Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/6335
Karar No: 2019/1773
Karar Tarihi: 13.03.2019

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2016/6335 Esas 2019/1773 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2016/6335 E.  ,  2019/1773 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

    Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar dahili davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... "ün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
    -KARAR-

    Dava, ehliyetsizlik ve hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
    Davacı, oğlu olan davalı ...’in yeşil kart için evrak hazırlattığını belirterek 06.02.2008 tarihinde dava dışı kızı Sebiha’yı vekil tayin ettirdiğini, davalının hile ile aldığı bu vekaletanme ile 712 parsel sayılı taşınmazını 07.02.2008 tarihinde adına tescil ettirdiğini, işlem tarihinde hukuki ehliyetinin bulunmadığını, satışın bilgi ve rızası dışında muvazaalı olarak yapıldığını, kendisine herhangi bir ödeme de yapılmadığını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında ölümü üzerine mirasçıları tarafından dava takip edilmiştir.
    Davalı, davacının ehliyetli olduğunu, taşınmazın davacıya yaptığı para yardımları ve yıllardır hizmetini görmesi karşılığında devredildiğini belirterek davanın reddini savunmuş, yargılama sırasında ölümü üzerine mirasçıları davaya dahil edilmiştir.
    Davanın kabulüne ilişkin verilen karar Dairece; “Davacı, hukuki ehliyeti haiz olmadığını, kaldı ki, hukuki ehliyeti haiz olsa bile vekil olan Sabiha ile kendisinin diğer davalı oğlu ... tarafından şayet üzerinde bir taşınmaz olursa yeşil kart alamayacağı gerekçesiyle kandırarak vekalete satış yetkisi de koydurup kendilerini hileye düşürerek temliki sağlandığını ileri sürmek suretiyle eldeki davayı açmıştır. İddianın ileri sürülüş biçimi ve içeriğine göre; davada dayanılan hukuki sebep hile olup, inançlı işlem değildir. Oysa mahkemece hukuki nitelendirmenin inançlı işlem olarak değerlendirilmesi suretiyle neticeye gidilmesi isabetsizdir...O halde, ehliyetsizlik iddiasının kamu düzeni ilgili olması nedeniyle öncelikle bu iddia üzerinde durulması, ehliyetli olduğunun anlaşılması halinde hile olgusu bakımından gerekli araştırma, inceleme ve değerlendirmenin yapılması gerekeceği açıktır....
    Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler ve yasa hükümleri çerçevesinde bir araştırma yapılarak tüm delillerin birlikte değerlendirilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir.” gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda iddiaların ispat edilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacı ...’ın Mersin 6. Noterliği’nin 06.02.2008 tarihli 3419 yevmiye nolu vekaletnamesi ile kızı Sebiha’yı vekil tayin ettiği, vekilin anılan vekaletmaye istinaden 712 parsel sayılı taşınmazı kardeşi olan davalı ...’e satış suretiyle temlik ettiği, tarafların yargılama aşamasında ölümü üzerine mirasçılarının davaya dahil edildikleri anlaşılmaktadır.
    Bilindiği üzere; davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Medeni Kanunun “ fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir “ biçimindeki 9. maddesi hükmüyle hak elde edebilmesi, borç ( yükümlülük ) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlamış. 10. maddesinde de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek “ ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan bir ergin kişinin fiil ehliyeti vardır. “ hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlev ehliyeti olarak ta tarif edilerek aynı yasanın 13. maddesinde “yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk yada bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.
    Hemen belirtmek gerekir ki, Medeni Kanununun 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından karşı tarafın iyiniyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı 11.06.1941 tarih 4/21)
    Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında bir kimsenin ehliyetinin tespitinin şahıs ve mamelek hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar. Bu durumda, tarafların gösterecekleri, tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta müşahede kağıtları, film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 282. maddesinde belirtildiği gibi bilirkişinin “oy ve görüşü” hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.
    Hele ayırt etme gücünün nisbi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle ... Kurumundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen Medeni Kanunun 409/2 maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.
    Ne var ki, mahkemece davacının ayakta tedavisi görmesi nedeniyle hastane evraklarının bulunmadığı, yargılama aşamasında da öldüğü için fiili imkansızlık sebebiyle vekaletname ve akit tarihi itibariyle ehliyetli olup olmadığı konusunda rapor alınmadığı belirtilerek sonuca gidilmesi doğru olmamıştır.
    Hal böyle olunca, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, varsa davacıya ait doktor raporları, reçeteler, hasta müşahade kağıtları vs. temin edilerek vekaletname ve akit tarihlerinde ehliyetli olup olmadığı yönünde ... Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulundan rapor alınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.
    Dahili davacıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13.03.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi