11. Hukuk Dairesi 2018/1682 E. , 2019/7093 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesince bozmaya uyularak verilen 28/11/2017 tarih ve 2015/882-2017/1090 sayılı kararın Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davalı-karşı davacı Bera Holding A.Ş. vekili tarafından istenmiş olduğu anlaşılmakla, duruşma için belirlenen 12.11.2019 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacı-karşı davalı vekili Av. ..., davalı Bera Holding A.Ş. vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı-karşı davalı vekili, davalılar tarafından, yatırılan paraların istendiği an geri alınabileceği ve karşılığında yüksek oranda faiz verileceğinin garanti edildiğini, bu durumun bankacılık kanununa aykırı bulunduğunu, davalıların basiretli bir tacir gibi davranmadığını, SPK"ya yanlış ve yanıltıcı bilgiler verildiğini ve böylece TTK hükümlerinin ihlal edildiğini, davalıların Sermaye Piyasası Kanununa aykırı şekilde aracılık faaliyetlerinde bulunduğunu, davalıların planlı bir şekilde para toplayarak dolandırıcılık suçunu işlediklerini, müvekkilinin şirketin ortağı olmasının mümkün bulunmadığını, çünkü kanuna uygun bir ortaklığın kurulmadığını ileri sürerek, müvekkili ile davalı şirket arasında yasaya aykırı olarak kurulan ilişkinin hükümsüzlüğüne ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkilinden tahsil edilen 13.602,92 Euro"nun (26.605,00 DEM) faiziyle birlikte davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı-karşı davacı şirket vekili, davanın zamanaşımına ve hak düşümüne uğradığını, TTK"nın 329 ve 405. maddeleri gereği hisse bedellerinin iadesinin mümkün olmadığını, davacının daha önce yabancı mahkemede aynı alacak için dava açtığını ve davanın reddedilerek bu kararın kesinleştiğini, bu nedenle kesin hüküm itirazında bulunduklarını savunarak, davanın usulden ve esastan reddini istemiş, karşı davasında ise, Almanya Aschaffenburg Eyalet Mahkemesi"nin 12 O 366/10 karar sayılı ilamının tanınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Diğer davalı ..., davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacıda aldatma kasdıyla davalıların haksız fiilde bulundukları, taraflar arasında sahih bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı, zamanaşımı def"inin ileri sürülmesinin dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı, davacının davalıya, SPK"na sunulan CD’de belirtilen miktardaki parayı ödediğinin kabulü gerekeceği, gerek MK"nın 50., gerekse de TTK"nın 321/son maddesi uyarınca davalı yöneticinin de sorumluluğunun bulunduğu, davadan önce davalı temerrüde düşürülmediğinden dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerektiği, kesin hüküm için aranılan hukuki sebebinin aynı olma şartı bulunmadığından yabancı mahkeme kararının tanıma ve tenfizinin beklenmesi yahut verilen kararın kesin hüküm etkisi yapmayacağı için bekletici mesele yapılmayacağı kanaatine varıldığı, karşı dava yönünden ise, yabancı mahkemece kararının 21/05/2012 tarihinde kesinleştiği, davanın ise 28/05/2013 tarihinde açıldığı nazara alındığında MÖHUK 38. maddesinde öngörülen şartlarının oluştuğu gerekçesiyle, asıl davanın kısmen kabulü ile, davacının davalı Bera Holding A.Ş. ‘nin ortağı olmadığının tespitine, 13.111 Euro’nun fiili ödeme günündeki Merkez Bankasınca belirlenen efektif satış kuru karşılığı üzerinden Türk Lirası ile ödenmesi kaydıyla 3095 sayılı Yasa’nın 4/a maddesi gereğince devlet bankalarından birinin bir yıl vadeli EURO mevduat hesabına ödediği döviz faiziyle birlikte 07/05/2013 tarihinden itibaren davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, karşı davanın kabulü ile, Almanya Aschaffenburg Eyalet Mahkemesinin 27/10/2011 tarih ve 21/05/2012 kesinleşme tarihli, 12 O 366/10 sayılı kararının tanınmasına karar verilmiştir.
Kararı, davalı şirket vekili temyiz etmiştir.
1- Asıl dava, geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespiti ve bu amaçla verilen paranın tahsili, karşı dava ise, yabancı mahkeme kararının tanınması istemine ilişkindir. Mahkemece, yabancı mahkeme ve işbu davadaki dava sebebinin, yeni vakıalar ve vakıalara verilen anlamlar yönünden aynı olmadığı, özellikle işbu dosyanın yargılaması aşamasında ortaya çıkan davalının kendi isteği ile Sermaye Piyasası Kurulu"na sunduğu dökümanlar tetkik edilmeden, davada ileri sürülen vakıalara göre hüküm verilmiş olması karşısında kesin hüküm için aranılan hukuki sebebinin aynı olma şartı gerçekleşmediğinden kesin hüküm itirazının reddine karar verildiği belirtilmiştir.
Ancak, 6100 sayılı HMK’nın 303/1 maddesinde ""Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir. "" hükmü düzenlenmiştir. Anılan yasal düzenleme uyarınca, kesin hükmün oluşabilmesi için, davanın taraflarının, dava sebebinin ve dava konusunun aynı olması gerekir. Somut olayda, asıl davada davalı tarafça, yabancı mahkemede açılan davanın reddedildiği ileri sürülerek karşı dava açılmış ve karşı davada verilecek kararın asıl dava yönünden kesin hüküm teşkil edeceğinden asıl davanın kesin hüküm nedeniyle reddi istenilmiştir. Mahkemece, kural olarak aynı vakıalara dayanılarak yabancı mahkemede açılan davada verilen red kararının karşı davada tanınmasına karar verildiğinden ve işbu karşı davada verilen tanıma kararı temyiz edilmeyerek kesinleştiğinden ve her ne kadar mahkemece yabancı mahkemede Sermaye Piyasası Kurulu’na sunulan dökümanlar tetkik edilmeden inceleme yapıldığı, bu itibarla kesin hüküm için aranılan hukuki sebebin aynı olma şartının gerçekleşmediği kabul edilmiş ise de, dava sebebi, dayanılan vakıalar olup, asıl davada dayanılan vakıaların da aynı olduğu, yeni bir vakıaya dayanılmadığı, mahkemece yeni vakıa olarak nitelendirilen Sermaye Piyasası Kurulu’na sunulan dökümanların vakıa değil delil olduğu nazara alınmaksızın kesin hüküm itirazının reddine karar verilmesi doğru olmadığından ve kesin hüküm dava şartı olduğundan asıl davanın kesin hüküm nedeniyle dava şartı yokluğundan reddine karar vermek gerekirken yanılgılı değerlendirmeye dayalı, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre, davalı şirket vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı şirket vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı şirket yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı şirket vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, takdir olunan 2.037,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalı-karşı davacı Bera Holding A.Ş."ye iadesine, 12/11/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.