Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/3251
Karar No: 2020/4763
Karar Tarihi: 24.09.2020

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2020/3251 Esas 2020/4763 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2020/3251 E.  ,  2020/4763 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ


    Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davalı ... mirasçısı ...
    duruşmasız, davacı ve ... mirasçısı ... avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı/karşı davalı ... gelmiş olmasıyla duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Asıl davada davacı, avukat olduğunu, davalı ile aralarında 22.07.2002 tarihli avukatlık ücret sözleşmesi imzalandığını, sözleşme ile üstlendiği işleri gereği gibi yerine getirdiğini, buna rağmen davalının vekalet ücretini ödemediğini ve gerekçe göstermeksizin kendisini haksız olarak azlettiğini, gönderdiği ihtarname ile vekalet ücreti alacağını istediğini, ancak sonuç alamadığını, bunun üzerine başlattığı takibin davalının haksız itirazı ile durduğunu ileri sürerek itirazın iptaline ve inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir.
    Birleşen davada ise, asıl dava davalısının mirasçısı ...; davalının 2002-2004 yılları arsında ölen kız kardeşi ..."in avukatlığını yaptığını, murisini temsilen yürütmekte olduğu işler ve tahsilatlar hakkında bilgi vermediği gibi yaptığı tahsilatlar ile ilgili olarak dosyalar üzerinde tedbir olması nedeniyle tahsilat yapamadığını söylediğini, yapılan araştırmalar neticesinde davalı tarafından tahsil edilen paraların toplamının 676.834.383.834 TL olduğunun tespit edildiğini, tahsil edilen bu paradan 336.626.5000.000 TL ödendiğini, davalının zimmetinde 340.207.883,00 TL kaldığını ileri sürerek 340.207.883.834 TL (340.208,00 TL)"nin, tahsil tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
    Asıl davada davalı, davacı avukatın yaptığı tahsilatları kendisine bildirmediğini, tahsil ettiği paraların büyük bölümünü kendisine ödemediğini, yapılan işler ve takip ettiği davalar hakkında bilgi vermediğini, bunun üzerine 14.04.2004 tarihli azilname ile haklı nedenle azledildiğini savunarak davanın reddini istemiş; birleşen dava davalısı takip etmiş olduğu dosyaların harç ve masraflarını karşıladığını, dava dosyalarından tahsil ettiği meblağdan belli bir miktarı bu masraflar ve avukatlık ücretine mahsuben müvekkilinin de bilgisi dahilinde elinde tuttuğunu savunarak, davanın reddini dilemiştir.

    T.C.
    YARGITAY
    3. HUKUK DAİRESİ
    BAŞKANLIĞI


    Mahkemece, asıl davada, bozma üzerine ölü davalı ..."in İstanbul 11 İcra ...nün 2004/14882 sayılı icra takibine yaptığı itirazın kısmen iptali ile 15.599,23 TL"si asıl alacak, bakiyesi işlemiş faiz olmak üzere toplam 18.100,26 TL"nin asıl alacağa takip tarihinden itibaren % 30 oranını aşmamak suretiyle yasal faiz işletilmek suretiyle ölü davalı mirasçıları, dahili davalılar ...,... "den alınıp davacıya verilecek şekilde itirazın iptali ile takibin bu şekilde devamına, asıl alacak üzerinden hesaplanacak % 20 icra inkar tazminatı 3.625,00 TL’nin dahili davalılardan alınıp davacıya verilmesine, fazlaya yönelik talebin reddine; birleşen dosyadaki davanın reddine karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.
    1- Asıl davada davacı, haksız azil nedenine dayalı olarak vekalet ücretinin tahsilini istemiş, birleşen davada ise asıl dava davalısının mirasçısı, asıl davanın davacısı avukatın haksız olarak uhdesinde tuttuğunu iddia ettiği paranın tahsilini talep etmiştir. Mahkemece, bozma üzerine asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
    Avukatın vekil olarak borçları Türk Borçlar Kanunu’nun 505. (Mülga Borçlar Kanunu’nun 389) ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, vekil, adı geçen Kanun’nun 506. maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özenle ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır. Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır.
    Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Zira vekalet ilişkisi bir bütün olup azil, taraflar arasındaki tüm dava ve takiplere sirayet edeceğinden, azlin haklı olduğunun kabul edilmesi halinde, davacının azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşmeyen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilmesi mümkün değildir.
    Somut olayda azil sebebi olarak bildirilen hususlar içinde vekilin olarak tahsil ettiği bedellerin ödememesi ve bu konuda bilgi verilmemesi yer almakta olup, asıl dava davacısı vekil ise, ücret alacağına mahsuben yedinde tuttuğunu, hukuki tanımıyla Avukatlık Kanununun 166. maddesi gereğince “hapis hakkı”nı kullandığını savunduğuna göre, davada öncelikle hapis hakkının, nasıl ve hangi şartlarda kullanılması gerektiği üzerinde durularak, daha sonra ise somut olay itibariyle bu hakkın, kanunun öngördüğü amaca uygun şekilde ve gereği gibi kullanılıp kullanılmadığı incelenmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki, Avukatlık Kanununun 166. maddesinde tanımlanan hapis hakkı, sadece vekalet ücreti alacakları ve yapılan giderler oranında kullanılabilir. Avukatın, müvekkili nam ve hesabına tahsil etmiş olduğu alacak ve değerlerden, ücret ve masraf alacağından fazla bir miktarını “hapis hakkı” adı altında elinde tutması, bu hakkın yasaya konuluş amacına aykırı olduğu gibi, avukatlık meslek kurallarına da aykırıdır. Aynı şekilde hapis hakkını kullanan avukatın, müvekkilin nam ve hesabına tahsil ettiği alacakları geciktirmeksizin iş sahibine bildirmesi, hangi işten dolayı ve ne miktarda ücret ve masraf alacağı olduğunu açıklaması ve konu ile ilgili karşı tarafı bilgilendirdikten ve gerektiği durumlarda yapılacak hesaplaşmadan sonra, alacağı oranında hapis hakkını kullanması gereklidir. Esasen bu durum, avukatın müvekkiline hesap verme yükümlülüğünün de tabii bir sonucudur. Nitekim, Avukatlık Kanununun 34. maddesinde, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliğince belirlenen meslek kurallarına uymakla yükümlüdürler.” hükmü, Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 43. maddesinde de, “Müvekkil adına alınan paralar ve başkaca değerler geciktirilmeksizin müvekkile duyurulur ve verilir.” hükmü bulunmaktadır.
    T.C.
    YARGITAY
    3. HUKUK DAİRESİ
    BAŞKANLIĞI


    Eldeki davada Mahkemece, yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporlarının hüküm kurmaya elverişli olmadığı ceza dosyasında alınan bilirkişi raporuna göre azlin haklı olduğu kabul edilerek asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiş ise de; yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda hapis hakkının usulüne uygun olarak kullanılıp kullanılmadığı değerlendirilmemiştir. Mahkemece, hükme esas alınan asıl davanın davacısı avukat hakkındaki ceza dosyasında alınan bilirkişi raporunda da, vekilin takip ettiği dosyalarda gereken özeni gösterdiği ve soyut beyan ile azledildiği belirtilmiş, ancak hapis hakkının kullanım koşullarına ilişkin bir değerlendirme yapılmamış olup, eldeki hukuki uyuşmazlığın çözümüne katkı sağlayacak nitelikte değildir. Öte yandan ceza davasında zamanaşımı nedeni ile düşme kararı verilmiştir. O halde mahkemece, tarafların iddia ve savunmaları ile yargılama sırasında alınan bilirkişi raporlarına karşı ileri sürdükleri itirazları doğrultusunda bir değerlendirme yapılarak ve gerek görülmesi halinde Mahkemece, taraf ve Yargıtay denetimine uygun bir bilirkişi raporu alınmak suretiyle hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporu ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
    2- Bozma nedenine göre tarafların sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
    SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle hükmün davalılar yararına BOZULMASINA, 2. bentte açıklanan nedenlerle tarafların sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan 44,40 TL temyiz harcının davacı/karşı davalıya, 353,40 TL harcın davalı/karşı davalıya iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24/09/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.













    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi