15. Hukuk Dairesi 2017/59 E. , 2017/1232 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Ticaret Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
- K A R A R -
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak davası olup, mahkemece davanın reddine dair verilen karar davacı vekilince temyiz edilmiştir. Davacı alt yüklenici, davalı ... iş sahibi, diğer davalı ...yüklenicidir.
Davacı vekili dava dilekçesinde, .... binasının mekanik tesisat işlerinin taşeron olarak müvekkili tarafından yapıldığını, davalılardan ... ... İnş. ve Gayrimenkul Yatırım A.Ş."nin 21.01.2012 ve 310 referans nolu yazısında belirtilen işleri müvekkilinin yaptığını, ama hak ettiği bedelin kendisine ödenmediğini, müvekkili tarafından yapılan imalâtların mahallinde keşif icra edilmek sureti ile değerinin tespiti ile davalılardan tahsiline karar verilmesini fazlaya dair her türlü hakları saklı kalmak kaydıyla müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiş.
Davalı ... vekili, davacı ile müvekkili şirket arasında akdi ya da ticari herhangi bir ilişkinin mevcut olmadığını, bu nedenle öncelikle husumetten reddine karar verilmesini, esasa ilişkin ise asıl yüklenici davalı ...ile yapılan sözleşmenin 32. maddesine göre işin devredilme yasağı olup, işi yüklenicinin bizzat yapması gerektiğini bu nedenle de esastan reddini talep etmiştir.
Yerel mahkemece, davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı, HMK"nın 107/1. maddesine göre; davanın açıldığı tarihte alacağın miktarının yahut değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkansız olduğu hallerde belirsiz alacak davası açılabileceği, somut olayda alacağın belirlenebileceği, buna rağmen belirsiz alacak davası açtığı, belirsiz alacak davası açmakta hukuki yararının bulunmadığı gerekçesi ile davanın usulden reddini karar verilmiştir.
Dava ve karar tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK"nın 107/1. maddesinde; "davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkansız olduğu hallerde,
./..
s.2
15.H.D.
2017/59
2017/1232
alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir" hükmüne yer verilmiştir. Davacının dava dilekçesinde açıkladığı olaylar ve istemleri dikkate alındığında; davacının dava tarihi itibarıyla alacağının miktarını tam ve kesin olarak belirleyebilecek durumdadır. Bu nedenle, davacı vekilinin dava dilekçesinde alacağının belirsiz alacak davası olarak belirtmesine ve mahkemece belirsiz alacak davası olarak nitelendirilmiş olması bir yerinde değildir.
Sorun, davacının alacağını tam ve kesin olarak belirleyebilecek bir durumda olması halinde alacağının tahsili için kısmi dava açmasının mümkün olup olmadığında toplanmaktadır.
Davacının aynı hukuki ilişkiden kaynaklanan alacağının veya hakkının tümünü değil, belirli bir kısmını talep ederek açtığı davaya kısmi dava denir. Diğer bir ifadeyle, bir alacak hakkında daha fazla miktar için tam dava açma imkanı bulunmasına rağmen, alacağın bir kesimi için açılan davaya kısmi dava denir. Bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için, alacağın tümünün aynı hukuki ilişkiden (örneğin eser sözleşmesinden) doğmuş olması ve bu alacağın şimdilik bir kısmının dava edilmesi gerekir (Yargıtay HGK 17.10.2012 gün, 2012/9-838 Esas 715 Karar sayılı ilâmı, Kuru/Arslan/Yılmaz, Medeni Usul Hukuku, 22. Bası, s.286; Pekcanıtez/Atalay/Özekes, Medeni Usul Hukuku, 12. Bası, s. 320).
Kısmi dava, 6100 sayılı HMK"nın 109. maddesinde düzenlenmiş olup, maddenin 1. fıkrasında “Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir” hükmüne, 2. fıkrasında ise; “Talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamaz” hükmüne yer verilmiştir. Bu düzenlemelere göre, kısmi dava açılabilmesi için;
a-Talep konusunun niteliği itibariyle bölünebilir olması,
b-Talep konusunun miktarının taraflar arasında tartışmalı bulunması veya açıkça belirli olmaması gerekir.
Şayet, talep konusu taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirlenebilir ise kısmi dava açılamayacaktır. Diğer bir anlatımla; talep konusunun miktarı taraflar arasında “tartışmasız” ise veya taraflar arasında miktar veya parasal tutar bakımından bir tartışma olmakla beraber, tarafların anlaşmasına gerek kalmaksızın, objektif olarak talep konusunun miktarı herkesçe anlaşılabilecek şekilde “belirli” ise, o talep sonucunun sadece bir kısmı dava edilemez. Bu gibi hallerde, kısmi davanın yasaklanmasının sebebi, davacının kısmi dava açmakta hukuki yarar bulunmadığının kabul edilmesidir. Davacının alacağını, küçük parçalara bölüp her biri için ayrı ayrı dava açmasında hukuki yarar değil; aksine, dava hakkının kötüye kullanılması söz konusudur (Pekcanıtez/Atalay/Özekes, Medeni Usul Hukuku, 11. Bası, s. 319-320).
Talep konusu açıkça taraflar arasında tartışmalıysa ya da açıkça belirli değilse açılan bir kısmi davada davacının hukuki yararının bulunduğunun kabulü gerekir. Açılmış olan bir kısmi davada alacağın taraflar arasında tartışmalı olup olmadığı ya da açıkça belirli olup olmadığı davalının davaya vereceği cevapla anlaşılabilir. Nihayet hakim, ön inceleme aşamasında bu hususu tespit edebilir. Şayet, davalı davaya cevabında alacağı tartışmalı hale getirmişse artık, açılmış olan kısmi davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddedilmeyip işin esası hakkında hüküm kurulması gerekir (Pekcanıtez/Atalay/Özekes, Medeni Usul Hukuku, 11. Bası, s. 320-321).
AÜ ./..
s.3
15.H.D.
2017/59
2017/1232
Nitekim Hukuk Genel Kurulu 2014/15-439 Esas 2016/207 Karar sayılı ilâmında da bir kimsenin kısmî bir dava açıp açmadığı ancak dava dilekçesinden, davacının talep sonucundan anlaşılır. Davacının davasını açıkça kısmî dava olarak nitelendirmesine gerek yoktur, alacağın yalnız bir kesiminin dava edildiğinin anlaşılması yeterlidir. Özellikle davacının “fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak” veya “şimdilik alacağın belirli bir miktarını dava ettiğini” belirterek açtığı davalar kısmî dava niteliğinde olduğu kabul edilmiştir.
Somut olayda da; davacı vekilinin, ... binasının mekanik tesisat işleri taşeron olarak müvekkili tarafından yapıldığını, davalılardan ... ... İnş. ve Gayrimenkul Yatırım A.Ş."nin 21.01.2012 ve 310 referans nolu yazısında belirtilen işleri müvekkilinin yaptığını, ama hak ettiği bedelin kendisine ödenmediğini beyan ederek fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 1.000,00 TL"nin işleyecek ticari faizi ile tahsiline karar verilmesini talep etmiş, davalı ... vekili, davacı ile müvekkili şirket arasında akdi ya da ticari herhangi bir ilişkinin mevcut olmadığını, bu nedenle öncelikle husumetten reddine karar verilmesini, esasa ilişkin ise asıl yüklenici davalı ...ile yapılan sözleşmenin 32. maddesine göre işin devredilme yasağı olup, yüklenici bizzat kendisi yapması gerkmektiğini bu nedenlede esastan reddini talep etmiş diğer davalı ...ise davaya cevap vermemiştir. Mahkeme, davacının belirsiz alacak davası açmakta hukuki olmadığı gerekçesiyle davayı usulden reddetmiştir. Davalı tarafın davaya cevap dilekçesinden de anlaşılmaktadır ki; davacı alacağı taraflar arasında tartışmalı hale gelmiştir ve davacı vekilinin dava dilekçesinde, dava konusu kısmında belirsiz alacak davası açtığını belirtmesine karşın, sonuç kısmında “fazlaya ilişkin tüm hakları saklı kalmak kaydıyla” dedikten sonra alacağın 1.000,00 TL"lik kısmının tahsiline karar verilmesini talep ettiği anlaşılmaktadır. Dava dilekçesi bir bütün olarak değerlendirildiğinde bu haliyle davacı tarafından kısmi dava açıldığı anlaşılmaktadır. Böyle bir durumda davacı taşeronun kısmi dava açmakta hukuki yararının olmadığından söz edilemez. Bu sebeple, mahkemece 6100 sayılı HMK"nın 109/1. maddesi gereği davaya bakılıp sonuçlandırılması gerekirken, yerinde olmayan gerekçelerle usulden davanın reddine karar verilmiş olması doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan gerekçelerle kararın temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 21.03.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.