21. Hukuk Dairesi 2018/203 E. , 2018/5608 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
TÜRK MİLLETİ ADINA
Davacılar, zaman aşımına uğramış asıl alacak , gecikme zammı ve faizleri sebebiyle Kuruma borçlu olmadığının karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
Dava, ödeme emrinin iptali ve davacıların kuruma borçlarının olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya kapsamındaki kayıt ve belgelerden; davacı ..." a 2006/11671 ve 2006/11672 sayılı ödeme emirlerinin 20.09.2013 tarihinde annesi imzasına tebliğ edildiği, davacı şirkete tebliğ edildiğine ilişkin dosyada belge mevcut olmadığı, davanın 14.11.2013 tarihinde açıldığı, davacı şirketin 05/06/2006 tarihinde 5458 sayılı yasa, 25/07/2008 - 08/09/2008 tarihlerinde de 5510 sayılı yasadan yararlanmak için yapılandırma başvurusunda bulunduğu, ... Ticaret Odasından gelen yazıya göre davacı şirketin 2003 yılında tasfiyeye girdiği, 2004 yılında şirket kaydının silinmiş olduğu anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 6183 sayılı Kanun"un 58. maddesinde ödeme emrine karşı dava açma süresi 7 gün ile sınırlandırmıştır. İtiraz davası için öngörülen 7 günlük sürenin hak düşürücü nitelikte olduğu konusunda kuşku bulunmamaktadır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.4.2001 gün ve 2002/21-201-297 ve 24.3.2004 gün ve 2004/10164-170 sayılı Kararları). Hak düşürücü süre, niteliği itibariyle bir itiraz olup sonuçlarını kendiliğinden meydana getirir, resen gözönünde tutulmalıdır.
Ödeme emrinin iptali istemine ilişkin olarak anılan maddeye dayalı olarak açılacak dava “menfi tespit” niteliğinde olup,”böyle bir borcu olmadığı” veya “kısmen ödendiği” veya “zamanaşımına uğradığı” iddiaları dışında başka bir itiraz nedeni ileri sürülemeyecektir.
Kamu alacağına ilişkin olarak anılan madde kapsamında öngörülen menfi tespit davası dışında, yeni ve ayrı bir menfi tespit davası açılmasına anılan kanun hükümleri cevaz vermemektedir. Zira, tahsil edilmesi istenen alacak, kamu alacağı niteliğinde imtiyazlı olup sürüncemede kalması önlenerek, hızla tahsili sağlanmak istenmektedir. 6183 sayılı Kanunda, İcra ve İflas Kanununun 72. maddesine koşut bir hükme yer verilmemiş bulunması karşısında, Yasada öngörülen 7 günlük itiraz süresini geçiren kamu alacağı borçlusu, aynı konuda yeni bir menfi tespit, istirdat davası açamayacaktır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.04.2006 gün ve 2006/21-198 Esas, 249 Karar sayılı Kararı).
Ancak, 6183 sayılı Kanun"un 79/4. maddesi menfi tespit davası açılabileceğine izin vermiş olmakla birlikte bu yol, üçüncü kişiler bakımındandır. Bu olanak, kamu alacağı borçluları yönünden tanınmamıştır.( Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 03.10.2007 gün ve 2007/21-623 Esas, 2007/717 Karar sayılı kararı da aynı yöndedir.) Herhangi bir nedenle itiraz süresininin geçirilmesi halinde üçüncü kişi, haciz bildirisinin tebliğinden itibaren bir yıl içinde genel mahkemelerde menfi tespit davası açmak ve haciz bildirisinin tebliğ edildiği tarih itibariyle amme borçlusuna borçlu olmadığını veya malın elinde bulunmadığını ispat etmek zorundadır. Menfi tespit davası açılması halinde mahkemece bu 6183 sayılı Kanun"un 10. maddesinde sayılan türden teminat karşılığında takip işlemlerinin durdurulmasına karar verilebilir (m.79/4).
Ayrıca dava ehliyeti, gerçek ve tüzel kişinin kendisinin veya yetkili kılacağı bir temsilci veya vekil aracılığı ile bir davayı takip etme ve usuli işlemlerini yapabilme ehliyetidir. Dava ehliyeti dava şartlarından olup davaya bakan hakim tarafından kendiliğinden gözönünde tutulması gerekir.
Limited şirketin tüzel kişiliği ticaret sicilinden silinmesi (terkini) ile sona erer. Fesih ve tasfiye işlemi, bir tüzel kişiliğin son bulmasını ifade eder. Tüzel kişiliğini kaybeden limited şirketlere davada husumet tevcih edilebilmesi için şirketin yeniden ihyasına gidilerek yargılamanın limited şirket tüzel kişiliğine karşı devamının sağlanması gerekmektedir. Taraf sıfatının bulunmaması halinde dava, sıfat yokluğundan (husumet yönünden) reddedilecektir.
Tüzel kişiliği sona eren şirketin ihyası için tasfiye memuru ile Ticaret Siciline husumet yöneltilerek görevli Asliye Ticaret Mahkemesinde ayrı bir dava açılması için davacı tarafa HMK"nın 52 ve 54. maddeleri hükümleri uyarınca uygun bir önel verilmelidir. Dava açıldığı, takdirde ve alınacak sonuca göre eldeki davaya devam edebilme olanağı bulunduğu belirlendiğinde, tüzel kişiliğe tebligat yapılarak, usulüne uygun şekilde taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esasına girilerek davanın sonuçlandırılması gerekir.
Somut olayda, davacı ..."ın 3. kişi olup olmadığına göre, davanın hak düşürücü sürede açılıp açılmadığının değerlendirilmediği, davacı şirket yönünden ise; ... Ticaret Odasından gelen yazıya göre şirketin terkin edildiği göz önüne alınarak aktif husumet ehliyetinin olup olmadığı belirlenmeden karar verildiği anlaşılmaktadır.
Yapılacak iş; yukarıda yapılan açıklamalar ışığında davacı şahıs yönünden davacının şirket borçları yönünden 3. kişi olup olmadığı değerlendirildikten sonra davanın hak düşürücü sürede açılıp açılmadığını değerlendirmek, davacı şirket yönünden ise; şirketin tüzel kişiliğinin tümüyle ortadan kalktığının anlaşılması halinde açılan davada husumetin kendisine yöneltilebilmesi için yukarıda açıklandığı üzere yeniden şirketin ihyasının sağlanması hususunda davacıya önel verilerek neticesine göre karar vermek ve ayrıca 18 Mayıs 2018 gün ve 30425 (Mükerrer) sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yayımı tarihinde yürürlüğe giren 7143 sayılı Kanun"un 7.maddesi ile ... ... Kurumu alacaklarına yapılandırma imkanı getirildiği dikkate alınarak davacıdan bu yasa hükümlerinden yararlanmak amacıyla başvurusu olup olmadığını sormak gerektiğinde başvuru için uygun süre vererek anılan yasa maddesi değerlendirildikten sonra sonuca gitmektir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacılara iadesine
25/06/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.