15. Hukuk Dairesi 2016/762 E. , 2017/977 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Tüketici Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
- K A R A R -
Dava, ayıplı imalât sebebiyle değişim istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne dair verilen hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili müvekkilinin Konya/Meram Batıbey villalarında konut edinip ikamete başladığını, konutun iki adet dış çelik kapısının ayıplı olduğunu, kapıların yüzel plastik kaplamalarının soyulduğunu ve kullanılamaz hale geldiğini, Konya Tüketici Sorumları İl Hakem Heyeti Başkanlığı"na yaptığı başvuru sonucunda alınan bilirkişi raporunda dış mekanda kullanılamayacak malzeme sarfedildiğini, saç üzerine folyo kaplamalarının kabardığı ve deforme olduğunu, il hakem heyetinin müvekkilini haklı bulduğunu, yenisi ile değiştirilmesine karar verdiğini, ancak itiraz üzerine açılan davada mahkemenin miktar yönünden hakem heyeti kararının infaz edilemez olup, delil niteliğinde olduğunu belirttiğini, bu nedenle davaya konu kapıların yenisiyle değiştirilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili ise; görev ve yetki yönünden Konya Tüketici Mahkemesi"nde davanın görülemeyeceğini, ayrıca davaya konu kapıların müvekkili ile kooperatif arasında yapıldığını, doğrudan satış söz konusu olmadığını, taraf sıfatı bulunmadığı gibi zamanaşımının dolduğunu, esas yönünden de ayıp ihbarının bulunmadığını, garanti süresinin de bittiğini, hakem heyetinde alınan raporun bilimsel olmadığını, davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece dosya üzerinde alınan bilirkişi raporu gözetilerek davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davacı satılan malın ayıplı olduğundan bahisle eldeki davayı açmıştır. Davacı vekili davalı ile aralarında sözleşme ilişkisi kurulduğunu ileri sürmemiş ve buna ilişkin bir belge de sunmamıştır. Dava dilekçesine ekli bulunan fatura suretinden kapıların dava dışı kooperatife satıldığı anlaşılmıştır.
./..
s.2
15.H.D.
2016/762
2017/977
Öncelikle vurgulama gerekir ki; taraf sıfatı mahkemece resen gözetilmelidir.
Yargıtay HGK"nın 27.11.2013 gün ve 2013/439 Esas ve 2013/1595 Karar sayılı kararında da vurgulandığı üzere; Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkisine sahip olsalar bile, bu kişilerden birinin o davada gerçekten davacı veya davalı olmak sıfatı yoksa, dava konusu hakkın esasına ilişkin bir karar verilemez. Dava sıfat yokluğundan (husumetten) reddedilir.
Bir sübjektif hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bu nedenle, o hakka ilişkin bir davada davacı olma sıfatı (aktif husumet ehliyeti) da o hakkın sahibine aittir. Meselâ, bir alacak davasında davacı olma sıfatı o alacağın alacaklısına aittir. Alacak davası, o alacağın alacaklısından başka bir (üçüncü) kişi tarafından açılırsa, davacının davacı sıfatına sahip olmadığından (sıfat yokluğundan, husumetten) dolayı reddedilir (Kuru Baki/Arslan Ramazan/Yılmaz Ejder, Medeni Usul Hukuku, 22. Baskı, Ankara 2011, s. 234; Ejder Yılmaz, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Ankara 2012, s. 530; ..., Medeni Muhakeme Hukuku Ders Kitabı, 2. Bası, İst. 2011, s. 311- 312).
Bir sübjektif hak kendisinden davalı olarak istenebilecek olan kişi, o hakka uymakla yükümlü (borçlu) olan kişidir (davalı sıfatı, pasif husumet ehliyeti). Örneğin, bir alacak davasında davalı olma sıfatı o alacağın borçlusuna aittir. Alacak davası, o alacağın borçlusundan başka bir (üçüncü) kişiye karşı açılırsa, davalının davalı (borçlu) sıfatına sahip olmadığından (sıfat yokluğundan, husumetten) dolayı reddedilir.
Yukarıdaki açıklamalardan anlaşılacağı üzere, bir sübjektif hakkın sahibinin ve o hakka uymakla yükümlü olan kişinin kimler olduğu (yani bir davada, davacı ve davalı sıfatının kimlere ait olduğu) tamamen maddî hukuka göre belirlenir. Bu nedenle, bir kişinin belli bir davada gerçekten davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı hususu, usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu (sübjektif) hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur.
Sıfatın usul hukuku bakımından önemi (usul hukukunu ilgilendiren yönü) şudur: Bir davanın tarafları (veya taraflardan biri) o davada gerçekten (davacı veya davalı olarak) taraf sıfatına sahip değilse, mahkeme, dava konusu hakkın esası (mevcut olup olmadığı) hakkında inceleme yapıp karar veremez. Mahkeme, davanın sıfat (husumet) yokluğundan reddine karar verir. Bu karar, davanın mesmu olmadığına (dinlenemeyeceğine) ilişkin bir karar olmayıp, gene davanın esasına ilişkin bir karardır (taraf olarak gösterilenlerden birinin taraf sıfatının bulunmadığını tespit eden bir karardır).
Mahkemenin sıfat (husumet) yokluğunu kendiliğinden (re"sen) gözetmesi gerekir. Çünkü, sıfat yokluğu, bir def’i değil, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olan bir itirazdır. Hâkim, kendisine sunulan dava malzemesinden (davalı veya davacının bildirdikleri vakıalardan, yani dava dosyasından) bir itiraz sebebinin varlığını (sıfat yokluğunu) öğrenirse, bunu kendiliğinden (re"sen) gözetir. İşte bu nedenle, hâkim, sıfat yokluğunu kendiliğinden gözetir.
./..
s.3
15.H.D.
2016/762
2017/977
Taraf sıfatı, usul hukukuna değil, maddî hukuka ilişkin bir sorundur; diğer bütün maddi hukuk sorunlarında olduğu gibi, dava şartı değildir. Taraf sıfatının (davacı bakımından, aktif husumet ehliyetinin; davalı bakımından, pasif husumet ehliyetinin) yokluğu, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olduğu için (def’i değil) bir itirazdır. Diğer bütün itiraz hallerinde olduğu gibi, sıfat yokluğu da, ancak dava dosyasından anlaşılabildiği ölçüde hâkim tarafından kendiliğinden (re"sen) gözetilir (Kuru/Arslan Yılmaz, s. 234- 237).
Somut uyuşmazlıkta, davacı yan davalı taraf ile akdi ilişkiyi kanıtlayamadığı gibi, kooperatifin haklarını temlik aldığına dair bir temlik belgesi de sunmamıştır. Davacı ayıplı kapıların misliyle değiştirilmesi için tüketici hakem heyetine başvuruda bulunmuş, tüketici hakem heyetinin kararı üzerine davalı hakem heyetinin kararının kaldırılması istemiyle tüketici mahkemesine dava açmış, tüketici mahkemesince hakem heyetinin kararının delil mahiyetinde olduğu, infaz kabiliyetinin bulunmadığı, hukuki yararın mevcut olmadığı gerekçesiyle dava şartı yokluğundan dava reddedilmiş, davacı bu sebeple eldeki bu davayı açmıştır. Ne varki, az yukarıda açıklandığı üzere davacı ile davalı arasında sözleşme ilişkisi bulunmamaktadır. Hakem heyetin kararı da bu yönden mahkemeyi bağlamayacağından, davacının temlik belgesi de sunmadığı gözönünde alındığında, davacının davalıya husumet yöneltemeyeceği kabul edilerek bu sebeple davanın reddi gerekirken kabulü doğru olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur.
Bozma sebebine göre, diğer temyiz itirazları incelenmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 07.03.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.