20. Hukuk Dairesi 2019/5359 E. , 2019/6873 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Çekişmeli.... köyünde bulunan 4067, 4068 ve 4077 parsel sayılı sırasıyla 52.948,00 m2, 52.948,00 m2 ve 160.254,00 m2 yüzölçümündeki taşınmazlar mera niteliğinde kamu orta malı olarak tapuda kayıtlıdır.
Davacı 4342 sayılı Mera Kanununa göre yapılan mera tahdit ve tespit çalışmalarında ..... sınırları içerisinde kalan 4067, 4068 ve 4077 sayılı parsellerin mera olarak tahdit ve tespit olunduğunu, ancak söz konusu taşınmazların bir kısmının kesinleşmiş orman tahdit sınırı içerisinde kaldığını, mera komisyonunca yapılan tespitin hatalı olduğunu ileri sürerek, sözkonusu parsellerin orman tahdit sınırları içerisinde kalan kısımlarında yapılan mera tespitinin iptali ile orman vasfı ile Hazine adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile 4077 sayılı parselin orman tahdit sınırları içerisinde kalan bölümlerinin mera tahsis çalışmalarına itiraz ile yapılan tesbitinin iptaline, 4077 sayılı parsel için 03/12/2015 tarihli bilirkişi raporu ve 07/04/2016 hakim havale tarihli Ek bilirkişi raporunda (A) rumuzu ile gösterilen 10268,894 m²"lik alanın orman vasfı ile Hazine adına tesciline, 4067 ve 4068 sayılı parseller yönünden davanın reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, mera tespitinin iptali istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 02.06.1973 tarihinde kesinleşen orman kadastrosu ile daha sonra 05.03.1983 tarihinde kesinleşen aplikasyon ve 2/B madde uygulaması vardır.
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile 4077 sayılı parselin bilirkişi raporunda (A) rumuzu ile gösterilen 10268,894 m²"lik alanın orman vasfı ile Hazine adına tesciline, 4067 ve 4068 sayılı parseller yönünden davanın reddine karar verilmişse de yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir. Şöyle ki; mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda dava konusu 4077 parselin (A) ile gösterilen 10.268,894 m²"lik kısmının kesinleşen orman tahdit sınırları içerisinde kaldığının belirtildiği, iade ile keşfe götürülmemiş bilirkişilerden alınan rapor sunucunda ise orman tahdit haritalarına göre mahkemece reddine karar verilen 4068 parselin (A) ile gösterilen 2.092,34 m2"lik, yine 4077 parselin ise (B) rumuzu ile gösterilen 3186,11 m2 alan, (C) rumuzu ile gösterilen 1793,18 m2 alan, (D) rumuzu ile gösterilen 1539,34 m2 alan ve (E) rumuzu ile gösterilen 881,94 m2"lik alanın kesinleşen orman tahdit sınırları içerisinde kaldığının belirtildiği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca dava konusu taşınmazların kesinleşmiş orman tahdit hattındaki konumları konusunda raporlar arasında çelişki meydana gelmiş ve bu çelişki giderilmeden denetime ve hüküm kurmaya elverişli olmayan bilirkişi raporu esas alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
O halde mahkemece, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede yapıldığı anlaşılan orman tahdidi, aplikasyon, 2/B uygulaması ve 4999 sayılı Kanun uygulamasına ilişkin işe başlama, çalışma, işi bitirme ve sonuçlarının askı ilan tutanakları ile taşınmazın bulunduğu yeri orman tahdit sınır noktalarıyla birlikte gösterir onaylı orman tahdit harita örneği dosya içine alındıktan sonra önceki bilirkişiler dışında halen....ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi ve bir harita mühendisinden veya olmadığı takdirde bir tapu fen memurundan oluşturulacak iki kişilik bilirkişi kurulu aracılığıyla yeniden yapılacak keşifte 2 Eylül 1986 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 6831 sayılı Orman Kanununa göre Orman Kadastrosu ve aynı Kanunun 2/B maddesinin Uygulanması Hakkındaki Yönetmeliğin 54. maddesi uyarınca hazırlanan Orman Kadastrosu Teknik İzahnamesinin 49. maddesinde yazılı “orman sınır noktası ve hatların uygulanmasında tutanaklardan, orman kadastro haritasından, hava fotoğraflarından, varsa ölçü karnelerinden, nirengi, poligon, röper noktalarından yararlanılır. Sınırlama tutanakları ile orman kadastro haritaları arasında çekişme olduğunda ölçü değerleri ve tutanaktaki ifadeler arazinin durumuna göre incelenir, hangisi daha çok uyum gösteriyorsa ve gerçek duruma uygun ise o esas alınır.” hükmü ile 15.07.2004 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin “Teknik İşler” başlıklı Dokuzuncu Bölümde yazılı esaslar gözönünde bulundurularak uygulama yapılmalı, yerel bilirkişi beyanlarına başvurularak yerinde bulunmayan orman sınır noktaları, bulunanlardan hareketle tutanak ve haritalarda yazılı mevkii, yer, kişi isimleri ile açı ve mesafelere göre, orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulama tutanak ve haritalarının düzenlenmesinde kullanılan hava fotoğrafları ve memleket haritalarından yararlanılarak, değişik açı ve uzaklıklardaki en az 6-7 adet orman sınır noktası bulunup röperlenmeli, anlatılan yöntemle bulunan ilk orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulaması ile ilgili sınır noktaları aynı ölçeği çevrilerek, çekişmeli taşınmazın orman kadastrosu aplikasyon ve 2/B madde haritalarına göre konumu genel kadastro paftası üzerinde, ayrı renkli kalemlerle gösterilip keşfi izleme olanağı sağlanmalı, aynı ya da yakın orman sınır hatlarında, dava konusu edilen parseller varsa, bunların tümü birleşik harita üzerinde gösterilerek bilirkişilerden müşterek imzalı rapor ve kroki alınmalı, ilk orman kadastro harita ve tutanakları ile aplikasyon ve 2/B madde harita ve tutanaklarının uyumsuz olması halinde yukarıda yazılı yönetmelikler ile teknik izahnamelerde yazılı tutanakların düzenlenmesine esas alınan hava fotoğrafı ve memleket haritası ile desteklenen ve gerçek duruma uygun düşen tutanaklara değer verileceği düşünülmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik incelemeye dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle tüm temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 25/11/2019 günü oy birliği ile karar verildi.