiğini, tanık dinletme taleplerinin haksız olarak reddedildiğini, davada avans faizi istemiş olmalarına rağmen yasal faizine hükmedilmesinin usule aykırı olduğunu, gabine dayalı iddialarının hak düşürücü süre yönünden reddinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, hakem heyetinin, tarafların kabulünde olmayan hususları kabulündeymişcesine karara bağladığını, hakem heyetinin talebin tamamı hakkında karar vermediği gibi talebi ve yetkilerini aştığını, davacıların hukuki dinlenilme haklarının ihlal edildiğini ileri sürerek hakem heyeti kararının HMK"nın 439/2. maddesinin d, e, f ve ğ bentleri uyarınca iptalini talep etmiştir..
Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; hakemde görülen davalarda iddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağının olmadığı, tahkim sözleşmesi kapsamında kalmak kaydıyla yeni talepler ileri sürülebileceği, kamu düzenine aykırı olmadıkça hakem heyetinin esasa ilişkin değerlendirmelerinin iptal davasında denetlenemeyeceği, hakem heyetince yapılan yargılamada taraflara iddia ve savunma hakkının tanındığı, ispat hakkının tanındığı, hakem kurulunun yetkisi kapsamında kalarak hüküm verdiği, iddia edilen usuli hataların esası etkileyecek nitelikte olmadığı, bu nedenle asıl davada ileri sürülen iptal başvurusunun yerinde olmadığı, hakem kurulunun çözümü teknik bilgi gerektiren konularda bilirkişiye başvuracağı gibi, mahkemeden farklı olarak hakemlerin kendi uzmanlık alanlarındaki bilgilerini kullanmak suretiyle ve bilirkişi raporu almadan da karar vermelerinin mümkün olduğu, hakemlerin maddi hukuka ilişkin uygulamalarının iptal davası kapsamında denetlenmesinin mümkün olmadığı, hakem heyetinin hesaplama yönteminde kamu düzenine bir aykırılık da bulunmadığı, tanık delilinin caiz olup olmadığını değerlendirme hakkının hakem heyetine ait olduğu, davacı vekilinin faize ve faizin başlangıç tarihine ilişkin ileri sürdüğü iptal sebeplerinin HMK"nın 439.maddesi kapsamında sınırlı sayıda gösterilmiş olan iptal sebepleri kapsamında olmadığı, taraflar arasındaki hisse devir bedelinden bakiye borcun tespiti ile ilgili olarak hakem heyetince yapılan değerlendirmelerde ve verilen hükümde kamu düzenini ilgilendiren bir husus bulunmadığı, hak düşürücü sürenin değerlendirilmesi konusunda, yani maddi hukuk hükümlerinin uygulanması konusunda hakem heyetinin yaptığı değerlendirmelerin, iptal davası kapsamında denetlenmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, asıl davada davacı vekili- birleşen davada davacı vekili temyiz etmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla yapılan yargılama ve HMK"nın hakem kararlarının iptaline ilişkin 439.maddesi hükmü gözetildiğinde, verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, asıl davada davacı vekilinin, birleşen davada davacı vekilinin temyiz istemlerinin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın ONANMASINA, takdir olunan 2.037,00 TL duruşma vekalet ücretinin her bir yandan alınarak yek diğerine verilmesine, temyiz harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 12/11/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.