16. Hukuk Dairesi 2019/1675 E. , 2019/3404 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
KANUN YOLU : TEMYİZ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sonucu ... İli, ... İlçesi, ... Köyü çalışma alanında bulunan 165 ada 71, 78, 86 ve 90 parsel sayılı 33.214.19, 29.495.09, 51.277,16 ve 66.435,15 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar, tapu kaydının miktar fazlası olduğu gerekçesiyle Hazine adına ham toprak vasfıyla tespit ve hükmen tescil edilmiştir. Davacı ..., tapu kaydına ve miras yoluyla gelen hakka dayanarak tapu kayıtlarının iptali ve 1/4’er paylarla kendi adına ve ..., ... ve ...’ın mirasçılarının adlarına miras payları oranında tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı ..., dava konusu taşınmazların, 165 ada 107 ve 108 parsel sayılı komşu taşınmazlara uygulanan, 1/4 paylarla kendisi ile ..., ..., ..."ın kayıt maliki oldukları tapu kayıtlarının kapsamında kaldığını ve bu taşınmazların uzun yıllardır kayıt maliklerince ekilip biçildiğini belirterek, tapu iptali ile payları oranında dayanılan tapu kayıtlarının malikleri adlarına tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece, dava konusu taşınmazlar hakkında, daha önce verilmiş bir kesin hüküm bulunduğu gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmiş ise de, varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Mahkemece kesin hüküm olduğu kabul edilen dava dosyasının davacısı ... olup, bu dosyada davacı ... sadece zilyetlik hukuki sebebine dayanmış, mahkemece 25-30 yıldır üzerinde tarımsal faaliyet yapılmadığı anlaşılan taşınmazların terk edildiğinin kabulü gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ve bu karar Yargıtay tarafından onanarak kesinleşmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 303. maddesinde belirtildiği üzere, bir davaya ait şekli anlamda kesinleşmiş olan bir hükmün, diğer davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir. Temyize konu dava dosyasında ise davacı ..., zilyetliğe ve tapu kayıtlarına dayanmış olduğuna göre her iki davanın taraflarının ve dayanılan dava sebeplerinin farklı olması sebebiyle kesin hükmün varlığından söz etmek mümkün değildir. Ancak, zilyetlik yönünden, önceki davada taşınmazların uzun yıllardır kullanılmayarak terk edildiği olgusunun tespitinin güçlü delil olarak kabul edilmesi mümkündür. Ayrıca, davacı ... ile dayanılan tapu kayıtlarının diğer malikleri arasında paylı mülkiyet ilişkisi var olduğundan, davacı ..."ın dava konusu taşınmazların tüm kayıt malikleri adına tescilini istemesi hukuken mümkün değildir. Davacı, sadece kendi payının adına tescilini talep ve dava konusu edebilir.
Hal böyle olunca, doğru sonuca varılabilmesi için mahkemece öncelikle, dava konusu taşınmazlara komşu 165 ada 107 ve 108 parsel sayılı taşınmazlara uygulanan tapu kayıtları tesislerinden itibaren tüm tedavülleriyle ve varsa tescil krokileriyle birlikte dosya arasına getirtilmeli ve sonrasında mahallinde yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişilerle, taraf tanıkları ve fen bilirkişisinin katılımıyla yeniden keşif yapılmalı ve bu keşifte davacının dayandığı tapu kayıtları ve haritası yöntemince uygulanıp, kapsamı 3402 sayılı Kadastro Yasası"nın 20/A maddesi gereğince haritasına göre belirlenmelidir. Tapu kayıtlarının krokisinin zemine uygun olmaması ve uygulama kabiliyetinin bulunmaması halinde, tapu kayıtlarının sınırlarına itibar edilmeli, bu amaçla dayanak tapu kaydı ihdasından itibaren tüm tedavülleriyle okunup, kayıtta yazılı hudutlar yerel bilirkişilere zeminde göstertilmeli, çekişmeli taşınmaza komşu taşınmazların kadastro tutanakları varsa dayanakları kayıt ve belgeler de getirtilerek dava konusu yeri ne şekilde sınır gösterdiği üzerinde durulmalı, yerel bilirkişilerin zeminde gösterdiği hudutlar teknik bilirkişiye harita üzerinde işaretlettirilmelidir. Kayıtta yazılı olup yerel bilirkişiler tarafından zeminde gösterilemeyen hudutların tespiti için, davacıya tanık dinletme imkanı sağlanmalı ve bu suretle kaydın kapsamı duraksamaya yer vermeyecek şekilde tespit edilmelidir. Sınırlarında taşlık, bayır, dere gibi sınırlar bakımından gayri sabit sınırlı olan kayıtların kapsamının miktarıyla geçerli olacağı ve kayıtların revizyon gördüğü 165 ada 107 ve 108 parsel sayılı taşınmazlarla birlikte değerlendirilmek suretiyle kapsamının belirleneceği göz önüne alınmalıdır. Keşif icrası sırasında dinlenecek yerel bilirkişi ve taraf tanıklarından, tapu kayıtlarının ihdası, intikali, intikal sırasında hudutlarda ve miktarda değişiklik varsa bu değişikliğin nedeni, hudutların arz ettikleri özellikler hususunda maddi olaylara dayalı ayrıntılı bilgi alınmalıdır. Yerel bilirkişiler ve tanıkların, tapu kayıtlarının uygulanması ve taşınmazların tasarrufu hususundaki beyanlarının zemine uygunluğu, komşu parsel tutanak ve dayanaklarıyla denetlenmeli, fen bilirkişisinden uygulanan tapu kayıtlarının haritası ve ölçeğini kadastro paftasının ölçeği ile eşitleyerek zemine uygulanmak suretiyle kaydın kapsamını belirlemesi ve keşfi takibe imkan verir kroki düzenlenmesi istenmelidir. Davacının diğer kayıt malikleri adına dava açma yetkisi olmadığı, kayıt kapsamında kalan bölüm yönünden davacının payı göz önüne alınarak bir karar verilmesi gerektiği ve yukarıda sözü edilen Kadastro Mahkemesi ilamının kesin hüküm oluşturmamakla birlikte tespit tarihi itibarı ile taşınmazların terk edilmiş arazi olduğu ve üzerinde ekonomik yarar sağlayan bir zilyetlik bulunmadığı tespitinin güçlü delil oluşturacağı göz önüne alınmak suretiyle tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre hüküm kurulmalıdır.
Mahkemece, bu yönler göz ardı edilerek eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, yasal koşullar gerçekleştiğinde kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07.05.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.