11. Hukuk Dairesi 2019/88 E. , 2019/7008 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 14/12/2017 tarih ve 2017/127 E. - 2017/1050 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin esastan reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi"nce verilen 17/10/2018 tarih ve 2018/203 E. - 2018/976 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacının ortağı bulunduğu davalı şirketin 07/12/2016 tarihli Olağanüstü Genel Kurul Toplantısında, şirket ana sözleşmesinin sermaye başlıklı 6. maddesinin tadil edilerek, 200.000,00 TL olan esas sermayenin % 1000 oranında arttırılıp 2.000.000,00 TL’ye çıkartılmasına karar verildiğini, değişen hisse oranları neticesinde davacı 60.000 adet hisseye sahip iken, diğer ortak..."ün 140.000 adet hisseye sahip olarak hakim ortak konumuna geldiğini, hakim ortak konumunda bulunan..."ün talebi ile toplantı gündemi yayınlanarak şirket ortaklarına olağanüstü genel kurul toplantısı yapılacağının bildirildiğini ve onun oyu ile bu kararın alındığını, sermaye arttırılmasına ilişkin kararın şirketin sermaye ihtiyacından ziyade davacıyı zarara uğratmak, ortaklıktaki kâr, tasfiye payı ve oy oranlarını azaltmak, rüçhan haklarını ihlal etmek amacı ile alındığını, %1000 oranında yapılan sermaye artırımının objektif olarak gerekli olmadığını, şirketin kasasında dağıtılmayan sadece 2015 yılı kârının 377.869.- TL olduğunu, şirketin bu bedeli dağıtmayarak sermaye artırımına gidebilecek iken davacıya zarar vermek kastı ile sermaye artırımına gitmesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek anılan kararın iptaline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, sermaye arttırımının objektif nedenleri olduğunu, piyasa şartlarının ve şirketin mali durumunun sermaye arttırımını gerekli kıldığını, davacıyı zarara uğratmak amacı taşımadığını, kararın yasa, sözleşme ve dürüstlük kurallarına uygun olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, davaya konu 07/12/2016 tarihli genel kurul toplantısında şirketin nakit sermaye artışı ihtiyacının izah edilemediği, miktar ve ödeme süresi yönünden azınlık pay sahiplerine zarar verme kastının açık olduğu, emredici nitelikteki TTK madde 462/3 hükmü karşısında iç kaynakların tamamı sermayeye eklenmeden dış kaynaklardan artırım yapılmasının hukuka aykırı olduğu, 07/12/2016 tarihli Genel Kurul toplantısı esnasında artırıma esas alınan 6 aydan yakın tarihli bir ara bilançonun mevcut olmaması ve iç kaynaklardan sermayeye ilave edilebilecek fonların belirlenmemiş olması nedeniyle somut olayda TTK. M 462/2 hükmünün de ihlal edilmiş olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’nce, sermaye artırım kararının 6102 sayılı TTK"nın 462/3. maddesine aykırı olduğu, sermaye artırım gereksiniminin toplantı öncesinde çıkarılan ve bu gereksinimi ortaya koyan bir ara bilançoya dayanmadığı, dava konusu olağanüstü genel kurul toplantısından 9 ay önce yapılan 31/12/2015 tarihli yıl sonu bilançonun değerlendirildiği, 09/03/2016 tarihli genel kurul toplantısında bu hususun ve gereksinimin dile getirilmediği, bunun yanında aynı toplantıda 850.000,00 TL net kâr dağıtımına karar verildiği, yapılan sermaye artırım kararının davacı pay sahibinin TTK"nın 447. maddesinde belirtildiği şekliyle genel kurula katılma, asgari oy gibi kanundan kaynaklanan vazgeçilmez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran, anonim şirketlerin sermayesinin korunması hükümlerine aykırı olan batıl kararları niteliğinde bulunduğu, mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK"nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK"nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK"nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 8,50 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 11/11/2019 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.