10. Hukuk Dairesi 2021/4380 E. , 2021/13242 K.
"İçtihat Metni"Bölge Adliye
Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
No : 2021/26-2021/170
Dava, davacının 01.10.1990 - 05.06.2014 tarihleri arasında kısmi malullük aylığına hak kazandığının tespiti ile bu aylıkların Kurumdan tahsili, aksine kurum işleminin iptali istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkiline 26.9.1990 tarihli sağlık kurulu raporuna istinaden 01.10.1990 tarihinden başlamak üzere davalı Kurum tarafından kısmi malullük aylığı bağlandığını, bilahare, müvekkiline bağlanan iş bu malullük aylığının, 05.06.2014 tarihli sağlık kurulu raporu doğrultusunda, çalışma gücünün %60’nı kaybetmediği gerekçesiyle iptal edildiğini, yine Kurum kayıtlarından ve ekte sunulu Almanya’daki hastane raporlarından da anlaşılacağı üzere, müvekkilinin Almanya’da mesane kanserine yakalandığını ve bu kanser tedavisi için uzun yıllar Almanya’da hastanelerde yattığını, bu nedenle, uzun yıllar Türkiye’ye dönemediğini ve davalı Kurum tarafından bağlanan kısmi malullük aylıklarının hiçbirini çekemediği gibi, çekmesi içinde üçüncü bir kişiye yetki de veremediğini, bu nedenlerle, 30.09.2015 tarihinde davalı Kuruma başvurularak, müvekkilinin yasal olarak hak ettiği 01.10.1990–05.06.2014 tarihleri arasındaki döneme ilişkin kısmi malullük aylıklarının taraflarına ödenmesi için talepte bulunulmuşsa da; davalı Kurumca 506 sayılı Yasanın 99.maddesinin gerekçe gösterilerek iş bu taleplerinin reddedildiğini, davalı Kurumun iş bu ret gerekçesinin yasal dayanaktan yoksun olup, gerekçe gösterilen 506 sayılı Yasanın 99.maddesinin iş kazaları ve ölüm sigortalarından hak kazanılan gelir ve aylıklardan bahsetmekte olup, bunların 5 yıl içerisinde istenmezse zamanaşımına uğrayacağının düzenlenmesine ilişkin olduğunu, oysa, müvekkiline maluliyeti sebebiyle bağlanan aylığın ölüm aylığı olmayıp, sigortalının kendisine bağlanan bir aylık olduğunu beyanla davalı Kurum işleminin iptali ile müvekkiline bağlanan ve geçerli kabul edilen 1.10.1990–5.6.2014 tarihleri arasındaki döneme ilişkin kısmi malullük aylıklarına hak kazandığının tespiti ile tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II-CEVAP
Davalı Kurum vekili; davacının Türkiye ile Almanya arasında yapılan sosyal güvenlik sözleşmesi hükümlerine göre malullük sigortası kapsamında aylık bağlanması için 07.07.1989 tarihinde talepte bulunduğunu, bu talebine istinaden 506 sayılı Yasanın 53 ve 56. maddeleri uyarınca 01.10.1992 tarihinden itibaren kendisine ... tahsis numarasıyla kısmi malullük aylığı bağlandığını, bilahare, davacıya 19.7.1991 tarihli, ... sayılı yazı gönderilerek, kendisine 1.10.1992 tarihinden itibaren maluliyet aylığı bağlandığı, 07.11.1992 tarihinde kontrol muayenesinin bulunduğu belirtilerek, ayrıca, kendisinin yurtdışında bulunması nedeniyle bağlanan aylıklarının ödenebilmesi için vekil tayin etmesi ya da 5 yıl içinde Kuruma yazılı olarak müracaat etmesi halinde aylıklarının kendisine ödeneceği bilgisinin verildiğini, ancak, davacı tarafından belirtilen süreç içerisinde vekil tayin ettiğine ilişkin Kuruma bir bildirimi olmadığı gibi, aylıklarının tahsilinde ve 07.11.1992 tarihli kontrol muayenesi için müracaatının bulunmadığını, bunun üzerine 506 sayılı Yasanın 57.maddesi hükmü gereğince aylığının kesildiğini, daha sonra, davacının aylığının kesilmesinden sonra 28.05.2013 tarihinde müracaat ederek, aylığının devam ettirilerek yeniden bağlanması için talepte bulunduğunu, bu talebine istinaden 506 sayılı Yasanın 53 ve 57. maddelerine paralel 5510 sayılı Yasanın 25 ve 94.maddeleri kapsamında maluliyetinin devam edip etmediğini tespiti için sağlık kuruluşuna sevk edilerek, alınan 05.06.2014 tarihli sağlık kurulu raporunda çalışma gücünü %60 oranında kaybetmediğinin belirlenmesi üzerine, malullük aylığının tekrar bağlanmasının mümkün olmadığının 25.6.2014 tarihli, ... sayılı yazı ile kendisine bildirildiğini, davacı tarafın bu kez de 30.9.2015 tarihli dilekçesi ile 01.10.1990 tarihinden itibaren kendisine bağlanan maluliyet aylıklarının ödenmesi talebinde bulunduğunu, bu talebine verilen 15.10.2015 tarihli, 13797360 sayılı cevabi yazıda; 19.7.1991 tarihli, ... sayılı yazı ile kendisine vekil tayin etmesi gerektiği ya da 5 yıl içinde yazılı müracaatına istinaden aylıkların ödeneceği ve 7.11.1992 tarihinde kontrol muayenesi olduğu yönünde bilgi verilmesine rağmen söz konusu sürede Kuruma gerekli müracaatları yapmadığı ve 506 sayılı Yasanın 99.maddesinin son fıkrası hükmü gereğince 01.10.1992–07.11.1992 tarihleri arasında hak kazandığı kısmi malullük aylıklarının ödenmesinin mümkün olmadığının bildirildiğini, müvekkili Kurumca yapılan işlemlerde yasaya aykırı bir yön bulunmadığını beyanla davanın reddi gereğini savunmuştur.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
“Davacıya 7.9.1989 tarihli tahsis başvurusuna istinaden 1.10.1990 tarihinden itibaren Türk-Alman Sosyal Güvenlik Sözleşmesi ve 506 sayılı Yasanın 53 ve 56.maddeleri uyarınca ve Kurumca alınan 18.7.1991 tarihli kararla kısmi malullük aylığı bağlandığı ve bu hususun kendisine 19.7.1991 tarihli, ... sayılı yazı ile bildirildiği, ayrıca, söz konusu yazıda; Yurtdışında ikamet etmesi nedeniyle aylıklarının ödenebilmesi için Türkiye’de ikamet eden bir şahsı vekil tayin ederek vekaletnamesinin bir örneğini dilekçe ekinde 8264 tahsis dosya numarasını belirterek Genel Müdürlüklerine gönderilmesi ve vekilinin açık adresini de bildirmesi gerektiğini, vekil tayin etmediği takdirde 5 yıl içinde Yurda dönüp Kuruma yazılı müracaatı halinde aylıklarının tarafına ödenebileceğini, aylıklarının banka hesap numarasına yatırılmasının mümkün olmayıp, 506 sayılı Kanunun 99. maddesi uyarınca 5 yıl içinde alınmayan gelirlerden o döneme ait olanın ödenemeyeceği bildirilerek, söz konusu yazının not kısmında da; 7.11.1992 kontrol muayenesinin olup, ekli talimata göre hareket etmesinin belirtildiği, davacının da bu bildirime muttali olduğunun SGK Genel Müdürlüğü Yurtdışı Hizmetler Daire Başkanlığına gönderdiği 28.5.2013 tarihli, 912786 varide sayılı dilekçesinin içeriğinden de açıkça belli olmaktadır.
Öte yandan, davacının SSK Genel Müdürlüğü Yurtdışı İşçi Hizmetleri Dairesi Başkanlığına verdiği 2.7.1991 tarihli, 502814 varide sayılı dilekçesinde de; Yurda kesin olarak 16.6.1991 tarihinde döndüğünü belirterek, 3201 sayılı Kanuna göre yurtdışında geçen sürelerini borçlanma talebinde bulunduğu anlaşılmakla, davacının 1.10.1990 tarihinden itibaren bağlanan kısmi malullük aylıklarını almak için Kuruma beş yıl içerisinde müracaat etmediği gibi, aylıklarının kendisine ödenmesi için herhangi bir vekil de tayin etmediği, ayrıca, 7.11.1992 tarihinde yaptırması gereken kontrol muayenesi de makul sürede yaptırmadığı açıkça görüldüğünden, 1.10.1990 tarihinden itibaren kısmi malullük aylıklarını alamaması ve 7.11.1992 tarihindeki kontrol muayenesini yaptırmaması yönünde haklı bir sebebinin var olmadığı, buna göre, davalı Kurumca yapılan işlemlerde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı kanaatine varılmaktadır.
... T.C. kimlik ve ... s.s. numaralı davacı ...’ın; Kurum işleminin iptali ile kendisine bağlanan 1.10.1990–5.6.2014 tarihleri arası döneme ilişkin kısmi malullük aylıklarına hak kazandığının tespiti ve tahsiline ilişkin davasının benimsenmesinin mümkün olmadığı kanaatine varılmıştır” denilerek davanın reddine karar verilmiştir.
B-BAM KARARI
... 1. İş Mahkemesi"nin 14.09.2020 tarih, 2017/4 Esas ve 2020/25 Karar sayılı kararına yönelik davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, karar verildi.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacı vekili, hatalı bilirkişi raporunun hükme esas alındığını, kontrol muayenesine müvekkilinin gelmemesinin sağlık koşullarından kaynaklandığını, somut olayda, müvekkilinin talep tarihinin 26.09.1990 tarihi olup, tahsis tarihinin 01.10.1990 tarihi olduğunu, malullük maaşı bağlanmış olup, bağlanan maaşını davalı Kuruma sağlık sebepleri ile başvurarak alamamış olmasının zamanaşımına tabi olmadığını beyanla kararın bozulmasını istemiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Sürekli iş göremezlik ve malullük halinin belirlenmesinde izlenecek yol; 5510 sayılı Kanunun “Sağlık Raporlarının Usul ve Esasları"na dair 95. maddesinde (506 sayılı Kanunun 109. maddesinde) hükme bağlanmıştır. Buna göre, Kurum sağlık tesisleri tarafından raporlara dayanılarak verilen kararlara karşı ilgililerin S.S. Yüksek Sağlık Kurulu"na itiraz hakları mevcuttur. Söz konusu kurulun raporlarının Kurumu bağlayacağı, diğer ilgililer yönünden bağlayıcı olmayıp, Adli Tıp Başkanlığı veya Tıp Fakültelerinin ilgili ana bilim dalı konseylerinden Sosyal Sigorta Sağlık İşlemleri Tüzüğü çerçevesinde inceleme ve araştırma yapılmasını isteyebilecekleri 28.06.1976 tarih ve 6/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararının gereğidir. Öte yandan; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 17.02.2010 gün ve 2010/21-60 Esas, 2010/90 Karar sayılı ilamı ile 06.10.2010 gün ve 2010/10-390 Esas, 2010/448 Karar sayılı ilamların da belirtildiği üzere Adli Tıp Kurumu Başkanlığı’nın ilgili ihtisas kurulu ile üniversitelerin tıp fakülteleri ilgili bilim dalı Başkanlıklarınca ya da S.S. Yüksek Sağlık Kurulu"nca düzenlenen raporlar arasında çelişkinin mevcut olması halinde, çelişkinin 6754 sayılı Yasayla değişik 2659 sayılı Adlî Tıp Kurumu Kanunu"nun 26. maddesi gereği Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 2. Üst Kurulu tarafından giderilerek, sigortalının sürekli iş göremezlik oranı ve başlangıç tarihi kesin olarak karara bağlanması da zorunludur.
Dosyadaki kayıt ve belgelerin incelenmesinde, davacı yanın 912786 varide sayılı dilekçesinde; ... s.s. numarasıyla 1966–1982 yılları arasında Türkiye’de 298 gün sigortalı çalışmasının bulunduğunu, Almanya’dan 1989 yılında malulen emekli olduğunu, Almanya’dan emekli olduktan sonra Türkiye’de 1989 yılında SSK Müdürlüğüne müracaat ederek malulen emeklilik dilekçesini verdiğini, dilekçesine karşılık emeklilik yaşının dolmadığı, dolduğu zaman gereğinin yapılacağının bildirildiğini, daha sonra kanser hastalığına yakalandığı dönemde Türkiye’den malulen emekli olduğuna ve aylık 26,00.-TL maaş bağlandığına dair bir yazının geldiğini, ancak hastalığı sebebiyle kanser tedavisi gördüğü için gelen yazı ile ilgilenemediğini ve gelen mektubu da ne yaptığını hatırlayamadığını, birikmiş malulen emekli maaşlarının tarafına toplu bir şekilde ödenmesi için 08.01.2013 tarihinde iadeli taahhütlü mektup ile dilekçesini gönderdiğini, ancak aradan 5 ay geçmesine rağmen herhangi bir cevap alamadığını, malulen emekli maaşının yaşından dolayı emekliliği hak ettiği tarihten itibaren hesaplanarak, belirttiği T.C.Ziraat Bankasındaki hesap numarasına yatırılmasını talep etttiği, davacı yanın talebine istinaden, SGK ... İl Müdürlüğünce sevk edildiği T.C. ... Eğitim ve Araştırma Hastanesi Sağlık Kurulunca düzenlenen 5.6.2014 tarihli, 2439-1589 sayılı sağlık kurulu raporunda; “primer hiper tansiyon, yüzeyel mesanemalign neoplazmı, bilateral sensorinöral işitme kaybı” tanısı konularak maluliyetinin Sosyal Güvenlik Kurumunca tespitinin uygun olacağı kararına varıldığı, söz konusu sağlık kurulu raporunun SGK Başkanlığı ... Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü Kocatepe Sağlık Sosyal Güvenlik Merkezince incelenmesi sonucu verilen 31.10.2014 tarihli, ... sayılı “çalışma gücü kaybı oranının tespitine ilişkin” sağlık kurulu kararına göre; T.C. ... Eğitim ve Araştırma Hastanesi Sağlık Kurulunca düzenlenen 5.6.2014 tarihli,...... sayılı raporu ve dayanağı belgelerin incelenmesinde, çalışma gücünün en az %60’nı kaybetmediğine karar verildiğinden, tarafına bağlanan malulluk aylığının devam etmesine imkan olmadığının belirtildiği anlaşılmakla, Mahkemece, davacı sigortalının sürekli iş göremezlik oranının kesin olarak belirlenmesi için yukarıda belirtilen prosedür kapsamında irdeleme yapılmaksızın, yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının HMK"nın 373/1 maddesi gereğince kaldırılarak temyiz edilen İlk Derece Mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 01/11/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.