20. Hukuk Dairesi 2019/3858 E. , 2019/6970 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili 21/10/2013 havale tarihli dava dilekçesi ile özetle; davacının 1989 yılında .... köyü köy civarı 744 parsel nolu 20200 m2 miktarlı taşınmazı satın aldığını, sonrasında taşınmazın zeminde küçük olduğunu, kullanılan saha ile kadastro paftasının uyumsuz olduğunu fark ederek kullanılan sahanın tespit harici kaldığını düşünerek bu kısma tescil davası açtığını, .... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/379-2009/320 E.K. sayılı kararı ile davası tescil istenen kısmın orman sınırında kalması sebebi ile reddolunduğunu, taşınmazın kadastrosunun 1973 yılında yapıldığını, haritasının hatalı çizildiğini, miktarının ise eski tapu miktarına uygun olarak düzenlendiğini, bu dava sırasında taşınmazın bir kısmının hatalı olarak bitişik 738 parsele dahil edildiğini, bir kısmının orman alanında kaldığını, bir kısmının da orman tahdidi sırasında orman sınırına alındığının görüldüğünü, 20200 m2 miktarlı taşınmazın çok az bir kısmından istifade imkanının kaldığını, bu nedenlerle davacının kalan taşınmaz miktarının belirlenerek eksik kalan miktar için taşınmazın belirlenecek değerinin amme alacaklarına uygulanan en yüksek faiz ile davalı idareden alınarak davacıya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, dava dilekçesinde dava değerini 15000 TL olarak göstermiş bu miktar üzerinden davasını harçlandırmıştır.
Mahkemece; davacının kendi bayiine karşı BK 215, TBK 244 maddeye göre tazminat isteminde bulunması gerekirken tapu sicilinin tutulmasından doğan yükümlülüğü nedeniyle Hazinenin sorumluluğuna gittiği, öte yandan tapu kaydının hala 20200 m2 yüzölçümüyle davacı adına kayıtlı bulunduğu, kayden maliki bulunduğu taşınmazın tümü için tazminat istenmesi mümkün olamayacağı gerekçesi ile kayden malik gözükmeyen Hazineye karşı açılan tazminat davasının reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, TMK"nın 1007. maddesi gereğince tazminat istemine ilişkindir.
Tazminat istemine dayanak yapılan ..... köyü 744 parsel sayılı taşınmaz 1973 yılında yapılan kadastro sırasında 06/03/1953 tarih 396 numaralı tapu kaydına dayanarak 20200 m2 yüzölçümü ve tarla vasfı ile dava dışı ..... adına tespit ve tescil edilmiş, sonra mirasçılarına intikal etmiş, davacı adına 05/09/1989 tarihinde satış sureti ile tescil edilmiş olup, tapu kaydında 30/07/2002 tarihinde Orman Yönetimince konulan satılamaz şerhi bulunmakta iken .... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/630-2009/263 E.K. sayılı kararı ile taşınmazın 10.278 m2"lik kısmının kesinleşen orman sınırları içinde bulunması nedeniyle tapu kaydının iptali ile orman niteliğiyle Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, verilen karar temyiz edilmeksizin 14.05.2010 tarihinde kesinleşmiştir. Davacı eldeki tazminat davasını 2013 tarihinde açmıştır.
1)Davacının adına kayıtlı bulunan taşınmazın tapu kaydında yazan miktardan daha az yüzölçüme sahip olduğu iddiası yönünden yapılan incelemede; incelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve davacının, 1989 yılında satın alarak malik olduğu 744 parsel sayılı taşınmazın tapuda 20.200 m² yüzölçümü ile kayıtlı olmasına karşın taşınmazının aslında 13.257 m² olduğunu belirterek tazminat talep ettiği, 744 parsel sayılı taşınmaz tapuda hala 20.200 m² yüzölçümü ile kayıtlı olup davacının iddia ettiği gibi bir miktar azalmasının tapu kaydına yansıması söz konusu olmadığından, davacının zararının doğduğundan bahsedilemeyeceği dikkate alınarak mahkemece bu yöne ilişkin tazminat talebinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmayıp, davacının temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2)Davacının adına kayıtlı bulunan 744 parsel sayılı taşınmazın 10.278 m2"lik kısmının orman sınırları içinde kalması nedeniyle tapusunun iptali nedeniyle zarara uğradığı iddiasına gelince; 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun “Sorumluluk” kenar başlığını taşıyan 1007. maddesi; “Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder. Devletin sorumluluğuna ilişkin davalar, tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görülür.” hükmünü içermektedir.
Burada Devlete yüklenen sorumluluk kusursuz sorumluluktur. Maddede yer alan kusursuz sorumluluk, tapu siciline bağlı çıkarların ve ayni hakların yanlış tescili sonucu değişmesi ya da yitirilmesi ile bu haklardan yoksun kalınması temeline dayanır çünkü sicillerin doğru tutulmasını üstlenen ve taahhüt eden Devlet, gerçeğe aykırı ve dayanaksız kayıtlardan doğan zararları da ödemekle yükümlüdür. Dayanaksız ya da hukuksal duruma uymayan kayıtlar düzenlemek, taşınmazın niteliğinde yanlışlıklar yapmak da aynı kapsamdadır.
Bundan başka, tapu işlemleri, kadastro tespiti işlemlerinden başlayarak, birbirini takip eden sıralı işlemler olup, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, kadastro kayıtlarından kaynaklanan hatalardan da TMK"nın 1007. maddesi anlamında Devlet sorumludur. Zira, kesinleşen kadastro işlemi sonrasında, bu işlem esas alınarak tapu sicili oluşturulmaktadır. Bu itibarla, tapu sicili kavramı geniş anlamda kadastro işlemlerini de kapsamaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında her ne kadar mahkemece davanın reddine karar verilmişse de, az yukarıda da belirtildiği gibi tapu sicili kavramı geniş anlamda kadastro işlemlerini de kapsamaktadır. (HGK"nın 18.11.2009 gün ve 2009/4-383 - 2009/517 ve 16.06.2010 gün ve 2010/4-349 - 2010/318 sayılı kararları da bu yöndedir) Hal böyle olunca davacının taşınmazı satın aldığı eski maliklerin murisi adına tapulama ile tescil edilen parselin tapu kaydının iptali sebebiyle davacının zararının oluştuğu ve bu zararın tazmininin TMK"nın 1007. maddesi uyarınca Devletten isteyebileceklerinin kabulü gerekir.
Bu durumda mahkemece işin esasına girilerek taşınmazın niteliği arazi ise, net gelir metodu yöntemi ile, arsa vasfında ise değerlendirme gününden (..... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/630 E. - 2009/263 K. sayılı iptal kararının kesinleştiği 14.05.2010 tarihinden) önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle taşınmazın gerçek değeri belirlenerek karar verilmesi gerekir.
Bakanlar Kurulunun Yargıtay tarafından benimsenen 28.02.1983 gün ve 1983/6122 sayılı kararı uyarınca, belediye veya mücavir alan sınırları içinde kalan taşınmazın arsa niteliğinde olduğunun kabulü için uygulamalı imar planı ile iskan sahası olarak ayrılmış olması esastır. Aynı karar uyarınca imar planında yer almayan bir taşınmazın, arsa sayılabilmesi için değerlendirme tarihi itibariyle, belediye veya mücavir alan sınırları içinde olmakla beraber, belediye hizmetlerinden (Belediyece meskun olduğu için veya meskun hale getirileceği için sunulan yol, su, elektrik, ulaşım, çöp toplama, kanalizasyon, aydınlatma vs.) yararlanması ve meskun yerler arasında yer alması gerekir.
Taşınmaz değerlendirme tarihi itibariyle belediye nazım imar planı içinde ise, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 17.04.1998 gün ve 1996/3-1998/1 sayılı kararı uyarınca, bu plan kapsamına alındığı tarih ve plandaki konumu, altyapı hizmetlerinden yararlanma ve ulaşım olanakları, belediye merkezine uzaklığı, kullanım biçimi itibariyle iskan amacına yönelik yapılaşma olasılıkları da değerlendirilmek üzere araştırılmalıdır.
Mahkemece tapusu iptal edilen taşınmazın arsa olarak belirlenmesi halinde, emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak, taşınmazdan ..... payının düşülmesinin gerekip gerekmediği belirtilmek, üzerinde bina var ise Bayındırlık Bakanlığı resmi birim fiyatları esas alınarak yıpranma payı düşülmek suretiyle gerçek zararın belirlenmesi gerektiğinden, taraflara dava konusu taşınmaz ile aynı bölgeden bulunamaması halinde yakın bölgelerden ve değerlendirme tarihinden önce ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer nitelikli ve yüzölçümlü satışları bildirmeleri için olanak tanınması, gerekli görülürse re"sen emsal getirtme yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için konunun uzmanı bilirkişilerden oluşturulacak bilirkişi kurulu vasıtasıyla keşif yapılarak, denetlemeye olanak veren bilimsel verileri içeren rapor alınması, emsal alınan taşınmazlara ilişkin resmi satış akit tablolarının tapu müdürlüğünden getirtilmesi, emsal taşınmazlar ile çekişmeli taşınmaza ait Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m² değerleri, ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden istenip, dava konusu taşınmazın, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporununda denetlenmesi, dava konusu taşınmazın ve emsal alınan taşınmaz/taşınmazların değerlendirme tarihi itibariyle imar düzenlemesi sonucu oluşmuş imar parselleri olup olmadıkları, imar parseli iseler düzenleme ortaklık payının düşülüp düşülmediğinin, düşülmüş ise oranının belediye başkanlığı imar ve tapu müdürlüklerinden sorulup, emsalin İmar Kanunu uyarınca imar parseli, dava konusu taşınmazın ise imar uygulaması yapılmamış arsa parseli olduğunun belirlenmesi halinde çekişmeli taşınmazın emsalle karşılaştırma sonucu bulunan değerinden düzenleme ortaklık payına karşılık gelecek oranda indirim yapılması gerektiğinin gözetilmesi, tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği arazi olarak belirlenir ise, arazi niteliğinde bulunan dava konusu taşınmaza yönelik olarak, sulu olup olmadığı, yerleşim alanlarına uzaklığı iklim şartları, arazinin toprak ve topoğrafik yapısı ve bölgesindeki konumu gözetilerek oluşturulacak bilirkişi kurulu yardımıyla çevrede yetiştirilen ürünlerin münavebesi, dekar başına ortalama verim, toptan satış fiyatı ve üretim maliyeti resmî verileri ilçe tarım müdürlüğünden getirtilerek, taşınmaz üzerinde meyve ağaçları varsa ağaçların cinsleri de dikkate alınmak suretiyle elde edilen verilere uygun biçimde değerlendirme yapılarak tapu kapsamındaki taşınmazların değeri hesaplanmalı, taşınmazın varsa mütemmim cüzleri, muhdesat ve sökülemeyen teferruatlarının değerleri bayındırlık birim fiyatları ve yıpranma oranları gözetilerek değerleme tarihine göre tespit ettirilmeli, bu şekilde tapusu iptal edilen taşınmazın zemin değeri, üzerindeki mütemmim cüz, muhdesat ve sökülemeyen teferruatları esas alınarak, tapu sahibinin oluşan gerçek zararının saptanarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda 1 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı tarafın temyiz itirazlarının REDDİNE, 2 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı tarafın temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 27/11/2019 günü oy birliğiyle karar verildi.