11. Hukuk Dairesi 2019/148 E. , 2019/7069 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Aydın 3. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 17/05/2017 tarih ve 2016/169-2017/248 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin davacı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; davalının 13.10.2009 tarihinde müvekkili şirkette belirsiz süreli iş sözleşmesi ile "medikal delege" olarak çalışmaya başladığını, 06.07.2011 tarihinde ihbar öneline uymaksızın yazılı bir istifa dilekçesi ile istifa ettiğini, İş Kanunu md. 17"ye göre iş sözleşmesi 1,5 yıldan 3 yıla kadar sürdüğünden, işçi için iş sözleşmesi bildiriminin diğer tarafa yapılmasından başlayarak 6 hafta sonra feshedilmiş sayıldığını, müvekkili şirket ile davalı arasında akdedilmiş olan 13.10.2009 başlangıç tarihli iş sözleşmesinin 8. maddesi ile işçiye rekabet etmeme yükümlülüğü getirildiğini, söz konusu maddenin "sözleşme sona erdikten sonra personel İzmir, Manisa, Muğla, Aydın ve Denizli"de işveren ile aynı iş kolundaki şirketlerde 3 ay süresince çalışmamayı, aksi halde 6 aylık brüt maaşı kadar cezai şart ödemeyi kabul ve taahhüt eder" hükmünü içerdiğini, davalının şirketteki işinden istifa ettikten hemen sonra ve henüz 3 aylık süre dolmadan şirket ile aynı iş kolunda bulunan Abdi İbrahim İlaç San. ve Tic. A.ş bünyesinde tıbbi delege olarak çalışmaya başladığını, bu nedenlerle ihbar tazminatı bedelinin şimdilik 100 eurosunun dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, iş sözleşmesinden doğan cezai şart bedelinin şimdilik 100 EURO"sunun dava tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka mevduat faizi ile birlikte davalıdan alınmasını talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davaya usul yönünden itiraz ettiklerini, davanın haksız ve kötü niyetli olarak açıldığını, müvekkilinin yaptığı görev itibariyle davacının müşterilerini tanımak veya işlerin esrarına nüfuz etmek gibi Borçlar Kanununun 348.maddesinde belirtilen bir konumu bulunmadığını, tıbbi tanıtım temsilcisi olarak çalıştığını, doktor, eczane yada ecza depolarına satış yapma yetkisi olmadığı gibi davacı şirketin ilaçlarının üretimi işini de yapmadığını, çalıştığı yeni işyerinde davacı şirkette çalıştığı ilaçların muadilini çalışmadığını, farklı doktor ve eczacı portföyüne tanıtım yaptığını, davacının müvekkilinin şirketten ayrılması sebebiyle ihbar tazminatı karşılığında 2011 Temmuz ayı maaş alacağı ile yıllık izin ve tatil ücretlerinin müvekkiline ödenmediğini, karşılıklı mahsuplaşma yapıldığını ve müvekkilinden karşılığında zorla ibraname alındığını, bu miktarların mahsubu gerektiğini beyanla davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece, taraflar arasındaki sözleşmenin 8. maddesinde geçen cezai şartın tek taraflı olarak düzenlendiği, işverenin işçinin 3 aylık çalışmaması sonucu karşılaşacağı ekonomik zorlukları kendi karşı edimiyle telafi etmediği, dolayısıyla bu düzenlemenin 6098 Sayılı TBK.nun 420. maddesine (818 S.Y.nın 349. maddesi) aykırı olduğundan davacı yanın cezai şart talebinin haksız olduğu yönündeki bilirkişi raporu hükme yeter görülerek davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, rekabet yasağı sözleşmesinin ihlali iddiasına dayalı cezai şart istemine ilişkindir. Mahkeme taraflar arasındaki sözleşmenin 8. maddesindeki cezai şart alacağının 6098 Sayılı TBK.nun 420. maddesine aykırı olarak işveren tarafından tek taraflı düzenlendiği gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Davacı ile davalı arasındaki iş akdi 06.07.2011 tarihinde sona ermiş, davalı 01.08.2011 tarihinde başka firmada işe başlamıştır. “Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun"un 1.maddesindeki geçmişe etkili olmama kuralı doğrultusunda davaya konu sözleşme ve sonuçlarının 01.07.2012 tarihinden önce gerçekleşmiş olması, davanın da 2011 yılında açılmış olması nedeniyle somut davada 818 sayılı Borçlar Kanunun uygulanması gerekirken 6098 Sayılı TBK.nun 420. maddesi uygulanarak Mahkemece, anılan gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 11/11/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.