15. Hukuk Dairesi 2016/783 E. , 2017/981 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
- K A R A R -
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedelinin tahsili için yürütülen icra takibine davalı tarafından yapılan itirazın iptâli, takibin devamı ve icra inkâr tazminatının tahsili istemine ilişkin olup, mahkemece; itirazın asıl alacak üzerinden iptâli ile takibin devamına, takibin asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz uygulanarak devamına, %20 icra inkâr tazminatı isteminin kabulüne dair verilen hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, TBK"nın 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen ve konusu bahçe tadilatı ve garaj yapılması işi olan eser sözleşmesine dayalı olarak bakiye iş bedelinin ödenmediği iddiasıyla yapılan takibe itiraz nedeniyle İİK"nın 67. maddeye göre açılmış itirazın iptâli davasıdır.
Davalı iş bedeli olarak, yapılmayanlar hariç olmak üzere yapımı tamamlanmış işler bedelinin Behçet Kut"a ödendiğini savunmuştur. Bir kimse bizzat kendisi tarafından yapılan sözleşme ve işlemlerle borç altına girebilir ise de kanuna uygun biçimde kendisi namına başkası tarafından yapılan sözleşme ve işlemler ile de borç altına girebilir. Bir kimsenin kendisi adına yapılan işlemlerle borç altına girebilmesi bakımından 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"ndaki hükümlerin gözetilmesi gerekir. Bunlar TBK"nın 40 ve devamı maddelerinde düzenlenen temsil hükümleri, 547. ve devamı maddelerinde düzenlenen ticari temsilciye ilişkin hükümler ve 551. maddede düzenlenen ticari vekillere ilişkin hükümdür. Bu hükümlere göre kişi adına yapılan işlemlerle borç altına girebileceği gibi, alacağının tahsil edilmesi, borcu söndüren yazılı belge düzenlenmesi gibi borçla ilgili kendisi yönünden hukuki sonuç doğuran işlemlerin de gerçekleştirilmesi mümkündür. Bu hükümlere göre yapılan işlemlerin kendisi aleyhine sonuç doğurup doğurmadığı yönünden de sağlıklı
./..
s.2
15.H.D.
2016/783
2017/981
inceleme yapılması gerekir. Bu konuda öncelikle belge altında imzası bulunan kişi yasal temsilci değil ise tanık olarak dinlenmeli, belgedeki imzanın kendisine ait olup olmadığı sorulmalı, gerekirse imza incelemesi yapılmalı, bu kişinin davalının başka işleri nedeniyle tahsilat yapıp yapmadığı, yaptığı borç doğuran diğer işlemlere icazet verilip verilmediği araştırılmalı ve bu konuda gerektiğinde ticari defter ve kayıtları üzerinde de inceleme yapılmalıdır.
Davalı bir kısım işlerin yapılmadığını bildirmiştir. Taraflar arasında düzenlenen sözleşmede imalâtın bedeli 23.500,00 TL olarak kararlaştırılmıştır. Bu haliyle sözleşmedeki bedel TBK’nın 480. maddesinde tanımlanan götürü bedeldir. Götürü bedelli işlerde, yüklenicinin hakettiği iş bedelinin saptanması yada iş sahibinin ödemesinin fazla olup olmadığının belirlenmesi için gerçekleştirilen imalâtın eksik ve kusurlar da dikkate alınarak tüm işe oranının tespiti, bulunacak bu oranın toplam iş bedeline uygulanarak hakedilen bedelin saptanması ve bulunacak bu rakamdan kanıtlanan ödemeler düşülerek hesaplanması gerekmektedir.
Eksik yapılan işler nedeniyle hakedilen iş bedelinin hesaplanması yönünden sözleşme hükümlerine göre hesaplama yapabilmek için gerekiyorsa keşif ve bilirkişi delillerine başvurulmalıdır. Hâkim, uyuşmazlık konusu hakkında bizzat duyu organları yardımıyla bulunduğu yerde veya mahkemede inceleme yaparak bilgi sahibi olmak amacıyla keşif yapılmasına karar verebilir. Hâkim gerektiğinde bilirkişi yardımına başvurur (HMK 288/1). Keşif kararı, mahkemece, taraflardan birinin talebi üzerine veya resen alınır (HMK 288/2). Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir (HMK 266/1). Davacının yapılan iş nedeniyle hakettiği iş bedelinin belirlenmesi için yerinde keşif yapılıp bilirkişi raporu alınması da zorunludur.
İcra inkâr tazminatı yönünden; itirazın iptâli davalarında İcra ve İflas Kanunu"nun 67/2. maddesi çerçevesinde alacaklı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış bir icra takibinin bulunması, borçlunun süresi içerisinde itiraz etmesi ve alacaklının icra hakimliğine başvurmadan, alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması gerekir. Burada, borçlu itirazının kötü niyetle yapılmış olması ve alacağın bir belgeye bağlanmış bulunması koşulları aranmaz. İcra inkâr tazminatı, hakkındaki İcra takibine itiraz ederek durduran ve çabuk sonuçlandırılmasına engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bu yasal koşullar yanında, takibe konu alacağın likid olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likid olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likid bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlu su tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu
./..
s.3
15.H.D.
2016/783
2017/981
bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likid bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. "HGK"nın 07.06.2006 tarih 2006/19-295 Esas, 2006/341 Karar sayılı kararı) istenebilecek alacağın miktarı alınması gerekli bilirkişi raporu ile belirlenmiş ise likid bir alacak bulunduğundan söz edilemeyeceği için icra inkâr tazminatına da hükmedilemez.
Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay bir bütün olarak değerlendirildiğinde; taraflar arasında götürü bedel eser sözleşmesi ilişkisi kurulmuş olup, sözleşmenin niteliği gereği yüklenicinin edimi eseri amacına uygun ve tekniğine uygun teslim etmek, iş sahibinin edimi ise iş bedelinin ödenmesi olup, davacı ile davalı arasındaki sözleşme götürü bedelli yapıldığından iş bedelinin hesaplanmasında eksik ve ayıplar gözetilerek fiziki oran kurulmalıdır. Diğer taraftan mahkemece dosya üzerinden karar verilmiş ise de keşif yapılmadan ve rapor alınmadan karar verilmesi de doğru olmamıştır. Ayrıca davalı taraf davacının ortağı olduğunu bildirdiği Behçet Kut"un imzasını taşıyan 02.07.2014 tarihli belgede tüm borcun ödendiği belirtilmiş ancak bu belgeyle ilgili olarak Behçet Kut"un yetkili temsilci olup olmadığı veya bu belgenin BK"nın 32, 449 ve 453. madde hükümlerine göre davalıyı bağlayıcı nitelikte olup olmadığı üzerinde durulmamıştır. Mahkemece yapılacak iş, mahallinde uzman bilirkişi vasıtasıyla keşif yapıp yapılan imalâtın eksik ve ayıpları gözetilerek fiziki oran kurup iş bedeline uygulamak ve 02.07.2014 tarihli belge üzerinde de durmak suretiyle sonucuna uygun karar vermek ve icra inkâr tazminatı istemini de reddetmek gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmesi doğru olmadığından kararın temyiz eden davalı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte yazılı nedenlerle davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 07.03.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.