10. Hukuk Dairesi 2014/5020 E. , 2014/7893 K.
"İçtihat Metni"
Davacı kurum, iş kazası sonucu sürekli iş göremezlik durumuna giren sigortalıya bağlanan gelirin 506 sayılı Yasanın 26. maddesi uyarınca tazminine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, iptal kararı çerçevesinde yazılı biçimde davanın kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, her iki davalı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre her iki davalı avukatının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Dava, iş kazasından doğan rücu tazminatı istemine ilişkin olup, 506 Sayılı Kanunun 26/1.inci maddesindeki “....sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarlarla sınırlı olmak üzere...” bölümünün, sayılı kararı ile iptal edilmiş olması karşısında, Kurumun bu maddeden doğan rücu hakkının, “halefiyete” değil, “kanundan doğan basit rücu hakkına” dayandığının kabul edilmesi ve bu kabul çerçevesinde, Kurumun rücu alacağının, ilk peşin değerin kusura tekabül eden miktarıyla sınırlı bulunmasına, öte yandan, kesinleşen önceki rücu davalarında hükmolunan miktarın mahsubu yapılırken, sigortalıya bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinin esas alınması gerektiğine; şayet ilk peşin sermaye değerli gelirle birlikte artışlara da hükmedilmişse, artışların hükmolunacak rücu tazminatından mahsup edilmesine olanak bulunmamasına, bu çevrede meseleye fiili ödemeler açısından bakıldığında ise fiili ödemenin mevcudiyeti halinde, kurumun talep edebileceği miktarın hesabının da aynı şekilde gerçekleştirilmesi gerekmekte olup; şayet ilk peşin sermaye değerli gelirin kusur karşılığı, fiili ödeme miktarından düşük ise o takdirde ilk peşin sermaye değerine itibar edilmesi; aksine fiili ödeme miktarı ilk peşin değerden düşük ise o takdirde de fiili ödeme miktarının esas alınması gerektiğine göre, mahkemece, kararının derdest davalara uygulanması gerektiği gerekçe gösterilerek yargılama yapılıp, ayrıca davalıların müştereken ve müteselsilen %100 oranında kusurlu olduklarına dair 12.05.2003 tarihli kusur raporunun hükme dayanak kılınarak hüküm tesis edilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Ancak, 21.12.2011 tarihli ıslah dilekçesi ile ilk peşin değerli gelirin %100 kusur karşılığı olan 32.969,28 TL’nin onay tarihi olan 13.03.2002 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle tahsilinin talep edilmesi, karar gerekçesinde anılan tutarın, onay tarihi olan 13.03.2002 tarihinden itibaren yasal faiziyle tahsili gerektiğinin belirtilmesine rağmen, hüküm fıkrasında 10.000 TL ilk peşin değerli gelirin dava tarihinden, bakiye kısmın ise ıslah tarihinden yasal faiziyle tahsiline biçiminde hüküm tesis edilip karar gerekçesiyle hüküm fıkrası arasında çelişkiye meydan verilmesi ve dava tarihi ile onay tarihi de birbirine karıştırılarak infazda tereddüt yaratacak biçimde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı görülmüştür.
Ne var ki; bu aykırılığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hüküm bozulmamalı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Geçici 3. maddesi delaletiyle 1086 sayılı 438. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ: Hüküm fıkrasının (2) No’lu bendinin tamamen silinerek yerine “2-32.969,28 TL ilk peşin değerli gelirin onay tarihi olan 13.03.2002 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınıp davacı Kuruma verilmesine” hükmünün yazılmasına, kısa kararın da bu biçimde düzeltilmesine ve kararın düzeltilmiş bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz harcının davalılardan alınmasına, 07.04.2014 gününde oy birliğiyle karar verildi.