1. Hukuk Dairesi 2020/245 E. , 2021/3817 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
...
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda yerel mahkemece karar verilmesine yer olmadığına ve davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 07.09.2021 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalılar ... v.d. vekili Avukat ..., davalılar ... v.d. vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen davacı ... v.d. gelmedi, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacılar ...,... , mirasbırakan babaları ...’in dava konusu 444 parsel sayılı taşınmazdaki 1/2 payını mirastan mal kaçırmak amacıyla 1958 yılında oğulları ...,... "a yarı yarıya satış yoluyla temlik ettiğini ileri sürerek miras payları oranında tapu iptali ve tescile karar verilmesini istemişler; davacılardan ...’nin yargılama sırasında ölümü üzerine mirasçıları davaya katılmışlardır.
Davalılar, mirasbırakanın ölen oğulları ..."ın mirasçıları olduklarını, temliki işlemde muvazaa bulunmadığını belirtip davanın reddini savunmuşlar; davalılardan ...’ın yargılama sırasında ölümü üzerine mirasçıları davaya dahil edilmiştir.
Mahkemece, mirasbırakan ..."in vefat ettiği 09.01.1988 tarihinden itibaren yaklaşık 23 yıldır dava açılmadığı, her ne kadar muris muvazaası davasında zamanaşımı ve hak düşürücü süre sözkonusu değil ise de, bunca zaman geçtikten sonra dava açılmasının Türk Medeni Kanununun 2. maddesi hükmü ile bağdaşmadığı; muvazaa iddiasının da kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar Dairece, “..muris muvazaası iddiasına dayalı davaların kural olarak herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye bağlı kalmaksızın her zaman açılabileceği kararlılık gösteren yargısal içtihatlar ve aynı yöndeki öğreti görüşü ile benimsenmiş; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.05.2015 tarihli 2013/1-2302 E. 2015/1313 K. sayılı kararında da, aynı ilkeler nedeniyle muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davaların
./..
açılmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde değerlendirilmesinin mümkün bulunmadığı vurgulanmıştır. O hâlde, mahkemece yapılacak hükme yeterli bir soruşturma ile işin esasının incelenmesi gerekeceği kuşkusuzdur. Hâl böyle olunca, öncelikle davaya konu taşınmazın kadastro tespit tutanağı ile kadastro tespitine esas alınan dayanak tapu kayıtlarının tüm tedavülleriyle birlikte Tapu Müdürlüğünden getirtilmesi, temliki işlemin bu kayıtlar üzerinden denetlenmesi; diğer taraftan, tarafların delillerinin eksiksiz toplanması ve yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik araştırma ile yetinilip yazılı biçimde hüküm kurulması isabetsizdir. Kabule göre de, vekalet ücreti hesaplanırken harcı tamamlanmış dava değerinin esas alınması yerine, dava dilekçesinde gösterilen değer üzerinden hesaplama yapılması doğru değildir.”gerekçesiyle bozulmuş; Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, davacı ... mirasçıları ile davalı ... mirasçılarının davacı ve davalı sıfatlarının birleştiği gerekçesiyle bunlar yönünden karar verilmesine yer olmadığına, davacıların diğer davalılar aleyhine açtıkları dava bakımından ise iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden;
1- Muris ... oğlu ..."in 1899 doğumlu olup 09.01.1988"de öldüğü ve geride mirasçıları olarak davacı kızları ...,... ile 17.02.2008 tarihinde ölen oğlu ..."ın mirasçıları ve mirasbırakandan önce 08.02.1959 tarihinde ölen oğlu ... "in mirasçılarının kaldığı;
2- Davaya konu 444 parsel(53000 m2. tarla) sayılı taşınmazın 29.04.1957 tarihinde yapılan kadastro tespitinde, tapu kaydına dayalı olarak yarı yarıya ... oğlu ...(muris) ve ... oğlu ... adlarına tespit edildiği; sonrasında tespit tutanağının mülkiyet sütununa "... hissesi 28.1.1958 tarih ve 66 ve 67-68-69 nolu kayıtlarla tarlanın yarısı 2 hisse itibar edilerek 1/2 hissesi ... oğlu ... ve 1/2 hissesi ... oğlu ... üzerlerine münakale görmüştür" açıklamasının düşüldüğü ve taşınmazın 1/2 payının 2/8"er olarak ... ve ... adlarına, 4/8 payının da ... oğlu ... adına yazıldığı, bu şekilde oluşan tespitin de 21.03.1958 tarihinde kesinleştiği;
3- Tapu senedi fotokopisinde ve bozma üzerine getirtilen 28.1.1958 tarih 66, 67, 68, 69 sıra no’lu kayıtlara göre de; "... oğlu ..."in şayian uhdesinde iken bu kerre nısıf hissesini iki hisse itibar ederek üç parça tarla bedeli meyanında (4000) liraya satmıştır." ibaresinin bulunduğu;
4- Davacılardan ...’nin yargılama sırasında 19.05.2016 tarihinde ölümü üzerine dahili davacı çocukları ..., ..., ..., ..., ... ile davalı oğlu ...’ın mirasçı kaldıkları; ...’in 1981 yılında ölen kızı ... ... ile evli olan davalı ...’ın dava konusu taşınmazda paydaş olduğu, yine aynı şekilde davalı ... ile ölen eşi ... ...’ın müşterek çocukları olan davalılar ... ve ...’ın da dava konusu taşınmazda paydaş oldukları, davalı ...’ın yargılama sırasında 30.07.2018 tarihinde ölümü üzerine son eşi ... ve bu eşten olma kızı ... ile önceki eşi ...’den olma çocukları davalılar ... ve ...’ın mirasçı kaldıkları anlaşılmaktadır.
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, hükmüne uyulan bozma ilamı uyarınca inceleme yapıldığının anlaşılmasına göre ve özellikle muvazaa iddiasının ispatlanamadığı gözetilmek suretiyle davacıların, davalılar ..., ..., ... dışındaki diğer davalılara yönelik açtıkları davanın yazılı şekilde reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacılar vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine.
../...
Davacılar vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince;
Davacı ...’ın davalılar ..., ... ve ...’a karşı yönelttiği dava bakımından; adı geçen davalıların aynı zamanda davacı ...’ın mirasçıları oldukları gözetildiğinde davacı ve davalı sıfatlarının birleştiği kuşkusuzdur. O halde, ..., ..., ... ve ... yönünden davacı ve davalı sıfatlarının birleştiği gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığına şeklinde karar verilmesi doğrudur.
Ne var ki; davacı ...’ın, ... dışındaki diğer çocukları ve mirasçıları olan ..., ..., ..., ... ve ... bakımından davacı ve davalı sıfatlarının birleştiğinden söz edilemez.
Hal böyle olunca; davacı ve davalı sıfatı birleşmeyen ... mirasçıları ..., ..., ..., ... ve ... yönünden işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile adı geçenler hakkında da davacı ve davalı sıfatlarının birleştiğinden bahisle karar verilmesine yer olmadığına şeklinde karar verilmesi doğru değildir.
Davacılar vekilinin değinilen yönden yerinde bulunan temyiz itirazının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 24.11.2020 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davacılar ve birleştirilen davada davacılar vekili için 3.050.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davalılar ve dahili davalılardan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 07/09/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.