19. Ceza Dairesi Esas No: 2018/7235 Karar No: 2020/562 Karar Tarihi: 29.01.2020
Yargıtay 19. Ceza Dairesi 2018/7235 Esas 2020/562 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Sanık, Elektronik Haberleşme Kanunu'na muhalefet suçundan 1,000 TL para cezasına çarptırılmıştır. Ancak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, sanığın hukuka aykırı bir şekilde mahkûm edildiği gerekçesiyle kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunmuştur. Dosyada, sanık müştekinin bilgisi dışında sahte bir cep telefonu aboneliği sözleşmesi düzenlediği iddia edilmektedir. Ancak, yargılama sürecinde sanığın suçlamaları reddetmesine rağmen, deliller yeterince incelenmeden mahkûmiyet kararı verilmiştir. Bu nedenle, kararın kanun yararına bozulması kararlaştırılmıştır. Kanunlar: 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu'nun 63/10 ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 52/2. maddeleri.
19. Ceza Dairesi 2018/7235 E. , 2020/562 K.
"İçtihat Metni"
5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu’na muhalefet suçundan sanık ..."in anılan Kanun"un 63/10 ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 52/2. maddeleri gereğince 1.000,00 Türk Lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına dair İstanbul 18. Asliye Ceza Mahkemesinin 13/03/2018 tarihli ve 2017/275 esas, 2018/103 sayılı kararı aleyhine Adalet Bakanlığının 15/10/2018 gün ve 94660652-105-34-11123-2018-Kyb sayılı kanun yararına bozma istemini içeren yazısı ekindeki dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 22/10/2018 gün ve KYB 2018-84842 sayılı ihbarnamesi ile dairemize gönderilmekle okundu. Anılan ihbarnamede; Benzer bir olaya ilişkin olarak Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 03/03/2016 tarihli ve 2014/21037 esas, 2016/1833 karar sayılı ilâmında yer alan, "... Sanığın, katılanın kimlik bilgilerini kullanarak hat çıkartan kişinin ... olup olmadığı konusunda gerekli araştırma yapmayarak abonelik sözleşmesi yaptığından bahisle özel belgede sahtecilik suçuna iştirak ettiği gerekçesi ile hakkında açılan kamu davasında, aşamalardaki savunmalarında suçlamayı red etmesi, Samsun Kriminal Polis Laboratuvarının 16.07.2012 tarihli raporunda sözleşme altındaki imzaların katılana ait olmadığının tespit edilmesine rağmen; sözleşme ile ekindeki nüfus cüzdan fotokopisi üzerindeki yazı ve rakamlar ile sözleşmedeki katılana atfen bulunan imzaların sanığın eli ürünü olduğu hususunda bir araştırma yapılmadan kararın verilmiş olması karşısında; maddi gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti bakımından; suça konu sözleşme ile ekindeki belge üzerindeki yazı ve rakamlar ile sözleşmedeki katılana atfen bulunan imzaların sanığın eli ürünü olup olmadığı hususunda bilirkişi incelemesi yaptırılması..." şeklindeki açıklamalar karşısında, Dosya kapsamına göre, adı geçen sanığın müştekinin bilgisi dışında nüfus cüzdanı fotokopisi ve kimlik bilgilerini kullanıp müşteki adına imza atarak sahte cep telefonu aboneliği sözleşmesi düzenlediğinden bahisle mahkûmiyetine karar verilmişse de, söz konusu abonelik sözleşmesi suretinin incelenmesinde Aytek İletişim Merkezi isimli bir işyerine ait kaşe ve bir imza bulunduğu, bununla birlikte soruşturma esnasında ilgili Gsm şirketinden gelen yazı cevabına göre, abonelik sözleşmesini düzenlediği bildirilen bayi yetkilisi olan sanığın ifadesine başvurulduğu, ancak sanığın suça konu abonelik sözleşmesini kendisinin düzenlemediğini, imza ve yazı örneğinin kendisine ait olmadığını, söz konusu sözleşmenin alt bayi tarafından düzenlendiğini belirterek üzerine atılı suçlamayı reddetmesi karşısında, söz konusu hatta ilişkin abonelik sözleşmesi aslının dosyaya temin edilerek sanık, müşteki ve ilgili alt bayide çalıştığı bildirilen kişilerin imza ve yazı örnekleri temin edilerek bilirkişi incelemesi yaptırılmadan, yargılama aşamasında da sanık aleyhine bir delil elde edilemeden, gerekçeli kararda atılı suçu adı geçen sanığın işlemiş olduğuna dair hiçbir delil ve gerekçeye yer verilmeden, yalnızca sanığa ön ödeme teklif edilip ödeme yapılmaması üzerine sanığın eyleminin sabit olduğundan bahisle mahkûmiyet kararı verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla gereği görüşülüp düşünüldü; Kanun yararına bozmaya konu dava dosyası incelendiğinde; 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 10. maddesine 11/01/2011 tarih ve 6099 sayılı Kanun"un 3. maddesi ile eklenen "bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır" hükmü karşısında sanık ..."in MERNİS adresine doğrudan 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesi uyarınca önödeme ihtarı tebliğinin usule aykırı olduğunun anlaşılması nedeniyle bu hususun kanun yararına bozma konusu yapılıp yapılmayacağının takdiri için dosyanın Adalet Bakanlığına gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 29/01/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.