10. Hukuk Dairesi 2014/1824 E. , 2014/7742 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Gaziantep 3. İş Mahkemesi
Tarihi : 13.10.2010
No : 2008/94-2010/494
Dava, rücuen tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalılardan H. Sigorta AŞ vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davanın yasal dayanağı 1479 sayılı Kanunun 63. maddesidir. Söz konusu maddeye göre, Bağ-Kur’un rücu hakkının doğabilmesi için, öncelikle 3. kişinin yani sigortalı dışında kalan bir başka kişinin suç sayılır hareketinin mevcut olması ve bu sebeple Kurumca sigortalıya ya da eşi veya bakmakla yükümlü olduğu kişilere yardım yapılması gerekir.
Davacı Kurum tarafından, davalılar aleyhine rücuan alacak talebi ile açılmış olan davanın yargılaması sırasında yine aynı davalılar aleyhine kazalı sigortalı tarafından açılmış ve kesinleşmiş olan tazminat davasında alınan kusur raporunda, davalı sürücünüm 5/8, sigortalının 3/8 oranında kusurlu bulunduğu, onanarak kesinleşen ceza dosyasında alınan Adli Tıp Kurumu raporunda davalı sürücünün asli, sigortalının ise tali kusurlu olduğunun belirtildiği, dosyada alınan hükme esas kusur raporunda ise; davalı sürücünün 8/8 kusurlu olduğunun ifade edildiği anlaşılmakta olup, kusura ilişkin tüm bu tespitler incelendiğinde açık çelişki bulunduğu anlaşılmaktadır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 74. (818 sayılı Borçlar Kanunu 53.) maddesi hükmü gereğince, hukuk hakimi kesinleşen ceza mahkemesi kararındaki maddi olgu ile bağlıdır. Ceza mahkemesi kendine has usuli olanakları nedeniyle hükme esas aldığı maddi olayların varlığını saptamada daha geniş yetkilere sahiptir. Bu nedenle, hukuk hakiminin, ceza hakiminin fiilin hukuka aykırılığını ve illiyet bağı saptayan maddi vakıa konusundaki kabulü ve ceza mahkemesinin kabul ettiği olayın gerçekleşme şekli diğer bir deyişle maddi vakıanın kabulü konusunda kesinleşmiş olan bir mahkumiyet veya maddi vakıa tespiti yapan beraat hükmüyle bağlı olacağı hem ilmi (Prof Dr. Kemal Gözler, “Res Judicata’nın Türkçesi Üzerine”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 56, Sayı 2, 2007, s.45-61 ) hem de kökleşmiş kazai içtihatlarla benimsenmiş bulunmaktadır.
Bu nedenle, olay tarihinde yürürlükte bulunan mevzuata uygun, soyut ifadelere dayanmayan, uzman bilirkişi kurulundan alınacak kusur raporu ile çelişki giderilerek sonuca gidilerek karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde yanlış değerlendirme ile hüküm kurulması isabetsizdir.
2) Davanın yasal dayanağı olan 1479 sayılı Kanunun 63. maddesi hükmüne göre “Sigorta Şirketleri” Bağ-Kur’un rücu hakkını haiz bulunduğu “diğer sorumlular” kapsamındadır. Anılan madde ile tanınan rücu hakkı Kanundan doğan bağımsız bir rücu hakkı vasfında olup, tazmin sorumlularının sigortalı ya da hak sahiplerine yapmış oldukları ödemelerin rücu alacağından düşülmemesi gerekmekte ise de; Sigorta Şirketlerinin 2918 sayılı Kanun kapsamından poliçeye dayalı akdi sorumluluğu nedeniyle poliçe limitini teşkil eden miktar, Kurumun rücu davasından önce sigortalı-hak sahiplerine ödediğinin geçerli belgelerle kanıtlanması durumunda; Sigorta Şirketlerinin mükerrer ödeme ile karşı karşıya bırakılmaması bakımından ödediği miktar kadar sorumlu tutulmaması gerekir
Ayrıca, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"nun 93. maddesi hükmü ile Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Poliçesi Genel Şartları’nın A/1. maddesi hükmü uyarınca, davalılardan sigorta şirketi, sigortalı aracın neden olduğu zararlardan, poliçe limiti ile sınırlı olmak kaydı ile sorumludur. Bunun sonucu olarak ve anılan genel şartların B/2. maddesi hükmüne göre davalı sigorta yargılama giderleri ve vekalet ücreti bakımından da tazminatın limiti aşması halinde poliçe limitinin tazminata oranına göre sorumludur.
Mahkemece, davalı sigorta şirketinin sorumluluğu hak sahipliği dosyasında yapılan ödemeler dikkate alınarak belirlenmişse de, ilam harcı, avukatlık parası ve yargılama giderlerinden yükümlüğünün de poliçe limitiyle orantılı bulunmasına karşın, aksinin kabulü ile davalı sigorta şirketinin poliçe limitini aşar biçimde yargılama giderlerinden sorumluluğuna hükmedilmiş olması; usûl ve yasaya aykırı olup, bozma nedenleridir.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki ilkeler gözetilerek, bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Kuşkusuz, hükmü temyiz etmeyen davalı R.. A.. yönünden davacı Kurum lehine oluşabilecek usuli kazanılmış hak durumu gözetilmelidir.
O halde, davalı H. Sigorta A.Ş. vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilerek hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalı sigorta şirketine iadesine, 03.04.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.