1. Hukuk Dairesi 2020/754 E. , 2021/3816 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
ASIL VE BİRLEŞTİRİLEN
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TAZMİNAT
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil-tazminat istekli dava sonunda, yerel mahkemece asıl davanın kısmen kabulüne, birleştirilen davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar asıl ve birleştirilen davada davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 07.09.2021 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı ... vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacı ... vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, tapu iptal ve tescil ile tazminat isteklerine ilişkindir.
Davacı asıl ve birleştirilen davalarda, davalı kardeşi ...’in, ortak mirasbırakanları ...’den kalan 104, 7, 572, 1400 ada 5, 6, 15, 114, 143, 299, 36 ve 99 parsel sayılı taşınmazlardaki paylarını kendisini kandırarak 20.04.2011 tarihinde adına tescil ettirdiğini, öte yandan bu taşınmazlardan 299 ve 1400 ada 6 sayılı parsellerin kamulaştırma bedelinin de davalıya ödendiğini, 2004 yılından beri işitme ve konuşma kaybı yaşadığını, davalının bu halinden yararlandığını, neyi imzaladığını dahi bilmediğini, kendisine herhangi bir satış bedeli ödenmediğini ileri sürerek 299 ve 1400 ada 6 sayılı parseller yönünden şimdilik 3.000,00’er TL tazminatın davalıdan tahsilini, diğer taşınmazlar yönünden davalı adına olan payın iptali ile adına tescilini istemiştir.
Davalı asıl ve birleştirilen davalarda, iddiaların gerçeği yansıtmadığını, davacının hukuki ehliyeti haiz olup yapılan işlemlerden haberdar olduğunu, satışın gerçek olduğunu bildirip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, işlem tarihinde davacının hukuki ehliyete sahip olduğunun Adli Tıp Kurumu raporu ile sabit olduğu gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar Dairece, “...İddianın ileri sürülüş biçimi ve tüm dosya içeriğine göre; asıl ve birleştirilen davaların hukuki ehliyetsizlik ve aldatma hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptal ve tescil ile tazminat isteklerine ilişkin olduğu açıktır. Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler gözetilerek aldatma hukuksal nedeni üzerinde durulması, taraf delillerinin toplanması ve sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile eksik incelemeyle yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Kabule göre de;...Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulu’nun 23/07/2014 tarihli bilirkişi raporunun davacı tarafa tebliğ edilmeden hukuki dinlenilme hakkı ihlali yaratacak şekilde sonuca gidilmiş olması da isabetsizdir.” gerekçesiyle bozulmuş; Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, hile (aldatma) olgusunun sabit olduğu gerekçesiyle asıl davanın kısmen kabulüne, birleştirilen davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, hangi yargılama usulü uygulanırsa uygulansın tarafların yargılamada sözlü olarak görüş ve değerlendirmelerini ifade etmeleri özel bir önem taşımaktadır. Yazılı Yargılama usulünde de tarafların hükümden önce son kez mahkeme huzurunda sözlü değerlendirme yapıp, açıklamada bulunmaları, doğru bir karar verilmesi bakımından önemlidir.
Bu ilkeler, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun (HMK) 184. ve 186. maddelerinde yapılan düzenlemelerle hüküm altına alınmıştır.
HMK"nin 184. maddesinde açıkça; “Hâkim, tarafların iddia ve savunmalarıyla toplanan delilleri inceledikten sonra, duruşmada hazır bulunan taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz verir. Mahkeme tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığını görürse, tahkikatın bittiğini taraflara tefhim eder.” ve yine aynı Kanun"un 7251 sayılı Kanun ile değişen 186. maddesinde; “Mahkeme, tahkikatın bittiğini tefhim ettikten sonra aynı duruşmada sözlü yargılama aşamasına geçer. Bu durumda taraflardan birinin talebi üzerine duruşma iki haftadan az olmamak üzere ertelenir. Hazır bulunsun veya bulunmasın sözlü yargılama için taraflara ayrıca davetiye gönderilmez. Sözlü yargılamada mahkeme, taraflara son sözlerini sorar ve hükmünü verir” şeklinde belirtilmiş olup anılan düzenlemeler emredici niteliktedir.
Somut olayda, söz konusu ilkeler dikkate alınmadan sonuca gidilmiştir.
Hal böyle olunca, HMK"nin 184. maddesi hükmü gereğince, tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için taraflara söz verilip tahkikatın bittiği tefhim edildikten sonra, tüm taraflara sözlü yargılama için duruşmanın başka bir güne bırakılmasını isteyip istemediklerinin sorulması, talep halinde başka bir gün tayin edilmesi; başka bir duruşma gününü istememeleri halinde sözlü yargılama aşamasına geçilerek aynı Kanunun 186. maddesi gereğince taraflara sözlü yargılama yoluyla beyanda bulunma hakkı verilmesi ve ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, değinilen yasal düzenlemeler gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Asıl ve birleştirilen davada davalı vekilinin değinilen yönden yerinde bulunan temyiz itirazının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, 24.11.2020 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davalı-birleştirilen davada davalı vekili için 3.050.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davacı-birleştirilen davada davacıdan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 07/09/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.