20. Hukuk Dairesi 2017/5554 E. , 2019/6876 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar Orman Yönetimi ve Hazine vekilleri tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı 30/05/2011 tarihli dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği Balıklıova köyünde bulunan yaklaşık 15.500 m² taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre adına tescilini istemiş, Orman Yönetimi de davaya müdahil olmuştur.
Mahkemece, 20/06/2012 tarihli krokide (A) harfi ile işaretli 999 m² bölümün orman sınırı içinde kaldığından davacının davasının reddine, müdahilin davasının kabulü ile orman niteliğiyle Hazine adına; (B) harfi ile işaretli 14141 m² taşınmazın Hazine adına tapuya tesciline, bu bölümde davacının zilyetliğinin tespiti ile tapuya şerhine karar verilmiş, hüküm, davalı Hazine tarafından (B) harfi ile gösterilen bölüme yönelik temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 24/09/2013 gün ve 2013/3862 E. - 2013/8329 K. sayılı kararı ile bozulmasına karar verilmiştir.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Mahkemece, temyize konu (B) harfi ile işaretli taşınmaz bölümünün Hazine adına tesciline ve bu bölümde davacının zilyetliğinin tespitine karar verilmişse de yapılan araştırma inceleme hükme yeterli değildir.
Şöyle ki; taşınmaz 1979 yılındaki arazi kadastrosu sırasında orman olarak tespit harici bırakılmışsa da, 1982 yılında yapılan orman kadastrosunda P 30 numaralı iç parsel olarak orman kadastro sınırı dışında kaldığı, 1964 tarihli memleket haritasında açık alanda yer aldığı, eğiminin % 20-25, üzerinde 2 yaşından 70 yaşına kadar aşılı, aşısız zeytin ve maki türü ağaç bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu hali ile taşınmaz orman sınırı dışında kalmış olsa bile, bir yerin orman olmaması ayrı, zilyetlikle kazanılabilecek yerlerden olması ve kazanma koşullarının gerçekleşmiş olup olmadığı ayrı konulardır. Taşınmaz zilyetlikle kazanılamayacak yerlerden ise böyle bir yerde zilyetliğin tespitine de karar verilemez. Öncelikle (B) harfli bölümü için hükme esas alınan uzman bilirkişi raporunda orman sayılmayan yer olduğu tanımı yapıldığı halde, karar gerekçesinde orman olduğundan sözedilmiş, hüküm fıkrasında ise niteliği hiç belirlenmeden Hazine adına tescile karar verilmiştir. Hazine, davada taşınmazın 1323 tarihli sicilden gelen Mayıs 1340 tarih 7 numaralı Hazine tapusu kapsamında kaldığını ve yine imar planında makilik alanda yer aldığını iddia ettiği halde, mahkemece, sözü edilen tapu kaydı dosyaya getirtilip uygulanmamış, ancak; fen bilirkişi tarafından taşınmazın tapu kapsamında kaldığı belirtilerek, tapu kapsamı krokide gösterilmiştir. İmar planının hangi tarihte kesinleştiği ise, dosya kapsamından anlaşılamamaktadır.
Taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olması, kesinleşen orman kadastro sınırları dışında kalması ya da orman ve arazi kadastrosunun yapılıp kesinleştiği tarih ile dava tarihi arasında 20 yıldan fazla süre geçmesi, o yerin kişiler adına tescili veya zilyetliğin tespiti için yeterli olamayacağından, mahkemece bir ziraat, bir orman mühendisi ve bir fen elemanı marifetiyle yeniden yapılacak keşifte 1980’li yıllara ait memleket haritası ve hava fotoğrafları uygulanmak suretiyle araştırma yapılmalı, taşınmazdaki ağaçları sayısı, yaşı, hakim ağaç türü, üzerindeki zeytinlerin dikme mi aşılama mı olduğu, aşı yaşı belirlenmeli, bunun sonucunda;
1) Taşınmazın orman sayılan yerlerden veya 3402 sayılı Kanunun 16. maddesinde belirtilen özel mülkiyete tâbi olmayacak, kamu mallarından olduğunun belirlenmesi (eğimi % 12"nin üzerinde olan makilik nıteliğindeki yerler 6831 sayılı Kanunun 1/j maddesi gereğince orman sayılır. Aynı şekilde 3573 sayılı Zeytincilik Kanunu gereğince oluşturulmuş bir zeytinlik tapusu bulunmayan yerler orman sayılır),
2) İl, ilçe ve kasabaların nazım veya uygulamalı imar planlarının kapsadığı alanlarda kaldığının saptanması, imar planı içine alınma tarihine kadar 20 yıllık zilyetlik süresinin dolmaması (3402 sayılı Kanun 17. md. ikinci paragraf, 2981 sayılı Kanun geçici madde - 2 son paragraf),
3) Davanın açıldığı tarihten 20 yıl önce (1980’li yıllardan sonra) çekilmiş hava fotoğrafları ve bu fotoğraflardan üretilmiş memleket haritaları veya fotogrametri yöntemiyle düzenlenen kadastro paftalarında zilyet ve tasarruf edilmeyen yerlerden olduğunun anlaşılması,
4) O yerde orman kadastrosu kesinleşmiş olsun olmasın, taşınmazın 6831 sayılı Kanunun 17/2. ve Orman Kadastrosunun Uygulaması Hakkında Yönetmeliğin 26/a. maddeleri kapsamında orman içi açıklık konumunda bulunması (HGK"nın 10.12.1997 gün 1997/20 - 830 - 1034 ve 17.12.1997 gün 1997/20-808 - 1039 ve 22.10.2003 gün 2003/20-665-614 ve 11.10.2004 gün 2004/7-531 - 582 sayılı kararları ile orman içi açıklıkların zilyetlikle kazanılamayacağı kabul edilmiştir.),
5) Hazinenin dayandığı tapu kapsamında kaldığının anlaşılması hallerinde, davacılar adına özel mülk niteliğiyle tapuya tescil edilemeyeceğinden, zilyetliğin tespitine de karar verilemeyeceği düşünülmeli ve Hazinenin herhangi bir karşı davasının ve tescil talebinin bulunmadığı gözetilerek, başka bir araştırmaya gerek olmadan kişilerin davasının reddine karar verilmelidir.” denilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulduktan sonra yapılan yargılama sonucu taşınmazın Hazinenin dayandığı tapu kapsamında kaldığının sabit olması karşısında, özel mülk niteliğiyle tapuya tescil edilemeyeceği ve zilyetliğin tespitine de karar verilemeyeceği gerekçesi ile 20.06.2012 tarihli bilirkişi raporunda (B) harfi ile gösterilen 14.141,60 m² miktarındaki taşınmaz için açılan davanın reddine, bu kısmın Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline, aynı rapor ve krokide (A) harfi ile gösterilen 999,40 m² miktarındaki taşınmaz hakkında verilen karar temyiz edilmeksizin kesinleştiğinden bu alan için yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, hüküm Orman Yönetimi ve Hazine vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazların tesciline ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde 15/09/1982 tarihinde kesinleşen orman kadastrosu ve 1744 sayılı Kanunun 2. madde uygulaması vardır. Genel arazi kadastrosu işlemi 1979 yılında kesinleşmiştir. Taşınmaz bu çalışmada orman olarak tespit harici bırakılmıştır.
Dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tescili istemine ilişkin olup, aynı Kanunun 713/3. maddesinde tescil davasının, Hazineye ve ilgili kamu tüzel kişilerine veya varsa tapuda malik gözüken kişinin mirasçılarına karşı açılacağı belirtilmiş olmasına karşın, mahkemece çekişmeli taşınmazın sınırları içinde bulunduğu büyükşehir belediye başkanlığı dahil edilmeden davaya devamla hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
6100 sayılı HMK"nın 50. maddesinde medenî haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanın davada taraf ehliyetine de sahip olacağı, 51. maddesinde dava ehliyetinin medenî hakları kullanma ehliyetine göre belirleneceği, 114/d maddesinde ise taraf ve dava ehliyetinin dava şartlarından olduğu ve 115. maddesi uyarınca da mahkemenin dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştıracağı belirtilmektedir. 4721 sayılı TMK"nın 47, 48, 49 ve 50. maddelerinde de tüzel kişiliğin kazanılması, hak ehliyeti ile fiil ehliyeti ve bunun kullanılmasına ilişkin hükümler yer almaktadır.
On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair 6360 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince;
1) ...., sınırları il mülki sınırları olmak üzere aynı adla büyükşehir belediyesi kurulmuş ve bu illerin il belediyeleri büyükşehir belediyesine dönüştürülmüştür.
2) ....Belediyelerinin sınırları il mülkî sınırlarıdır.
3) Birinci ve ikinci fıkrada sayılan illere bağlı ilçelerin mülkî sınırları içerisinde yer alan köy ve belde belediyelerinin tüzel kişiliği kaldırılmış, köyler mahalle olarak, belediyeler ise belde ismiyle tek mahalle olarak bağlı bulundukları ilçenin belediyesine katılmıştır. Aynı Kanunun geçici 1. maddesinin onüçüncü fıkrasında; "1. maddeye göre tüzel kişiliği kaldırılan belediye ve köylerin mahkemelerde süren davalarında katıldıkları ilçe belediyesi taraf olur" hükmü yer almaktadır. Bu hüküm Kanunun "Yürürlük" başlıklı 36. maddesi uyarınca ilk mahalli idareler genel seçiminin yapıldığı 30.03.2014 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunmaktadır.
Mahkemece; 6360 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinin onüçüncü fıkrası gereğince, dava konusu taşınmazın sınırları içinde bulunduğu ..... Belediye Başkanlığı ve ...... Büyükşehir Belediye Başkanlığının davaya katılımı sağlanarak taraf teşkili oluşturulmalı, delilleri toplanmalı, ondan sonra davanın esası hakkında bir karar verilmelidir.
Kabule göre de; mahkemece 20.06.2012 tarihli bilirkişi raporunda (B) harfi ile gösterilen 14.141,60 m² miktarındaki taşınmaz için açılan davanın reddine, bu kısmın Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmişse de, hükmüne uyulan bozma kararında da belirtildiği gibi niteliği belirlenmeden Hazine adına tesciline karar verilmiş olması da doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalılar Hazine ve Orman Yönetimi vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 25/11/2019 günü oy birliğiyle karar verildi.