20. Hukuk Dairesi 2017/5899 E. , 2019/6974 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ... Yönetimi vekili dava dilekçesiyle, .... parsel sayılı sırasıyla 2.153,43 m2 ve 2.453,59 m2 yüzölçümündeki taşınmazların öncesi ve eylemli haliyle orman olduğu, orman kadastrosuna göre de orman sınırları içinde kaldığı halde, 2006 yılında 4342 sayılı Mera Kanunu uyarınca yapılan tahdit ve tespit çalışmalarında mera olarak tespit edildiklerini bildirerek mera tespit ve tahsis kararının iptali ile taşınmazların orman niteliği ile Hazine adına tescili istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne.....mahallesinde bulunan 158 ada 225 ve 163 ada 1 parsel sayılı taşınmazların mera tahsis kararı ile mera özel sicilindeki kaydının iptali ile orman niteliğiyle Maliye Hazinesi adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, mera komisyon kararına itiraz ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesi uyarınca yapılıp 28.08.2000-27.09.2000 tarihleri arasında ilan edilen orman kadastrosu vardır.
Mahkemece verilen karar usul ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki; çekişmeli taşınmazlar 2000 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında mera olarak tespit ve tescil edilmiş, daha sonra 2006 yılında ise 4342 sayılı Kanun uyarınca mera olarak tahsis edilmişlerdir. Davacı ... Yönetimi 26.07.2013 tarihinde açtığı eldeki dava ile çekişmeli taşınmazların tahdit sınırları içinde kaldığı, öncesi itibariyle ve eylemli olarak da orman niteliğinde olduğu gerekçesiyle mera komisyon kararına itiraz etmiş ise de mahkemece yapılan keşif sonrasında hazırlanan ve hükme de esas alınan orman bilirkişi kurulu raporu ve rapor ekinde yer alan görüntülerden çekişmeli taşınmazların eski tarihli hava fotoğrafı ve memleket haritasına göre orman sayılmayan yerlerden olduğu, orman tahdidine göre de orman sınırları dışında bırakıldığı anlaşılmıştır. Bu nedenle davacı yönetimin taşınmazların öncesi ve tahdite göre orman sayılan yerlerden olduğu yönündeki iddiası yerinde görülmemiştir. Davacı Yönetimin taşınmazların eylemli orman olduğu iddiasına gelince, keşif sırasında hazır bulunan ziraat bilirkişi raporunda taşınmazların üzerinde baklagil ve buğdaygil yem bitkileri ile yer yer söğüt ve çınar ağaçları ve çalı formunda ağaççıklar bulunduğu belirtilmiş olup, dosyada yer alan 2010 tarihli uydu görüntüsünde de taşınmazlar üzerinde kısmen orman ağaçlarının bulunduğu kısmen de açıklık alan olduğuanlaşılmaktadır. Mahkemece taşınmazların eylemli orman olan kısımları belirlenerek yörede 2000 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında bu kısımlar üzerinde orman ağaçlarının mevcut olup olmadığı araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken taşınmazın eğimi, toprak yapısı ve komşu orman parseliyle bütünlük arz etmesi nedeniyle tamamının orman sayılan yerlerden olduğu gerekçesiyle davanın kabulü yönünde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiştir.
Bu nedenle mahkemece kadastro tespit tarihi olan 2000 yılı veya bu tarihe en yakın tarihli memleket haritaları ile hava fotoğraflarının getirtilmesi, sonrasında fen, ziraat ve orman bilirkişileri eşliğinde yeniden keşif yapılarak bu hava fotoğrafları ile memleket haritalarının ölçekleri kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritaları ve hava fotoğrafları ölçeğine 1/5000 ölçekte bilgisayar ortamında (Net-Cad veya benzeri programlar kullanılarak) çevrildikten sonra, bu haritalar komşu ve yakın komşu parselleri de gösterecek şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazların çevre parsellerle birlikte memleket haritaları ve hava fotoğrafları üzerinde gösterilmesi, hava fotoğraflarının stereoskop vasıtasıyla üç boyutlu incelemesi yapılarak, taşınmazlar üzerindeki bitki örtüsünü oluşturan unsurların tek tek sayı olarak tarif edildiği, ağaçların cinsi, ortalama yaşı, kapalılık oranı, dağılım oranı, hakim ağaç türü, kullanım şekli ve niteliğinin detaylı olarak incelendiği müşterek imzalı, krokili ek rapor alınması ve taşınmazların eylemli orman olan kısımlarının kadastro tespit tarihi olan 2000 yılında da eylemli orman olup olmadıklarının tespit edilmesi, eylemli orman olduğu saptandığı takdirde sadece bu kısımlar yönünden davanın kabulüne karar verilmesi, aksi takdirde taşınmazların tamamı yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekmektedir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 27/11/2019 günü oy çokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
.... mahallesinde 2000 yılında yapılan arazi kadastrosu sırasında dava konusu 158 ada 225 ve 163 ada 1 parsel sayılı taşınmazlar mer’a niteliği ile tespit edilmiş ve özel siciline kaydedilmiş daha sonra 2006 yılında 4342 sayılı Kanun uyarınca yapılan çalışmalarda da arazi kadastrosu ile kesinleşen sicil kayıtları nazara alınarak mer’a olarak tespit ve tahsis edilmiştir. Davacı ... Yönetimi vekili 26.07.2013 tarihli dava dilekçesi ile dava konusu taşınmazların 2006 yılında 4342 sayılı Mera Kanunu uyarınca yapılan tahdit ve tespit çalışmalarında mera olarak tespit edildiklerini ancak fiilen orman olup orman sınırları içinde kaldıklarını belirterek mera tespit ve tahsis kararının iptalini taşınmazların orman niteliği ile Hazine adına tescilini talep ve dava etmiştir. Mahkemece davanın kabulüne dava konusu 158 ada 225 ve 163 ada 1 parsel sayılı taşınmazların mera tahsis kararının ve mera özel sicilindeki kaydının iptali ile orman niteliğiyle Hazine adına tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava mera komisyon kararına itiraz ve tescile ilişkin olup çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesi uyarınca yapılıp 28.08.2000-27.09.2000 tarihleri arasında ilan edilerek 28.09.2000 tarihinde kesinleşen ormankadastrosu vardır. Mahkemece; hükme esas alınan orman bilirkişi kurulu raporu ve rapor ekinde yer alan görüntülerden çekişmeli taşınmazların eski tarihli hava fotoğrafı ve memleket haritasına göre orman sayılmayan yerlerden olduğu, kesinleşen orman tahdidine göre de orman sınırları dışında bırakıldığı anlaşılmaktadır. Buna göre davacı ... Yönetiminin taşınmazların öncesi ve tahdite göre orman sayılan yerlerden olduğu yönündeki iddiası yerinde değildir. Sayın çoğunluğun kabulü de bu yönde olup katılıyorum. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2013/20-559 E.- 2014/123 K. sayılı kararında”... 10.10.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3402 sayılı Yasanın 4/3.maddesi “Çalışma alanında orman bulunması ve 6831 sayılı Orman Kanununa göre orman kadastrosuna başlanılmamış olması halinde, orman kadastrosu ve bu ormanların içinde ve bitişiğinde her çeşit taşınmaz malların ormanlarla müşterek sınırlarının tayini ve tespiti kadastro ekibi tarafından yapılır ve bu durum ekip tarafından iki ay önce Orman Genel Müdürlüğüne bildirilir. Buna karşılık, iki ay içinde kadastro komisyonlarınca orman sınırlarının belirlenmemesi halinde kadastro çalışma alanı sınırları kadastro ekiplerince belirlenir ve çalışmalar bu kanun hükümlerine göre yürütülür.
Kadastro ekiplerince bu şekilde tespit ve ilan edilen yerlerde orman kadastro işlemleri de ikmal edilmiş sayılır. Orman kadastrosu kesinleşmiş yerlerde bu sınırlara aynen uyulur.” şeklinde iken 22.02.2005 gün 5304 sayılı Kanun ile sözü edilen üçüncü fıkra değiştirilmiş ve aynı maddeye 4, 5, 6. fıkralar eklenmiştir. Bu değişiklikte 3. fıkra “Çalışma alanında orman bulunması ve 6831 sayılı Orman Yasasına göre orman kadastrosuna başlanılmamış olması halinde orman kadastrosu ve bu ormanların içinde ve bitişiğinde her çeşit taşınmaz malların ormanlarla müşterek sınırlarının tayini ve tespiti kadastro ekibi tarafından yapılır.Ancak; bu çalışmalarda kadastro ekibine ... taşra teşkilatınca görevlendirilecek en az bir orman yüksek mühendisi veya ziraat mühendisinin bildirimden itibaren 7 gün içinde iştirak ettirilmesi zorunludur. Bu çalışmalara muhtar ve bilirkişilerin katılmaması halinde çalışmalar re’sen devam ettirilir.” şeklini almış,
Eklenen 5. fıkra ise “Çalışma alanındaki ormanların bu ekipçe sınırlandırılma ve tespitleri yapılarak otuz günlük kısmi ilana alınır. Bu alanlarda orman kadastrosu yapılmış sayılır” şeklindedir.
Yine 27.01.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5831 sayılı Tapu Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2. maddesi ile 6831 sayılı Orman Kanununun 7.maddesinin birinci fıkrasının sonuna; “Ancak, henüz orman kadastrosuna başlanılmamış yerlerde, 3402 sayılı Kadastro Kanunu hükümlerine göre belirlenen orman sınırı, orman kadastro komisyonlarınca belirlenen orman sınırı niteliğini kazanır” cümlesi eklenmek suretiyle 6831 sayılı Kanun hükümleri 3402 sayılı Kanun hükümleri ile uyumlu hale getirilmiştir...” denilmektedir. Yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2006/20-619 Esas, 2006/665 Karar sayılı kararında“ ... orman kadastrosunun kesinleştiği hallerde bir yerin orman sayılan yerlerden olup olmadığı ve hukuki niteliği, orman kadastro tutanak ve haritalarının uygulanması suretiyle belirlenir. 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi hükümlerine göre yapılıp kesinleşen orman kadastrosunun sonuçları açısından, 6831 sayılı Kanunun 7 ila 11.maddeleri gereğince yapılan orman kadastrosundan teknik ve hukuki olarak hiçbir fark yoktur....” tespitlerine yer verilmiştir. 6831 sayılı Kanunun 7. maddesine Ek cümle: 15/1/2009-5831/2 md.) “Ancak, henüz orman kadastrosuna başlanılmamış yerlerde, 3402 sayılı Kadastro Kanunu hükümlerine göre belirlenen orman sınırı, orman kadastro komisyonunca belirlenen orman sınırı niteliğini kazanır.“ denilmektedir. 26.04.2012 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 6292 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 12. maddesinde (Ek fıkra: 19/4/2012 - 6292/13 md.) “Orman kadastrosu yapılıp kesinleşen yerlerde, orman idaresince başka bir değerlendirme yapılmaksızın kesinleşen orman kadastrosuna göre işlem yapılır.” düzenlemesi yer almaktadır.
Yörede yapılan orman tahdidi 28.09.2000 tarihinde kesinleşmiştir. Mahkemece yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda çekişmeli taşınmazların tahdit dışında kaldığı belirlenmiştir. Davacı ... Yönetimi 26.07.2013 tarihli dava dilekçesi ile yargılama sonucunda kesinleşen tahdit dışında kaldığı belirlenen taşınmazların aynı zamanda eylemli orman olduğunu da ileri sürerek orman niteliği ile Hazine adına tescilini istemektedir. 6292
sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 12. maddesinde (Ek fıkra: 19/4/2012 - 6292/13 md.) “Orman kadastrosu yapılıp kesinleşen yerlerde, Orman Yönetimince başka bir değerlendirme yapılmaksızın kesinleşen orman kadastrosuna göre işlem yapılır.” düzenlemesi yer almaktadır. Yukarıda açıklanan yasal nedenler ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun yasal değişiklikleri yansıtan kararları ışığında 6831 sayılı Kanun hükümleri 3402 sayılı Kanun hükümleri ile uyumlu hale getirilmiş olup tahdit hangi kanuna göre yapılmış olursa olsun Orman Yönetimince başka bir değerlendirme yapılmaksızın kesinleşen orman kadastrosuna göre işlem yapılması gerekmekle Orman Yönetimince “eylemli orman “ iddiasına dayanılarak açılan dava dinlenemeyecek olup davanın reddine karar verilmesi gerektiği kanaatindeyim. Mahkeme kararının bu gerekçe ile bozulması gerektiği düşüncesi ile Sayın çoğunluğun “ Davacı ... Yönetiminin taşınmazların eylemli orman olduğu iddiası yönünden yeterli araştırma yapılmadığı, mahkemece araştırma yapılarak taşınmazların eylemli orman olan kısımlarının belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi“ gerekçesine dayalı bozma görüşüne katılmıyorum.