
Esas No: 2021/4281
Karar No: 2021/13195
Karar Tarihi: 01.11.2021
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/4281 Esas 2021/13195 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Bölge Adliye
Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi ...Hukuk Dairesi
Dava, hak sahibi konumunda yer alan davacıya bağlanan ölüm aylığının 5510 sayılı Kanunun 56/2. fıkrası gereğince kesilmesi yönündeki davalı Kurum işleminin iptali ile aylığın, kesilme tarihi itibariyle yeniden bağlanması gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi ... Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi ... Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM
Davacı vekili, müvekkilinin babasından bağlanan ölüm aylığının boşandığı eşi ile birlikte yaşadığı gerekçesiyle Kurum tarafından kesildiğini ve yersiz ödeme nedeniyle 1.199,80 TL"nin istenildiğini, Mart/2013 tarihinden itibaren kesilen maaşının ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II-CEVAP
Davalı Kurum vekili, Kurum işleminin yerinde olduğunu beyanla davanın reddini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, davacının annesi tarafından davacının boşandığı eşiyle birlikte yaşadığı yönünde Kuruma ihbar yapıldığı, bu ihbar üzerine araştırma başlatıldığı, bu doğrultuda kolluk görevlilerince davacının adresinde fiili denetim yapıldığı, denetim esnasında davacı ile boşandığı eşinin birlikte olduklarının tespit edildiği, yine çevre araştırması doğrultusunda tutulan tutanakta davacının boşandığı eşiyle birlikte yaşadığının belirtildiği, tutanağı düzenleyen görevliler alınan ifadelerinde tutanağın içerisinde belirtilen hususları doğrulayan beyanları birlikte değerlendirildiğinde, davacının boşandığı eşiyle birlikte yaşadığı kanaatine varıldığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
Bölge Adliye Mahkemesince, Sosyal Güvenlik Denetmen raporu eki olan 11.07.2012 tarihli polis memurları.... ve ... tarafından tutulan imzalı tutanaktan ve mahkemece kamu tanığı sıfatıyla 15.11.2018 tarihli celsede dinlenen ....beyanından 19.07.2005 tarihinde eşinden boşanan davacının, boşandıktan sonra eşiyle birlikte yaşamaya devam ettiği sabit olup 5510 sayılı yasanın 59/2. maddesi gereğince Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından düzenlenen tutanak içeriğinin de aksi ispat edilemediği belirtilerek davacı vekilinin istinaf isteminin 6100 sayılı HMK"nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ
Davacı,tutanağın polis memuru tarafından kimlik tespiti dahi yapılmadan düzenlendiğini, mahkemece daha ayrıntılı araştırılarak boşandıktan sonra birlikte yaşayıp yaşamadığının ortaya konulması gerektiğini,kararın bozulmasını talep etmiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME
Davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56. maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada, “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96"ncı madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Anılan madde 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 5510 sayılı Kanunun 56. maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle, maddenin iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi"ne yapılan 2009/86 Esas numaralı başvuru, 28.04.2011 tarihinde verilen karar ile reddedilmiştir.
5510 sayılı Kanunun 56. maddesinin ikinci fıkrasında, daha önceki sosyal güvenlik kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen (eylemli olarak) birlikte yaşama olgusu, gelir-aylık kesme nedeni olarak düzenlendiği gibi, eylemli olarak birlikte yaşama, aynı zamanda gelir-aylık bağlama engeli olarak da benimsenmiştir. Burada, eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun/durumunun tanımlanması, hukuki sınır ve çerçevesinin çizilip ortaya konulması önem arz etmektedir. Taraflar arasında hangi hukuki sebep ve maddi vakıaya dayanmış olursa olsun sona ermiş evlilik birliğinin hak ve yükümlülüklerinin sürdürüldüğü beraberlikler veya kesinleşmiş yargı kararına bağlı olarak gerçekleşmiş boşanmanın var olan-olası sonuçlarını ortadan kaldırıcı/giderici nitelikteki birliktelikler madde kapsamında değerlendirilmeli, ortak çocuk-çocuklar yönünden, boşanma kararına bağlanan veya bağlanmayan kişisel ilişkilerin yürütülmesini sağlamaya yönelik olarak, eşlerin belirli aralıklarda ve günlerde zorunlu şekilde bir araya gelmeleri durumunda ise kanun koyucunun bu türden ilişkinin varlığının gelir-aylık bağlanmaması veya kesilmesi nedeni olarak öngörmediği kabul edilmeli, boşanılan eşle kurulan-yürütülen ilişkinin, eylemli olarak birlikte yaşama kavramı kapsamında yer alıp almadığı dikkatlice irdelenerek saptama yapılmalıdır.
Anılan 56. maddede, oldukça yalın olarak “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen” ibareleri yer almakta olup, kanun koyucu tarafından örneğin; “sosyal güvenlik kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan”, “hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan”, “gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan” veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir. Maddede boşanma amacına-saikine yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden, gerek Kurumca, gerekse yargı organlarınca uygulama yapılırken; eşlerin boşanma iradelerinin gerçekliğinin-samimiliğinin araştırılıp ortaya konulması söz konusu olmamalı, boşanmanın muvazaalı olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma-irdeleme ve boşanma yönündeki kesinleşmiş yargı kararının geçerliliğinin sorgulaması yapılmamalı, özellikle, kesinleşmiş yargı organının verdiği karara dayanan “boşanma” hukuki durum ve sonucunun eşlerin gerçek iradelerine dayanıp dayanmadığının araştırılmasının bir başka organın yetki ve görevi içerisinde yer almadığı, kaldı ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda “anlaşmalı boşanma” adı altında hukuki bir düzenlemenin de bulunduğu dikkate alınmalıdır. Şu durumda sonuç olarak vurgulanmalıdır ki, boşanma tarihi itibarıyla gerçek-samimi boşanma iradelerine sahip olan (evlilik birliği temelinden sarsılan) veya olmayan tüm eşlerin, maddenin yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden itibaren her ne sebeple olursa olsun eylemli olarak birlikte yaşadıklarının saptanması durumunda gelirin-aylığın kesilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
Gelirin-aylığın kesilme tarihi ile Kurumun geri alım (istirdat) hakkının kapsamına ilişkin olarak; eylemli birlikte yaşama olgusunun gerçekleşme-başlama tarihi esas alınarak bu tarih itibarıyla gelir-aylık kesme veya iptal işlemi tesis edilip ilgiliye, anılan tarihten itibaren yapılan ödemeler yasal dayanaktan yoksun-yersiz kabul edilmeli; ancak, söz konusu madde 01.10.2008 günü yürürlüğe girdiğinden, eylemli birliktelik daha önce başlamış olsa dahi maddenin yürürlük tarihi öncesine gidilmemeli, başka bir anlatımla 01.10.2008 tarihi öncesine ilişkin borç tahakkuku söz konusu olmamalı, böylelikle açıklığa kavuşturulacak yersiz ödeme dönemine ilişkin olarak 5510 sayılı Kanunun 96. maddesine göre uygulama yapılmalıdır. İnceleme konusu 56. maddede, “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle” ibareleri yer aldığından, birden fazla evlilik ve doğal olarak birden fazla boşanmanın gerçekleşmiş olması durumunda, boşanılan herhangi bir eşle eylemli olarak birlikte yaşama durumunda madde hükmünün uygulanacağı gözetilmelidir.
Sonuç olarak; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56. maddesinin ikinci fıkrasına dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve özellikle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu aşamada, özellikle Anayasa"nın 20., 5510 sayılı Kanunun 59., 100., 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 28., 45., 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 3., 45 – 53., 4857 sayılı İş Kanununun 32., 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 6., 24 – 33., 189., 190., 191., 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 6., 19., 20., maddeleri ve diğer ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılmalı, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, bildirilen ve dinlenilmesi istenilen tanıkların ifadeleri alınmalı, davacı ile boşandığı eşinin yerleşim yerlerinin saptanmasına ilişkin olarak; muhtarlıktan ikametgah senetleri elde edilmeli, ilgili Nüfus Müdürlüklerinden sağlanan nüfus kayıt örnekleri ile yerleşim yeri ve diğer adres belgelerinden yararlanılmalı, adres değişiklik ve nakillerine ilişkin bilgilere ulaşılmalı, özellikle ilgili Nüfus Müdürlüğü’nden adres hareketleri, tarihleriyle birlikte istenilmeli, ilgililerin su, elektrik, telefon aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiği saptanmalı, seçmen bilgi kayıtları getirtilmeli, varsa çalışmaları nedeniyle resmi-özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, boşanan eşler 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta iseler adlarına ödeme yapılabilecek özel olarak açılan banka hesabı bulunup bulunmadığı belirlenmeli, boşanan eşlerin kayıtlı oldukları bölge-bölgeler yönünden kapsamlı Emniyet Müdürlüğü-Jandarma Komutanlığı araştırması yapılmalı, anılan mahalle-köy muhtar ve azalarının tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, böylelikle “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.
Eldeki davada, davacının 19.07.2005 tarihinde boşandığı, 03.01.1998 tarihinde vefat eden babasından aylık bağlanması için 18.08.2005 tarihinde tahsis başvurusunda bulunduğu, davacının annesi ...’ın 08.10.2010 tarihinde Bala Kaymakamlığına, 17.09.2010 ve 22.11.2010 tarihinde Sosyal Güvenlik Kurumuna, 17.09.2010 tarihinde ... Valiliğine verilen dilekçeler ile kızı ile boşandığı eşinin aynı evde kaldıkları, aylık alabilmek için boşandığını belirterek ihbarda bulunduğu, 31.10.2012 tarihli SGK Denetim Raporunda, ... Emniyet Müdürlüğünce yapılan araştırmada,...’ün kimlik paylaşım sistemindeki adresi olan adreste ... isimli başka birinin ikamet ettiği, ...’ün ikametgahı olan ...adresinde boşandığı eşi ile birlikte yaşadıkları ve annesi ...’ın dilekçesinin de bu yönde olması nedeniyle ölüm aylığı kesilerek, 01.10.2008 den sonra aldığı aylıkların borç çıkarıldığı ve 21.10.2008-21.02.2013 dönemi aylıkların yersiz ödeme olarak talep edildiği, denetim raporuna ekli 11.07.2012 tarihinde polis memuru ... ve ... tarafından düzenlenen tutanakta, ...’ın komşuları ile yapılan görüşmede eski eşi olan ... ile aynı evde kaldıkları, evli gibi yaşadıklarının komşularca belirtildiği,ancak ... küçük yer olup, tanıklık durumunda husumet olabileceği gerekçesi ile ifade vermekten ve imza atmaktan imtina ettiklerinin ifade edildiği, nüfusa dayalı adres kayıt sisteminde davacı ile boşandığı eşinin 05.12.2008 tarihine kadar aynı adreste kayıtlı görüldüğü, tutanağı düzenleyen polis memuru...’un Mahkemece dinlendiği, ayrıntılı ifadesinde, eve gittiklerinde davacının eşinin de evde olduğunu, komşularının bir kısmının bilgi vermek istemediğini,ancak davacının oturduğu evin karşı çaprazında bulunan komşusunun davacının boşandığı eşi ile birlikte oturduğunu belirttiği, mahkemece, ihbarda bulunan ...’ı tanık olarak dinlemek üzere bir çok defa ihzar çıkarıldığı, ancak duruşmaya katılmadığı, beyanının alınamadığı anlaşılmaktadır.
11.07.2012 tarihli tutanağı düzenleyen polis memuru ..., mahkemedeki beyanında, tutanağın düzenlendiği tarihte davacının boşandığı eşinin de evde olduğunu belirtse de, tutanak içeriğinde böyle bir tespite yer verilmediği , ayrıca tutanağın, beyanı alındığı ifade edilen komşuların kimlik bilgileri ile imzalarını içermediği görülmektedir.
Somut olayda, denetim raporuna ekli emniyet tutanağında araştırma yapıldığı belirtilen adreste ve davacının ve boşandığı eşinin denetim tarihinde ve öncesinde nüfusa kayıtlı adreslerinde araştırma yapılmadığı, komşularının resen tespit edilerek davacı ile boşandığı eşinin yersiz ödeme döneminde birlikte yaşayıp yaşamadıkları yönünde beyanlarının alınmadığı, davacı ve boşandığı eşi adına elektrik,su,telefon aboneliklerinin araştırılmadığı,medula kayıtlarının getirtilmediği,ihbarda bulunan ...’ın mahkemece dinlenmediği anlaşılmakla, yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli görülmemektedir.
Mahkemece, davacının ve boşandığı eşinin uyuşmazlık konusu dönemde kayıtlı tüm adresleri yönünden ayrı ayrı geniş kapsamlı, titizlikle ve gerekirse bilgi edinilen şahısların isim ya da sıfatları da tutanağa eklenmek suretiyle, beyan edilen adreslerde fiilen oturup oturmadıkları, birlikte yaşayıp yaşamadıkları kolluk marifetiyle araştırılmalı; adreslerdeki komşu, kapıcı ve yöneticiler tespit edilerek konuyla ilgili bilgi ve görgülerine başvurulmalı; ihtilaf konusu dönem içerisinde davacı ve boşandığı eşinin kayıtlı tüm adreslerinde görev yapan mahalle muhtar ve azalarının kanaat edinmeye yetecek sayıda tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, çelişki oluşursa giderilmeli; davacı ve boşandığı eşinin uyuşmazlık konusu dönemdeki medula kayıtları celp edilip tespite konu sürede ayrı ayrı her ikisinin de hangi sağlık kuruluşlarına başvurdukları araştırılmalı, su, elektrik, telefon aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiği saptanmalı, davacının annesi ... ve tutanağı düzenleyen diğer polis memuru ...’nin beyanı alınarak, “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığında şüphe bırakmayacak şekilde ortaya konulmalı ve elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi .... Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararı kaldırılarak, İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: ... Bölge Adliye Mahkemesi ... Hukuk Dairesi kararının, HMK"nın 373/1 maddesi gereğince kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde davacıya iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine ve kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 01.11.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.