1. Hukuk Dairesi 2018/1811 E. , 2019/1737 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasındaki görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen kararın davalı tarafından istinafı üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun yargılama harçları yönünden kabulüne, diğer istinaf nedenleri yönünden esastan reddine ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla , Tetkik Hakimi ...’un raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan ...’in 285 parsel (yeni 36 parsel) sayılı taşınmazdaki ½ payını davalı torunu Nurettin’e satış suretiyle temlik ettiğini, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, ileri sürerek tapu kaydının iptali ile mirasbırakan adına tescilini istemişler, daha sonra isteklerini ıslah suretiyle miras payı oranında tapu iptal ve tescile dönüştürmüşlerdir.
Davalı, mirasbırakanın eşi ...ve davacı ...’e de taşınmaz devrettiğini, yapılan temlikin gerçek satış olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne ilişkin verilen kararın davalı tarafından istinafı üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun yargılama harçları yönünden kabulüne, diğer istinaf nedenlerinin reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, 1928 doğumlu mirasbırakan ...’in 10.11.2015 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak davacı oğlu ...,kendinden önce ölen oğlu ...’dan olma davacı torunu ... ve dava dışı torunu Şahide ile dava dışı oğlu ...’ı bıraktığı, mirasbırakanın dava konusu 285 (yeni 36) parsel sayılı taşınmazdaki ½ payını oğlu ...’dan olma torunu davalı ...’e satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun(HMK) 190. Maddesinde, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir."; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun(TMK) 6. maddesinde, "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." şeklinde yer alan hükümlerle, açılmış bir davada ispat yükünün kural olarak davacıya yüklendiği tartışmasızdır.
Somut olaya gelince; dinlenen tanıklar mirasbırakanın diğer mirasçılardan mal kaçırmasını gerektirir somut bir olay ortaya koymamışlardır.Öte yandan , mirasbırakanın bir kısmı paylı, bir kısmı tam pay olmak üzere 12 adet taşınmazı daha vardır.Eğer mirasbırakanın amacı mal kaçırmak olsaydı bunları da temlik edebilecek iken bunu yapmamıştır.Kaldı ki, mirasbırakan davacı ve dava dışı 3.kişilere de taşınmaz temliki yapmıştır.Salt bedeller arasındaki oransızlık tek başına muvazaanın kanıtı değildir.Dolayısıyla, davacılar temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ispat edememiştir.
Hâl böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalının temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/1. maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 sayılı HMK’nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren ... 1.Asliye Hukuk Mahkemesi’ne, kararın bir örneğinin ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.03.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.