1. Hukuk Dairesi 2016/6260 E. , 2019/1640 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, tehdit(korkutma) nedenine dayalı tapu iptali-tescil ve tazminat isteklerine ilişkindir.
Davacı, davaya konu 16737 sayılı parseldeki 12 nolu bağımsız bölümün eşi ...ile kardeşleri adlarına kayıtlı iken, verdikleri vekaletname ile kendisini vekil tayin ettiklerini, davalı ..."ın tehditleri sonucunda anılan bağımsız bölümü vekil sıfatıyla davalıya devretmek zorunda kaldığını, davalının ceza davasında da tehdit suçundan ceza aldığını ileri sürerek tapu iptali-tescile, maddi ve manevi tazminata karar verilmesini istemiştir.
Davalı, taşınmazın bedelinin ödenerek satın alındığını belirtip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu 12 nolu meskenin dava dışı ortaklar ...,..., ...ve... adlarına 1/4"er paylarla kayıtlı iken, adı geçen ortakların 28.07.2008 tarihli vekaletname ile yetkili kıldıkları davacı ... tarafından vekaleten olmak üzere 29.07.2008 tarihli resmi akitte davalı ..."a 22.000-YTL bedelle satış suretiyle temlik edildiği; ..."ın da bu taşınmazı davadan önce 08.09.2008 tarihli resmi akitle dava dışı ... isimli kişiye 22.000-YTL bedelle sattığı; ... tarafından da bu taşınmazın dava sırasında 05.03.2009 tarihli resmi akitle dava dışı ..."a 22.000-YTL bedelle satıldığı anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan, davacı ... ile kocası ..."in 20.10.2008 tarihinde C.Savcılığına davalı ... hakkında şikayet dilekçesi verdikleri ve bu dilekçede evin satışına kadar olan olayları anlattıkları, C.Savcılığınca yapılan soruşturma sonucunda davalı hakkında 20.04.2009 tarihli iddianame ile "tehdit" suçundan kamu davası açıldığı, yargılama sonucunda davalı ..."ın "tehdit" suçundan cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, kararın 31.01.2011 tarihinde kesinleştiği, anılan ceza dosyası içerisindeki belgelerden, davacının kocası ..."in ... Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinde 03.09.2008 - 08.09.2008 tarihlerinde yatarak tedavi gördüğü ve "Depresif mizaçlı uyum bozukluğu" teşhisi konulduğu, kendisine 29.06.2009 - 26.12.2009 tarihleri arasında 6 aylık rapor verildiği, raporun teşhis kısmına da "Psikotik belirtili ağır depresif nöbet" yazılı olduğu görülmektedir.
Bilindiği üzere, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun(TBK) 37. (818 sayılı Borçlar Kanunu"nun(BK) 29.) maddesine göre, bir kimse karşı tarafın veya üçüncü bir kişinin kendisi veya yakınlarının maddi veya manevi varlığına yönelik hukuka aykırı ve esaslı korkutması sonucu yaptığı sözleşme ile bağlı sayılamaz. TBK"nin 38. (BK"nin 30.) maddesinde belirtildiği gibi, korkutmadan(ikrah-tehdit) söz edilebilmesi için, korkutmanın sözleşmeyi yapan kimsenin veya yakınlarının kişilik haklarına veya mal varlıklarına yönelik olması, korkutmaya maruz kalanın sübjektif durumuna göre ağır ve derhal meydana gelebilecek nitelik taşıması, haksız(hukuka aykırı) sayılması, illiyet bağının bulunması yani sözleşmenin korkunun yarattığı etki sonucu yapılması zorunludur. Bu koşulların varlığı halinde iradesi sakatlanan taraf, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili(makable şamil) olarak ortadan kaldırılabilir.
Hemen belirtmek gerekir ki, iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Korkunun kalktığı tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşme karşı tarafa yöneltilecek tek taraflı sarih ve zımni bir irade açıklaması ile feshedilebileceği gibi def"i veya dava yoluyla da kullanılabilir(TBK"nin 39. m.). Sözleşme iptal edilmekle yapıldığı andan itibaren ortadan kalkacağı için yerine getirilen edim, istihkak davası(tapulu taşınmazlarda iptal ve tescil davası), bunun mümkün olmadığı hallerde sebepsiz zenginleşme davası ile geri istenebilir.
Ne var ki, davanın devamı sırasında ... tarafından taşınmazın dava dışı ...’a satıldığı saptandığına göre, ... hakkında 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 125/1. maddesinin uygulanmasında usulî zorunluluk vardır.
Hal böyle olunca; son kayıt maliki ... yönünden HMK"nın 125/1. maddesinin uygulanması, böylece değinilen usul eksikliği giderildikten sonra işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yazılı biçimde hüküm kurulması isabetsizdir.
Davacının açıklanan nedenden ötürü yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 07/03/2019 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
- KARŞI OY -
Dava, korkutma hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı, maliki olduğö 16737 parsel sayılı taşınmazın 12 nolu bağımsız bölümünü, eşi ...ile aralarında alacak borç ilişkisi olan davalı ..."ın baskı ve tehditleri sonucu iradesi dışında davalıya devrettiğini, bu temlik sonrası eşinin ve ailesinin sorunlar yaşadığını ileri sürerek, davalı adına olan tapu kaydının iptali ile adına tescilini, maddi, ve manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiş, davacı 20.10.2011 tarihli ıslah dilekçesiyle,; taşınmazın dava açılmadan önce üçüncü kişiye devredilmiş olaması nedeniyle taşınmazın devir tarihindeki değerinin davalıdan tahsili yönünde davasını tazminat olarak ıslah ettiği, 17.04.2013 tarihli ıslah dilekçesiyle de, maddi tazminat talebini ıslahla 160.000,00TL olarak artırmıştır.
Davalı, taşınmazı bedeli karşılığında satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Somut olayda; davacının 12 nolu bağımsız bölümün ¼ paydaşları ..., ..., ... ve ..."e vekaleten taşınmazı davalı ..."a satış suretiyle devrettiği, davacının dava konusu taşınmazda mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı saptanmıştır.
Bilindiği üzere; bir sübjektif hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak, o hakkın sahibine aittir. Bu nedenle, o hakka ilişkin bir davada davacı olma sıfatının da o hakkın sahibine ait olduğu tartışmasızdır
Bu nedenle de, davada inceleme yapılırken öncelikle, davacı niteliğinin yani aktif husumetin, davacı sıfatının bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerekir.
Hal böyle olunca, davacının davaya konu edilen 12 nolu bağımsız bölüm paydaşlarına vekaleten satış işlemini yaptığı, taşınmazda mülkiyetten kaynaklanan ayni hakkı veya şahşi hakkının bulunmadığı, davacının davalı adına olan tapunun iptaliyle adına tesciline ilişkin talebini, taşınmazın işlem tarihindeki bedelinin davalıdan tahsili olarak ıslah ettiği, maddi tazminat talebi yönünden davacı taraf sıfatının bulunmadığı gerekçesi ve sonucu itibariyle, manevi tazminat yönünden de, iddianın kanıtlanamadığı gerekçeleriyle davanın reddinin doğru olduğu ve mahkeme kararının onanması gerektiği görüşünde olduğumdan, ıslahla dava taşınmaz bedelinin tahsili olarak maddi tazminat istemine dönüştürüldüğü halde son kayıt malikinin davaya katılması yönündeki mahkeme kararının bozulmasına yönündeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.