17. Hukuk Dairesi 2019/4649 E. , 2020/8879 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı istinaf başvurusunun esastan kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacılar vekili, müvekkilleri murisinin dava dışı ... A.Ş. GOP şubesinden kullandığı kredinin teminat altına alınması için şube aracılığı ile yapılan 67.768,47 TL sigorta bedelli 22.02.2013-2014 vadeli Yıllık Yenilemeli ... Hayat Sigortası koruma süresi içinde 06.05.2013 tarihinde vefat ettiğini, davalının kendilerine veya bankaya ödeme yapmaması sebebi ile kredi geri ödemelerinin halen müvekkilleri tarafından yapılmak zorunda kalındığını beyanla; 67.768,47 TL’nin 06.05.2012 vefat tarihinden itibaren reeskont faizi ile davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, beyan edilmeyen hastalık ile ölüm arasında illiyet bağı olduğundan kusur oranında indirim yapılması gerektiğini savunarak davanın reddini savunmuştur.
... 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/117 Esas, 2017/221 Karar sayılı ilamında toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davanın kabulü ile 67.768,47 TL"nin 23.07.2013 tarihinden itibaren 3095 sayılı Yasanın 2/2 md gereğince avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacılara ödenmesine karar verilmiş; davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuş, ... Bölge Adliye Mahkemesi’nce davalının istinaf başvurusunun kabulü ile kararın kaldırılmasına, yeniden esas hakkında karar verilmesine davanın reddine karar verilmiş; Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, hayat sigortası poliçesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Sigorta sözleşmeleri iyi niyet sözleşmeleri olup, taraflar sözleşme kurulması aşamasında birbirlerini aydınlatma yükümlülüğü altındadır. Bu yükümlülük poliçe yapıldıktan sonraki değişiklikleri de kapsar
Poliçenin tanzim edildiği ve rizikonun gerçekleştiği tarih itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK"nun 1435. maddesi ile, sigorta sözleşmesinin kurulması sırasındaki sigortalının doğru bilgi verme (beyan) yükümlülüğünün kapsamı düzenlenmiştir. Sigorta hukukuna ilişkin genel düzenleme mahiyetinde olan bu hüküm, hayat sigortalarında da uygulanmaktadır. Gerek TTK"nun 1435. maddesi ve gerekse Hayat Sigortası Genel Şartlarının C-2.2. maddesi düzenlemesine göre; sigorta şirketinin sorusu üzerine veya herhangi bir soru sorulmadan (dolayısı ile buna ilişkin bir form doldurulmadan) sigortalı, sözleşmenin yapılması sırasında kendisinin bildiği ve sigortacının sözleşmeyi yapmamasını veya daha ağır şartlarla yapmasını gerektirecek bütün halleri sigortacıya bildirmekle yükümlüdür.
Sigorta sözleşmesinin kurulması sırasındaki beyan yükümlülüğüne uymamanın sonuçları ise, aynı kanunun 1439/2. maddesinde düzenlenmiş; beyan yükümlülüğüne uymamanın kasten ya da ihmalle olması şeklinde ikili bir ayrım yapılmıştır.
Somut olayda sigortalı muris tarafından 26.1.2012-25.1.2019 tarihleri için 140.000,00 TL bedelli konut kredisi kullanılmıştır. Yıllık yenilemeli ... hayat sigorta poliçesi ilk olarak 26.12.2011-26.12.2012 tarihleri için, yenileme süresi 4 yıl olarak düzenlenmiştir. Yıllık yenilemeli ... hayat sigorta poliçesi ikinci olarak ise 22.2.2013-22.2.2014 tarihleri için yenileme süresi 3 yıl olarak düzenlenmiştir. Muris 6.5.2013 tarihinde vefat etmiş olup kanser hastalığı tanısı 2005 yılında konulmuş, ölüm ile bildirilmeyen hastalık arasında illiyet bağı olduğu saptanmıştır. İkinci poliçe başvuru formunda “Malul olmadığımı, şu anda ve son 5 yıl içerisinde art arda 30 günden fazla sağlık raporu ile izin almadığımı(hastalık veya kaza sonucunda), altı haftadan fazla olmamak kaydıyla düzenli (günlük, haftalık, aylık) olarak tıbbi tedavi görmediğimi veya ilaç kullanmadığımı beyan ederim.” şeklinde matbu ifade yer almakla birlikte, sigortalı murisin ikinci sigorta başvuru ve bilgilendirme formlarında imzasının bulunmadığı, ikinci poliçe düzenlenmeden kısa süre önce 16.2.2013 tarihinde yoğun bakıma alındığı görülmüştür.
Sigortalıda poliçe tanziminden önce mevcut olan kanser hastalığının, riskin kapsamı konusunda değerlendirme yapma hakkı bulunan sigortacıya bildirilmesi gerektiği açıktır. Rizikonun gerçekleştiği dönem olan ikinci poliçe düzenlenirken sigortalı yoğun bakımda olduğundan kasten bildirim yükümlülüğünü ihlal ettiğinden söz edilemez. Ancak TTK"nun 1439/2. maddesindeki açık ifadelerle, sigortalının ihmali ile beyan yükümlülüğüne aykırı davranılması halinin tazminattan indirim sebebi olduğu kabul edilmiştir. Bu durumda sigortalının kanser hastası olduğu dikkate alındığında, kişiyle ilgili risk değerlendirmesini sağlıklı bir kişininkinden farklı yapacak olan sigortacıya eski hastalığın bildirilmesi gerektiği ve bildirim yapılmayışının sigortalının ihmali davranışı olduğunun kabulü gerekir.
Açıklanan hukuki ve maddi vakıalar karşısında mahkemece; murisin, sigortacı için önemli sayılabilecek bir hususu bildirme yükümlülüğünü ihmal suretiyle ihlal ettiği; TTK"nun 1439/2. maddesinin ilk cümlesindeki ihmal suretiyle beyan yükümlülüğüne uymama hali için tazminattan indirim gerektiğinin düzenlendiği gözetilmek suretiyle; kanser hastalığının bildirilmesi halinde alınacak (alınması gereken) prim ile bildirilmediği için alınan prim arasındaki orana göre proporsiyon hesabıyla tazminatın belirlenmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı biçimde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan kabulüne ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, HMK’nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine, 22/12/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.