12. Ceza Dairesi 2019/101 E. , 2020/512 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : Görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal
Hükümler : TCK’nın 134/2, 43, 62/1, 53/1-3. maddeleri gereğince iki kez mahkumiyet
Görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hükümler, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yapılan yargılamaya, incelenen dosya kapsamına göre;
1- Sanık hakkında 05.05.2014 tarihli iddianame ile açılıp, asıl dosyayla birleşen dava nedeniyle sanığın İzmir 2. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından çıkarılan yakalama emri üzerine hazır edildiği Eskişehir 8. Asliye Ceza Mahkemesince sorgusunun tespit edildiği sırada, duruşmadan bağışık tutulmaya yönelik bir talebi de bulunmadığı halde, sanığa, ifadesini esas mahkemesi huzurunda vermek isteyip istemediği sorulmadan, sanığın, CMK"nın 196/2. madde ve fıkrasına aykırı şekilde yapılan sorgusuna dayalı olarak yokluğunda mahkumiyet kararı verilmek suretiyle savunma hakkının kısıtlanması,
2- İzmir 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2013/846 esasına kayıtlı asıl dosyada yer alan ve suç tarihi 07.10.2013 olarak belirlenip, görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun yanı sıra hakaret ve tehdit suçlarının da işlendiğinin iddia edildiği 11.11.2013 tarihli iddianamede, sanığın, mağdurlara yönelik olarak mağdurların fotoğraflarını facebook hesabında yayımlaması biçiminde tarif edilen eylemlerinden dolayı her iki mağdura karşı ayrı ayrı dava açılmasına rağmen TCK’nın 134/2. madde ve fıkrası gereğince bir kez cezalandırılmasının talep edildiği, aynı mahkemenin 2014/401 esasına kaydedilerek, 03.06.2014 tarihinde asıl dosyayla birleştirilmesine karar verilen birleşen dava dosyasında ise suç tarihinin 25.09.2013 olarak belirlenip, görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun yanı sıra hakaret ve tehdit suçlarının da işlendiğinin iddia edildiği 05.05.2014 tarihli iddianamede, sanığın bir suç işleme kararı ile mağdurlara ait özel fotoğrafları internet ortamında yayımlamasından dolayı hakkında TCK’nın 134/2-1 ve 43. maddelerinin bir kez uygulanmasının talep edildiği, dolayısıyla gerek asıl dosyada yer alan 11.11.2013 tarihli iddianamede gerek birleşen dosyadaki 05.05.2014 tarihli iddianamede sanık hakkında TCK’nın 134/2 ve 43/1. madde ve fıkralarının mağdur sayısınca ayrı ayrı uygulanması talep edilmediği halde, CMK"nın 226. maddesi uyarınca ek savunma hakkı tanınmadan, sanığın her iki mağdura karşı ayrı ayrı TCK’nın 43/1. madde ve fıkrası kapsamında zincirleme şekilde görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu işlediği kabul edilerek, sanık hakkında TCK’nın 134/2 ve 43. maddeleri gereğince iki ayrı mahkumiyet hükmü kurulması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması,
3- Kabul ve uygulamaya göre de:
a) Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 141 ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 34. maddeleri uyarınca bütün mahkeme kararlarının, karşıoy da dahil olmak üzere gerekçeli olarak yazılması zorunludur. Gerekçe, hükmün dayanaklarının, akla, hukuka ve dosya içeriğine uygun açıklanmasıdır. Ceza Muhakemesi Kanununun 230. maddesinde ise hükmün gerekçesinde, iddia ve savunmada ileri sürülen görüşlerin yazılması, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça ifade edilmesi, suç oluşturduğu kabul edilen eylemin gösterilmesi, bunun nitelendirilmesinin yapılması, Ceza Kanununda öngörülen sıra ve esalara göre cezanın ve ayrıca cezaya mahkumiyet yerine veya yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbirinin belirlenmesi, cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adli para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine ya da ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususa ilişkin istemlerin kabul veya reddine dair dayanakların gösterilmesinin zorunlu olduğu belirtilmiştir. Yasal, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi, yasa koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi, uygulamada da keyfiliğe yol açacaktır. Bu itibarla keyfiliği önlemek, tarafları tatmin etmek, sağlıklı bir denetime olanak sağlamak bakımından, hükmün gerekçeli olmasında zorunluluk bulunmaktadır. Hükmün gerekçeyi ihtiva etmemesi ise 1412 sayılı Kanun"un 308/7 ve 5271 sayılı CMK"nın 289/1-g bendi uyarınca hukuka kesin aykırılık halini oluşturacaktır.
Yerel mahkemece, bu ilkelere uyulmadan, sanığın suç oluşturduğu kabul edilen eylemlerinin ve suçun unsurlarının nelerden ibaret olduğu, hangi nedenle hangi delillere üstünlük tanındığı tartışılıp değerlendirilmeksizin, sanığın, mağdurlara ait aile fotoğraflarını facebook sitesinde yayımlamasından dolayı her iki mağdura yönelik eylemleri nedeniyle TCK’nın 134/2 ve 43. maddeleri gereğince ayrı ayrı cezalandırılması gerektiğine dair yasal gerekçeden yoksun şekilde hükümler kurulması,
b) Sanık ...’in, resmi nikahlı eşi olan mağdur ... ile aralarında boşanma davasının bulunduğu ve fiilen ayrı yaşadıkları dönemde, mağdur ... ile onun kardeşi olan diğer mağdur ...’nin birlikte bulundukları evde yapılan bir doğum günü etkinliğinde aynı gün bilgileri dahilinde çekildiği anlaşılan fotoğrafları, 18 dakika arayla; “Şirket olarak kazancımın 300.000 TL’si ile Sibel G. adına alınan tapulu evde Zafer G’nin parasıyla yapılan bir doğum günü eğlencesi. Bayıldım yaaa.:))))))” ve “Ofisime şirket araçlarıma ve şahsıma ait yapılan büyülerin baş mimarları...” ibareleri ile kendi facebook hesabından yayımladığı iddialarına konu olayda;
Sanığın, bazı fotoğrafların mağdur ...’e ait facebook hesabında daha önce yayımlandığına dair savunması ve iddia olunan suç tarihinde sanıkla mağdur ...’in fiilen birlikte olmadıkları nazara alınıp, söz konusu fotoğrafların sanık tarafından nasıl temin edildiği araştırıldıktan sonra, fotoğrafların mağdurların özel yaşam alanına ilişkin olup olmadığına dair ulaşılacak kanaate göre, sanığın hukuki durumunun TCK"nın 136/1. madde ve fıkrasında tanımlanan verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme ve aynı Kanun’un 134/2. madde ve fıkrasında düzenlenen görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçu kapsamında değerlendirilmesi, aynı suçun mağdurlara karşı tek bir fiille işlenip işlenmediğinin ve TCK"nın 43/2. madde ve fıkrası yollamasıyla aynı Kanun"un 43/1. madde ve fıkrasındaki zincirleme suç hükümlerinin uygulanma koşullarının oluşup oluşmadığının tartışılması gerekirken, yayımlanan fotoğrafların hangi nedenle mağdurların özel hayatlarının gizliliğini ihlal edecek nitelikte bulunduğuna ve hangi fotoğrafların hangi zamanlarda yayımlanmakla her iki mağdura karşı ayrı ayrı TCK’nın 43/1. madde ve fıkrası kapsamında zincirleme suç hükmünün koşullarının oluştuğuna dair yasal, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmaksızın yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi,
c) T.C. Anayasa Mahkemesinin, TCK"nın 53. maddesine ilişkin olan 2014/140 esas, 2015/85 karar sayılı iptal kararının 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanmış olması nedeniyle iptal kararı doğrultusunda TCK"nın 53. maddesindeki hak yoksunluklarının yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş olup, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin bu nedenlerle 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 15.01.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.